Hüdâbin

“Arkadaşlarım birer birer gittiler. Ama ben, iki gündür hâlâ buradayım. Niye kimse beni de beğenmiyor, istemiyor? Gerçekten çok mu çirkinim acaba?” diye kendi kendine söyleniyordu. Yalnızlık ve diğer arkadaşlarının hemen beğenilip sevilmesi onu kahrediyordu. Rengi siyah olduğundan mı yoksa sevimli görünmediğinden mi kimse beğenmiyordu onu? Hiç bilmiyordu. Tek bildiği bu yalnızlıktan bir an evvel kurtulmak istediğiydi.

Satıcısı sabahtan beri balonlar azaldıkça yanına yenilerini şişirip şişirip bağlıyordu. Ama artık elindekiler tükenmişti. Saatlerdir pamuk şekerlerle birlikte yalnızca siyah balonu satmaya çalışıyordu. Gelen müşteriler sadece pamuk şeker alıyor, siyah balona bakmıyorlardı bile. Ona ilgi gösterenler olmayınca daha da kahroluyordu siyah balon. Günün sonunda küçük bir erkek çocuğu ile babası tezgâhın önüne geldiler. Babası çocuğa pamuk şeker alırken çocuk da siyah balona gözünü dikmiş, onu izliyordu. Siyah balon küçük çocuğun bakışlarını birden üzerinde bulunca heyecanlandı. Gözleri ışıl ışıl parladı. Daha önce hiç kimse ona böyle bakmamış, ilgiyle izlememişti. İçi kıpır kıpırdı şimdi. Nihayet birinin ilgisini çekebilmişti. Bunun verdiği mutlulukla hemen işe koyuldu. Tüm maharetini gösterip şirin gözükmeye çalıştı. En güzel gülümsemesini taktı yüzüne. Hafifçe sağa sola sallandı. Siyah balon  çocuğun ilgisini daha da üzerine çeke dursun, satıcı, küçük çocuğun balona baktığını görünce: 

“Bu balonu almak ister misin küçük?” Çocuk ona dönüp hiç bakmadı. Gözleri sadece siyah balondaydı. Babası satıcıya döndü.

“Oğlum duyamıyor ve konuşamıyor.” dedi mahzun bir edayla. Satıcının yüzünde acıma hissi ile beraber bir hata yapmış olma düşüncesinin meydana getirdiği bir ifade oluştu.  Telaşla hemen atıldı:

“Ah! Çok özür dilerim efendim!” dedi ve  siyah balona uzandı. İpini çözüp çocuğa verdi. Ona gülümseyerek baktı ve:

“Al bakalım küçük! Bu balon senin olsun.” dedi. Küçük çocuk kendisine uzatılan balonu gözleri parlayarak alırken bizim siyah balonun keyfine diyecek yoktu. Gözlerine inanamıyordu şu an.  “Ah!” diyordu . “Nihayet bu yalnızlıktan kurtuluyorum. Artık beni de sevecek, benimle vakit geçirip oynayacak  bir arkadaşım oldu.

Çocuk gülümseyerek balonun  ipinden  sımsıkı tuttu ve bir elinde balon bir elinde de pamuk şekeri olduğu halde babasıyla birlikte evin yolunu tuttular. Çocuk artık tüm vaktini balonuyla geçiriyordu. Onunla oynuyor, oradan oraya zıplıyor ve nereye gitse onu kendisiyle götürüyordu.  Siyah balon hâlinden çok memnundu. İstediği olmuştu sonunda. Bir arkadaşı olmuş ve yalnız kalmaktan kurtulmuştu. Üstelik bu arkadaş onu çok seven, onu beğenen ve yanından hiç ayırmayan bir arkadaştı.

Günler böyle geçiyordu. İlk günler siyah balon çok mutluydu. Fakat aradan bir hafta geçince  sıkılmaya başladı. Bir tutsak gibi hissediyordu kendisini. Zaman geçtikçe daha da arttı bu his. Artık bu hayatı istemiyordu. Kendisini gökyüzünde hayal ediyordu şu bir kaç gündür. Gökyüzüne süzülürse dilediği yere gider, dilediği kadar dolaşırdı. Ona hiç kimse mani olamazdı. Bir kuş gibi göklerde uçabilmek istiyordu. Kanadı yoktu belki. Ama bir sıyrılsa çocuğun elinden, bir kurtulsa; yavaş yavaş gökyüzüne doğru havalanırdı. Özgürlüğe doğru kanat çırparcasına gökyüzüne yükselirdi. Yükseldikçe yükselirdi. Kuşların peşine takılırdı belki ya da bulutlara değdirirdi ellerini. Onun pamuk gibi yumuşak görünen sinesine gömülür, tatlı düşlere dalardı. Bunları düşünürken birden göğsünde bir inleme belirdi. İç çekerek fısıldadı. “Ah! Ne güzel olurdu göklerde olmak. Hayali bu kadar güzel iken özgürlüğün, kim bilir gerçeği ne kadar güzeldir.”  Birkaç gündür hep bu hâldeydi. Dalıp dalıp gidiyordu. 

Bir gün küçük çocuk elinde siyah balon ile dışarıda dolaşmaya çıktı. Çocuk her zamanki gibi ipi elinde sımsıkı tutmuştu. Siyah balonun  bakışları gökyüzündeydi yine. İşte! Özgürce süzülmek istediği gökyüzü oradaydı. Tam karşısında. Ah! Bir kurtulsa çocuğun elinden, bir sıyrılsa şu sımsıkı tutan parmakların arasından… Bugün fırsattı. Ne yapıp etmeli, kurtulmalıydı. Bu yüzden var gücüyle oraya buraya sallanarak çırpındı. O çırpındıkça çocuk ipi daha da sıkı tutuyordu. Siyah balon umudunu kaybetmedi ve çırpınmaya devam etti. Kalbi hiçbir zaman özgürlüğe kavuşmak umuduyla bu kadar hızlı atmamıştı. Hissediyordu. Bugün… Evet bugün özgürlüğüne kavuşacaktı. Buna canı gönülden inanıyordu. Bir o yana bir bu yana çırpındıkça hayaline daha da yaklaşıyordu sanki. Bir ara olan oldu. Balonun çırpınmaları işe yaradı ve ip birden çocuğun gevşeyen parmaklarının arasından  kaydı.  Çocuk hemen ileride sevimli bir kedi görmüş bütün dikkatini ona verdiğinden ipi eskisi gibi sıkı sıkı tutmayı bırakmıştı. Siyah balon  çocuğun elinden kurtulmuş olmanın sevinciyle hızla gökyüzüne doğru süzülmeye hazırlanırken küçük çocuk telaşla  birden elinden sıyrılan  balonunun ipine uzandı. İpin ucundan yakalamak için oradan oraya zıpladı. Ama yakalayamadı. Üzülerek ve  sessizce gözyaşı dökerek  balonunun gökyüzüne doğru süzülüşünü izledi çaresizce.

Siyah balon, günlerdir hayalini kurduğu özgürlük yolundaydı şimdi. Sevinçle gökyüzüne yükseldi… Yükseldi… Ve bir müddet sonra gözden kayboldu. 


4 yorum

Sitare · Aralık 1, 2021 1:54 pm tarihinde

Emeğine sağlık ablam 🍃
Yine çok güzel bir yazı olmuş 🌼

Kalemden kağıda mektup · Aralık 1, 2021 4:46 pm tarihinde

Umarım birgün bu ceset çocuğunun elinden bir siyah balon gibi kurtulup göglere çikarız

    Hüdâbin · Aralık 26, 2021 8:17 am tarihinde

    Umarım kardeşim…

Tubanur Yılmaz · Aralık 1, 2021 5:12 pm tarihinde

Harika olmuş.Kalemine sağlık.o hikayede ben olsam ilk siyah balonu alan ben olurdum herhalde.siyah rengini çok severim❤️❤️❤️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir