Muhsine Sevra Kaçalin

Tüketim, mal ve hizmetlerin insan ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde kullanılmasıdır. 1 Tarihsel süreç içerisinde tüketim her zaman var olagelmiştir. Ancak zaman içerisinde tüketimin insanlar için ifade ettiği anlam ve insanları tüketime güdüleyen sebepler değişmiştir.

Tüketim insanların sözsüz iletişimlerinde kendilerini tanımlamada, duygu durumlarını ortaya koymada ve karşısındakini anlamada referans aldıkları bir iletişim biçimidir.2 Tüketim, insanların hayatlarını idame ettirebilmeleri için yapılan ekonomik bir eylem olmanın ötesinde mutluluğa, hazza, refaha, seçkinliğe hatta bunları reddedenler için isyana, başkaldırıya, yalnızlığa açılan bir kapıdır.3

Tüketim kavramının tanımında yapılan açıklamalar tüketimin çıkış noktasının insan ihtiyaçları olduğunu ortaya koymaktadır. Tüketim, insanın arzularına ulaşmasında bir araçtır ve tüketimin bir sürece dönüşebilmesi için bu arzuların devamlı yenilenebilmesi gerekmektedir. İnsan, hayatını idame ettirebilmek için tüketmek zorundadır. Geçmiş toplumların hepsi tüketim sürecine dahil olmuştur. Ancak şimdiye kadar hiçbir toplum tüketim sıfatıyla adlandırılmamışken günümüz toplumları niçin tüketim toplumu olarak adlandırılmaktadır? Toplumun tüketime atfettiği anlam nedir? Dahası tüketimin topluma atfettiği anlam nedir?

Tüketim toplumunu daha iyi anlayabilmek adına ortaya çıkış hikayesini incelemek gereklidir. Tüketim toplumuna değinirken modernizm ve kapitalizmle olan ilişkisini ele almak gerekmektedir. 

Tüketim toplumunun ortaya çıkışına zemin hazırlayan modernizm aydınlanma süreciyle Avrupa’da başlayıp dünyaya yayılan sosyal bir durumdur. Tüketim toplumunun ortaya çıkışını özümseyebilmek için modernitenin bazı özelliklerinden bahsetmek gerekmektedir. Bu özelliklerin başında modernitenin temel özelliklerinden olan insanı merkeze alma ve aklı kutsama gelmektedir. Aklın merkeze alınması toplumsal yaşamın ve organizasyonların rasyonelleşmesini beraberinde getirmiş ve organizasyonların rasyonelleşmesiyle bürokrasi ortaya çıkarken hayatın rasyonelleşmesiyle -Weber’in deyimiyle- dünyanın büyüsü bozulmuştur. Modernitenin başka bir dayanağı olan tabiat bilimleri ise ilerlemeyi temsil etmekte olup deney ve gözlemi ön plana çıkarmaktadır. Bunun sonucunda pozitivizm ortaya çıkmış ve 19.yüzyılın hakim paradigmalarından biri haline gelmiştir. Bu anlatılar birçok düşünür tarafından insan davranışlarının temel kuralları olarak ortaya atılmış ve günlük hayatlarında insanlara rehber olmuştur. Fakat 20. Yüzyılın ikinci yarısında bu kuralların sorgulanmaya başlamasıyla ve 1960’larda belirginleşmeye başlayan postmodern yaklaşımların aklın evrenselliğini ve pozitivist yaklaşımların objektifliğini sorgulamaya başlamasıyla modernitenin kaideleri yerle bir olmuştur. Postmodern eleştirilerin modernitenin temellerini sarsarken yerine başka değerler ve temel yapılar koyamaması modern toplumlarda değerler krizi yaşanmasına neden olmaktadır. Bu değerler krizi özellikle Batı’da bir taraftan yeni dinsel hareketler gibi arayışlara, diğer taraftan nihilist yaklaşımlara imkan sağlamaktadır. Makro düzeydeki bu değişimler bireylerin kimlik tanımlamalarında ve kimlik inşalarında önemli değişimlere yol açarken kimliklerini kendi başlarına inşa etme görevini de beraberinde getirmektedir. Ancak postmodernitenin kişilere bu kimliği oluşturacak değerleri ve kuralları sunmaması mikro düzeyde kimlik krizlerini ortaya çıkarmaktadır.4

Kimlik krizlerinin içinde bulunan bireyler, tüketimin toplumsal yapısının da zorlamasıyla tükettikleri üzerinden bir kimlik inşa etmeye yönlendirilmektedirler. Tüketim mallarının sosyal statü sağlamak ve hayat tarzı inşa etmek için kullanılmaya çalışılması tüketerek kimlik inşa etmeye çalışma çabaları olarak göze çarpmaktadır.5

1960’lardan sonra kapitalizmin dünya çapında ekonomik bir sisteme dönüşmesi üretimin artmasına ve fordizm ile mallarda bir bolluğa sebep olmuştur. Bunun sonucunda mallarda oluşan bolluk beraberinde fiyat indirimlerini getirmiş ve daha fazla insanın bu mallara ulaşımına imkan sağlanmıştır. Kapitalist sistem bu işleyişini devam ettirebilmek için reklamlar aracılığıyla suni bir ihtiyaç ve istek durumu oluşturulmasını sağlamıştır. Bunun yanında kapitalist sistem içerisinde her şey alınıp satılabilir metalara dönüştürülerek üretim çarkına dahil edilmiştir. Bu durumda kültür dahi metalaşmaktan kendini koruyamamış ve kültür endüstrisi bu noktada ortaya çıkmıştır. 6

Bütün bunların neticesinde tüketim toplumları ortaya çıkmakta ve üretim merkezli yapılanma yerini tüketim merkezli bir yapılanmaya bırakmaktadır. Kapitalist sistem içinde kendine kimlik inşa etmekte zorlanan postmodern insan, tüketim toplumunda kendine gitgide daha da yabancılaşmaya başlamaktadır.

Günümüz toplumlarında tüketim önemli bir rol oynamaktadır. Tüketim toplumunun en temel özelliği tüketimin, toplumu belirlemesi ve şekillendirmesidir. Tüketim kültürü, toplumu şekillendirirken insanların neye ihtiyaçlarının olduğunu ve neyi istediklerini belirlemekte ve şekillendirmektedir. Tüketim toplumunun özelliklerinden biri de alım gücünün ve kullanılan kredi miktarının artmasıdır. İnsanlar artık kazanmadıkları paraları harcamaktadır.7 Yapay ve dayatılmış ihtiyaçların gerçek ihtiyaç gibi hissettirilmesi ve alım gücünün artırılması gibi özellikler tüketim kültürünün kapitalizmden beslenmesinin bir sonucudur.

Tüketim toplumlarında medya aracılığıyla istek ve arzular oluşturulmakta, kültür dahil her şey metalaştırılmakta, kutsal olan profanlaştırılmakta, metalar işaret değeri kazanarak insana hükmeder hale gelmekte ve insanlar satın aldığı mallar üzerinden bir kimlik inşa etmektedir. Diğer insanlarla iletişimleri ise kimliklerindeki işaret değerleri üzerinden olmaktadır. Bütün bunlar tüketim toplumunun belli başlı özellikleridir.

*Bu yazı Tüketim Toplumu ve Müslüman Kadın Kimliğinin Değişimi adlı makalenin bir bölümünü ihtiva etmektedir.

Dipnotlar:
1 İsmail Demirezen, Tüketim Toplumu ve Din, s.9.
2 Zeynep Kaban Kadıoğlu, Tüketim İletişimi (Süreçler, Algılar ve Tüketici), s.12.
3 Zeynep Kaban Kadıoğlu, Tüketim İletişimi (Süreçler, Algılar ve Tüketici), s.12.
4 İsmail Demirezen, Tüketim Toplumu ve Din, s.36-39
5 İsmail Demirezen, Tüketim Toplumu ve Din, s.36-39
6 İsmail Demirezen, Tüketim Toplumu ve Din, s.39.
7 İsmail Demirezen, Tüketim Toplumu ve Din, s.20
8 Zeynep Kaban Kadıoğlu, Tüketim İletişimi (Süreçler, Algılar ve Tüketici), s.42.

Kategoriler: Makale

2 yorum

Hezeyanamayanlar · Nisan 15, 2021 10:27 am tarihinde

Ne demek bu ay hezeyanlar yok…

    Kalemtıraş Ekibi · Nisan 17, 2021 8:52 pm tarihinde

    Yazarımızın öykülerine vermiş olduğunuz değer çok kıymetli. Bu ay böyle oldu bir dahaki ay yeni bir hezeyanla geliriz belki 🙃

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir