Hüdâbin

Kanatlarını hafifçe oynatmaya çalıştı. Onun için  zor olsa da bu iş, kanatlarını yerinden kıpırdatmayı başardı. Fakat hemen durmak zorunda kaldı. Çünkü bu küçücük çaba onu çok yormuştu. Bir müddet dinlendikten sonra var olan tüm gücünü kanatlarında toplayıp tekrar hareket ettirmeye çalıştı. Bu defa az öncekinden daha iyi oynatsa da beyaz kanatlarını, bu onun uçması için yeterli olmadı. Biraz daha beklemek gerektiğini anlayıp öylece durdu. Dinlenirken de etrafını izlemeye koyuldu. Güneş yeni doğmuş, her yeri tatlı bir sabahın aydınlığı kaplamıştı. Serin bir hava yüzünü gıdıkladı. Hoşuna gittiği her hâlinden belliydi. 

Gitgide küçücük bedenini saran güneş ışınlarının sıcaklığını hissediyordu beyaz kanatlarında. Ne de olsa o ve onun taifesi olan kelebeklerin kanatlarına güneşin ışıkları değmeli önce. Ta derinde hissetmeliler sıcaklığını. Minicik yürekleri heyecanlanmalı. Tüm zerreleriyle cazibesine kapılmalılar güneşin. Kapılmalılar ki aşka gelsinler. Uçmaya bir meyilleri olsun. Semazen misali kendilerinden geçip oradan  oraya uçabilsinler. Küçücük kanatlarını çırpa çırpa güneşin ışıklarıyla raksa dursunlar. Güneşin ışıkları altında uzun bir süredir bekleyişi devam eden beyaz kelebek yeniden uçmaya yeltendi.

Ama o da ne? Bu defa kendinde inanılmaz bir güç buluyor. Hiç olmadığı kadar güçlü. Kanatlarını oynatmak için az önce ne kadar çok mücadele verdiğini ve ne çok zorlandığını hatırlıyor. Oysa şimdi rahatlıkla kanatlarını oynatabiliyor. Teşekkür eder gibi bir ifadeyle güneşe dikiyor bakışlarını. Ona gülümsüyor. Az ileride duran ve sabahtan beri onu izleyen kara sinek  şaşkınlıkla onu izliyor. Beyaz kelebek güneşe gülümsedikten sonra kanatlarını açıp kapattı. Bir daha açıp kapattı. 

Bir daha…

Bir daha…

Kanatlarını hızlı hızlı açıp kapatırken gözlerini kapatıp sıkı sıkı tutunduğu ağacın dalından yere bıraktı kendini heyecanla. Önce aşağıya süzülür gibi oldu. O an biraz korktu.  Biraz sonra yere çakılacağını sandı. Korkusunu bastırıp kanatlarını hızlı hızlı çırpmaya devam etti. Kanatlarını çırptıkça havaya yükselmeye başladı. Yükseldikçe yükseldi. 

Gözlerini açtığında kendisini gökyüzünde uçuyor buldu. Oldukça heyecanlıydı. Minik yüreği hızlı hızlı attı.  Bakışlarını aşağıya dikti. İlk defa her şeyi böyle yüksekte görüyordu. Bu inanılmaz geldi ona. Bu güzel manzaradan gözleri kamaştı beyaz kelebeğin. Şimdi her yeri ama her yeri dolaşmak ve ilk uçuşunun keyfini çıkarmak istiyordu.  Heyecanla kanatlarını hızlı hızlı çırpmaya devam etti. Güneş ışınlarıyla dans ede ede bir oraya bir buraya uçtu.

Uçtu.

Eşsiz güzellikteki çiçekler ilişti gözüne. Onu bir mıknatıs gibi kendilerine çekiyorlardı adeta. Bir anda kendisini bir çiçeğin üzerinde buldu. 

Kokladı… 

Kokladı… 

Kokladıkça mest oldu. Bir müddet ayrılamadı oradan. Bu güzel anın tadını çıkardıktan sonra bu defa başka renkteki bir çiçeğe kondu. Sonra başka bir çiçeğe. Gördüğü tüm çiçeklere konup keşfetti kendince. Etraflarında kanat çırpıp döndü… 

Döndü… 

Onların ahengine kapılıp dans ediyor adeta. Çiçeklerini yeni yeni açmış ağaçları unutmuyor. Bir bir dolaşıyor hepsini. Onlar da tanışıyor yeni doğan, hayata merhaba diyen, varlık aleminde yerini alıp görevinin başına geçen beyaz kelebekle. Kulaklarına bahar şarkısı çalınıyor. Şarkının ritminde buluyor bir anda kendisini. Dönüyor, dolaşıyor, kanatlarını bazen ağır ağır bazen de hızlı çırpıyor. Şarkıya eşlik eden yalnız o değil.

Kimler yok ki? Ağaçlar, çiçekler, küçük kanatlı sinekçikler, bıkıp usanmadan yuvasına daha şimdiden yiyecek taşıyan karıncalar, çiçek çiçek dolaşıp bal özü toplayan vızır vızır arılar… Tüm kâinat. Herkes bir yerden koşup yerini almış bu şarkıda. Kimi sesiyle, kimi kokusuyla, kimi rengiyle ve kimi de beyaz kelebek gibi oradan oraya uçuşarak. Her biri bu güzel bahar şarkısının bir notası,  ritmi ya da dansçısı olmuş.

Dakikalar sonra parlak ışıklarını kâinatın üzerine diken güneşin etrafını kara bulutlar sarıyor. Hava yavaş yavaş kararıyor. Oysa vakit daha öğle. Bir müddet sonra şimşekler çakıyor. Çıkardığı gürültülü ses sanmayın ki yeryüzü halkını korkutmak için. Hayır hayır o müjdeli haberi haykırıyor. Rahmeti bekleyenlere müjde veriyor. Bulutlar bahar yağmurlarına gebe çoktan beri.

İşte geliyor müjdelenen. Daha fazla dayanamayıp boşalıveriyor bulutlar. Öncesinde nazlı nazlı ve tadını çıkara çıkara yeryüzüne inen yağmur damlaları toprakla özdeşleşmeye çalışırken sonrasında hızını artırıyor. Her bir yağmur damlası yarışırcasına hızla yere düşüp vuslatını gerçekleştiriyor. Ya yeryüzüne ne demeli? Hasretle beklediği, yolunu gözlediği rahmetengiz yağmurlara kucağını kocaman açmış, büyük bir aşk ve iştiyakla bağrına basıyor onları. Bahar şarkısına bu defa yağan yağmur damlaları devam ediyor.

Sinekler, arılar, kuşlar ve beyaz kelebek ile beraber tüm kelebekler ise ağaçlara sığınmışlar. Kimi bir dalın kimi de bir yaprağın altına saklanmış. Bu büyük buluşmayı seyrediyor. Karıncalar ve diğer böcekler de yuvalarına kaçmışlar. Yağmur şiddetli olmasına rağmen hiçbir şeye zarar vermiyor. Adı üstünde rahmet. Nasıl zarar versin ki? Onları okşuyor şefkatle. Toprak ile yağmurun aşkı kimseyi incitmiyor. Kimseyi rahatsız etmiyor. Yeryüzü halkı da nasipleniyor bu aşktan. Toprak doyana kadar yağıyor yağmur. Özlemleri bitene kadar. 

Nihayetinde ise yağmur duruyor. Güneşin etrafını çepeçevre sarmış olan kara bulutlar birer birer yok oluyor. Güneş yine yeryüzü halkına gülümsüyor sıcacık. Hatta gülücükler atıyor. Her yeri tatlı bir toprak kokusu sarmış. Toprağın bu eşsiz kokusu herkesi mest ediyor. Az sonra gökyüzünde  renkli bir şerit beliriyor. Gökkuşağı. Tüm renkler el ele vermiş ve yan yana sıralanmış. Üstelik birbirlerini kıskanmadan, itip kakmadan barış içinde birlik olup hep beraber sergiliyorlar renklerini. Birbirlerinden farklı olmaları onlara ayrı bir güzellik katıyor ve tabii ki hayran bırakıyor herkesi kendine.

Ortalık durulunca beyaz kelebek sığındığı yerden çıkıyor. Yeniden uçuyor. Doğayı keşfe devam ediyor. Kırlara doğru gidiyor bu defa. Kırlarda uçuşurken çok güzel ve kocaman bir çiçek ilgisini çekiyor. Onun cazibesine kapılıyor ve hızla çiçeğe doğru gidiyor. Bir müddet çiçeğin üzerinde kalıyor. Fakat o da ne? Birden kendisini derin bir karanlıkta buluyor. Her yer karanlık. Her yer meçhul. Neye uğradığını şaşırıyor. Kurtulmak için çırpınıyor ama nafile. Çabası onu kurtaramıyor. Her tarafı karanlık olan bir bilinmezlikte artık. 

On iki yaşlarında bir çocuğun avuçları arasında. Çocuk onu iki avucunun arasında tutup hızla yanında duran cam kavanozun içine koyuyor ve kapağını kapatıyor. Beyaz kelebek kavanozda da mücadelesine devam ediyor. Ama ne kadar uğraştıysa da kendisini kurtaramıyor. Beyaz kelebek çırpınadursun, çocuk elinde kavanozla evinin yolunu tutuyor. Keyfi de gayet yerinde. Kavanozu getirip odasına bırakıp bir müddet gözünü beyaz kelebeğe dikip onu incelemeye koyuluyor. Beyaz kelebek ise kavanozun kapağına yakın bir yerde öylece durmuş bekliyor. 

Çocuk odadan çıkınca beyaz kelebek etrafına bakınıyor. Nerede olduğunu anlama çabasında. Burasının doğduğu, yaşadığı yerden çok farklı olduğunu ilk bakışta anlıyor. Yapayalnız, tutsak hissediyor şimdi. Küçük kalbi mahzun artık. Etrafına biraz daha bakınca şaşkınlığı artıyor. Sevinse mi üzülse mi bilemiyor. Zira odada onun gibi başka kelebekler de var. Her biri onun gibi kavanozlarda hapsolmuş. Her biri öylece durmuş kımıldamadan bekliyor. Demek yalnız değil. Onunla aynı kaderi paylaşan başka kelebekler de var. Kimi rengarenk, kimi onun gibi beyaz, kimi de iki renkli… Her biri birbirinden güzel ve göz alıcı.

Bir müddet sonra çocuk odaya geliyor. Kavanozların başına dikiliyor. Hepsine hayranlıkla bakıyor. Onları birer birer gözlemliyor, inceliyor.  Eliyle kavanozları okşayıp onlara gülümsüyor. Hatta her birine öpücük konduruyor ve onları ne çok sevdiğini gösteriyor. Sonra yerine bırakıyor. Odanın kapısında biri beliriyor: “Oğlum o kelebekleri bırak artık. Daha fazla eziyet etme onlara. Yazık.” “Ama anne ben onları seviyorum ve burada benimle yaşamalarını istiyorum.” diyerek itiraz ediyor çocuk. Annesinin ikazları işe yaramıyor ve çocuk yeniden kavanozlarıyla oynamaya dalıyor.

Dakikalar ilerliyor. Beyaz kelebek tutsaklıktan kurtulmaya kararlı. O yüzden çırpınıp duruyor. Çırpınışları onu yoruyor. Durup dinleniyor. Diğer kelebeklere bakıyor. Herhangi bir kıpırdanma yok onlarda. Anlaşılan kendilerine reva görülen bu hayata çoktan razı olmuşlar. Kim bilir belki de çok uğraşmış, başaramamış sonunda da pes etmişlerdir, diye düşünüyor. O onlar gibi pes etmemekte kararlı. Sonuna kadar mücadelesini sürdürmeye niyetli. Umudunu yitirmiyor.

Buradan kurtulacağına, yeniden kırlarda uçacağına, o çok hayran olduğu ve şimdiden hasretleriyle yanıp tutuştuğu çiçeklere yeniden konup kokularını içine çekeceğine canı gönülden inanıyor. Çocuk gün boyu arada gelip kavanozlarıyla oynamaya devam ediyor. Kimi zaman kavanozları açıp onlara dokunmaya çalışıyor. Bu defa elinde beyaz kelebeğin olduğu kavanoz var. Kavanozu evire çevire beyaz kelebeği izlemeye koyuluyor. Dayanamayıp kapağını açıp ona dokunmaya çalışıyor. Beyaz kelebek kapağın açıldığını farkedince hızla kanatlarını çırpıyor. Kurtulmak, özgürlüğüne kavuşmak için var gücüyle çabalıyor. Çocuk beyaz kelebeğin çırpındığını görünce onun kavanozdan çıkmasını engelliyor. Kapağı alıp kavanozun ağzını kapatmaya hazırlanırken beyaz kelebek bir anda parmaklarının arasından geçip kavanozdan çıkıyor. Çocuk onu yakalamak için odanın içerisinde mücadele veriyor. Ama mücadelesi sonuç vermiyor. Zira beyaz kelebek aralık duran pencereden dışarı atıyor kendini hemen ve tutsak olduğu bu hayattan kurtuluyor.

Beyaz kelebek özgürlüğe doğru kanat çırparken çocuk üzülerek arkasından bakakalıyor.


41 yorum

Meleksu · Eylül 15, 2021 1:19 pm tarihinde

Çok güzel bir anlatım. İnsanı okurken sıkmıyor ve bunaltmıyor.
Kaleminiz daim olsun. Daha güzel yerlerde görmek isterim sizi.

    Hüdâbin · Eylül 15, 2021 2:01 pm tarihinde

    İnşaAllah kardeşim. Teşekkür ederim ♥️

      Edanur · Eylül 15, 2021 9:56 pm tarihinde

      O kadar temiz ve saf yazılmış ki okurken bıktırmıyor. Sana daha önceden de belirttiğim gibi, kısa hikaye okumayı pek sevmiyorum ama sen gerçekten başarılısın bu konuda. Severek okuyorum yazdıklarını. Bir dahaki yazını bekliyor olacağım Ablişim🤗💝

        Hüdâbin · Eylül 19, 2021 3:38 pm tarihinde

        Teşekkür ederim balım 🌹
        Beğenmene sevindim ❤️

      Nur · Eylül 16, 2021 5:51 pm tarihinde

      Çok güzel olmuş 😍 gerçekten çok akıcı bir anlatımı var. İnsanı sıkmıyor. Çok etkileyici üstelik. Herkesin okuması gereken bir yazı ❤️

      Medineaysel · Eylül 16, 2021 9:30 pm tarihinde

      Eline emeğine kalemine sağlık abla çok güzel bir yazı olmuş okudukça insanı içine çekiyor ❤️

        Hüdâbin · Eylül 19, 2021 3:45 pm tarihinde

        Çok teşekkür ederim 😊❤️ Beğenmene sevindim kardeşim benim🌹

    Hatice · Eylül 16, 2021 10:02 pm tarihinde

    Çok güzel ve akıcı bir anlatım ❤okudukça okuyası geliyor insanın. Emeğine yüreğine sağlık ❤🌼

      Hüdâbin · Eylül 19, 2021 3:39 pm tarihinde

      Teşekkür ederim 😊❤️

      Hüdâbin · Eylül 19, 2021 3:46 pm tarihinde

      Beğenmene sevindim kardeşim benim. Teşekkür ederim 😊😍❤️

Meleksu · Eylül 15, 2021 1:27 pm tarihinde

Yazı çok güzel. Okurken insanı sıkmıyor ve bunaltmıyor.
Ve okurken insanı ayrı bir pencereden bakmaya sevk eden niteliği taşıyor.
Dünyaya insan gözüyle bakmanın yeterli olmadığını, şu etrafta uçuşan küçük ama yüreği büyük kelebeklerin gözünden bakmayı da öğretiyor.
Ve daha nice güzel ve özel varlığın da aynı şekilde..
Kaleminiz daim olsun. Daha güzel yerlerde görmek isterim sizi.

Hüdâbin · Eylül 15, 2021 2:00 pm tarihinde

Teşekkür ederim 😊❤️
Beğenmene sevindim kardeşim. Okuyan gözlerine sağlık. Ayırdığın vaktine bereket🌹

    Rukiye yalçın · Eylül 15, 2021 8:27 pm tarihinde

    Çok güzel olmuş abla eline emeğine sağlık gerçekten harika olmuş insan okurken o kelebeğin yerinde olmak istiyor ya kalemine yüreğine sağlık ablacım çok daha güzel nice başarılara inşaAllah❤️

      Hüdâbin · Eylül 15, 2021 11:03 pm tarihinde

      Teşekkür ederim 😊❤️ Kelebeğin duygularını hissettirebilmişim demek ne mutlu bana.

Afraze · Eylül 15, 2021 2:51 pm tarihinde

Tebrik ederim. 🕊️

Güzel ve manalı bir yazı…🌼

    Hüdâbin · Eylül 19, 2021 10:26 pm tarihinde

    🌹❤️

azer gülü · Eylül 15, 2021 5:04 pm tarihinde

kaleminize sağlık, gönlünüze kuvvet 🌼

    Hüdâbin · Eylül 15, 2021 10:58 pm tarihinde

    Teşekkür ederim 😊❤️ Beğenmene sevindim🌹

      Zehra Karcı · Eylül 16, 2021 11:36 am tarihinde

      Başarıların daim olsun güzel kardeşimm. Sen her zaman her şeyin en hayırlısına layıksın❤️

        Hüdâbin · Eylül 19, 2021 3:46 pm tarihinde

        Estağfurullah. Teşekkür ederim değerli yazarım🌹😊❤️

    Hüdâbin · Eylül 15, 2021 11:01 pm tarihinde

    Okuyan gözlerinize sağlık ayırdığınız vaktinize bereket efendim🌹

      Nurcan çetinoğlu · Eylül 16, 2021 4:39 pm tarihinde

      Eline emeğine sağlık çok güzel ve akıcı olmuş başarılarının devamını diliyorum

        Hüdâbin · Eylül 19, 2021 10:27 pm tarihinde

        Teşekkür ederim güzel yürekli dostum benim❤️

    Hüdâbin · Eylül 19, 2021 3:40 pm tarihinde

    Teşekkür ederim 😊❤️ sizin de okuyan gözlerinize sağlık ayırdığınız vaktinize bereket

Afraze · Eylül 15, 2021 6:03 pm tarihinde

Tebrik ederim.
Yazınızı okudum ve kabul etmeliyim ki naif ve derin manalı bir kaleminiz var.
Yolunuz açık olsun. Çok daha iyi yerlere gelmeniz dileğiyle.🕊️

    Hüdâbin · Eylül 15, 2021 11:00 pm tarihinde

    Güzel yorumunuz ve desteğiniz için müteşekkirim. Tekrar teşekkürler ❤️

Rukiye yalçın · Eylül 15, 2021 8:29 pm tarihinde

Çok güzel olmuş abla eline emeğine sağlık

Sitare · Eylül 16, 2021 1:32 pm tarihinde

Yazı çok güzel olmuş 🌼
Insan okudukça keyif alıyor 🍃
Kalemine, yüreğine sağlık ⚘

    Hüdâbin · Eylül 19, 2021 3:48 pm tarihinde

    Teşekkür ederim güzel düşüncelerin için 🙂 sağolasın 🌺♥️

      Siisra · Eylül 25, 2021 1:09 am tarihinde

      Bu yazı vasıtasıyla kalemtıraş dergisini duymuş olduk ve bu yazı sayesinde bu dergiyi sever olduk. Umuyorum ki, beyaz kelebek gibi nice yazılar gelir yazar hüdabin den. Merakla ve sabırsızlıkla bekliyoruz.

        Kalemtıraş Ekibi · Eylül 26, 2021 6:21 pm tarihinde

        İlginiz ve güzel yorumunuz için teşekkür ederiz. 🌾

        Hüdâbin · Ekim 8, 2021 2:04 pm tarihinde

        Teşekkür ederim can dostum benim🖤

Kırık Kâfiye · Eylül 16, 2021 7:44 pm tarihinde

Beyaz kelebek gibi, vazgeçmek yok Ayaklı İlmihâlim ne sevdiklerimizden ne de hayattan 🙂
Dergi pek şanslı senin gibi bir yazarın güzel bir yazısını kendi platformlarında paylaşma onuruna varmış 😉
Seni de dergiyide kutluyorum nice başarılara inşaAllah 💐💐💐

    Hüdâbin · Eylül 19, 2021 3:48 pm tarihinde

    Estağfurullah. Teşekkür ederim 😊😍❤️

    Hüdâbin · Eylül 19, 2021 3:49 pm tarihinde

    Evet vazgeçmek yok:) UMUT HER DEM BAKİ ❤️

Nihal · Eylül 16, 2021 7:47 pm tarihinde

Pek başarılı bir yazı olmuş tebrik ederim nice yazılarınızı görebilmek dileğiyle. Doğrusu okuması bir kaleminiz var. Bol paylaşımlarla destekçinizim 🍀

    Hüdâbin · Eylül 19, 2021 3:50 pm tarihinde

    Çok teşekkür ederim 😊😍❤️

Medineaysel · Eylül 16, 2021 9:30 pm tarihinde

Eline emeğine kalemine sağlık abla çok güzel bir yazı olmuş okudukça insanı içine çekiyor ❤️

    Hüdâbin · Eylül 19, 2021 10:28 pm tarihinde

    Teşekkür ederim güzel kardeşim benim ♥️

      Ayşe · Aralık 18, 2021 12:44 am tarihinde

      Tebrikler @hudabin.00 kızım okadar sade okadar akıcı ve güzel yazmışsın ki kalbinin güzelliğini yazına akıtmışsın RABBIM yollarını açık etsin en kısa zamanda kitapçı raflarında kitaplarını görelim

Hüdâbin · Aralık 26, 2021 8:16 am tarihinde

Teşekkür ederim güzel gönüllü annem❤️ Desteğiniz ve yorumlarınız o kadar kıymetli ki… İyi ki varsınız ❤️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir