Ayten Almassri

Buğulu camın ardından yağan yağmuru izlerken düşündü. 

-İnsan yeniden büyütebilir mi kendini? Bunca yaşa, bunca yaşanmışlığa rağmen içindeki çocuğun yaralarını sarabilir mi?

-Yarayı sen açmadın ki sen sarabilesin, dedi içinden bir ses.

-Neyse ne canım bu yaşa geldin hâla  çocukluğuna mı ağlayacaksın. Büyüdün koca insan oldun bırak şu geçmişi, diye devam etti  başka bir ses. 

Bu sesler de nerden geliyor böyle? Kaç kişiyim ben ki bu kadar ses var içimde? İnsan  hayatı boyunca tanıdığı herkesin sesini içinde taşıyor galiba. Yoksa bu kadar farklı sesin tek bir insandan gelmesi mümkün değil. Hayatımızın bir yerinde biri bize öfkeleniyor, alıyoruz o sesi, koyuyoruz içimize. Biri bizi küçümsüyor, alıyoruz, koyuyoruz. Biri bize merhametli bir cümle kuruyor, aynı yere koyuyoruz. Biri bize değerli bir söz ediyor, aynı yere. Böyle böyle biriktiyoruz sesleri içimizde. Sonra o sesler dönüyor bize konuşuyor. Kimin içinde hangi ses olduğumuz ne kadar önemli değil mi böyle düşününce. Alelade söylenmiş, çok da umursamadığınız kötü bir sesiniz başkasının hayatı boyunca yakasını bırakmıyor.

Yağmur dindi, hava karardı. Sonra tekrar doğdu güneş. Pencerenin önünden dışarıyı izlerken düşündü. “İnsan yeniden büyütebilir mi kendini?” Çünkü ben bazı anlarda yeniden başlamak istiyorum hayata. En başından, şimdiki aklımla, kendi kendimi yetiştirmek istiyorum. Kendi başımı okşamak, kendi omzumu sıvazlamak istiyorum. Düştüğüm yerlere dönüp kaldırmak istiyorum kendimi. Yalnız geçtiğim tüm eşiklerde kendi elimi tutup “Korkma!” demek istiyorum. Çünkü o zamanlar geçti ve kimse benim omzumu sıvazlamadı diye ben böyleyim şimdi. Herkesin kolaylıkla yaptığı şeyleri  yaparken bile elim ayağıma dolaşıyor. Çünkü içimdeki seslerden biri “Düşeceksin!” diyor bana hep. 

-Başladın yine geçmişi suçlamaya, dedi soğuk bir ses.  

İnsan ne düşüneceğine kendi mi karar veriyordu sanki? Benim iradem o kadar güçlü değil sanırım. Düşüncelerimi kontrol edemiyorum. Beynimin içinde bir sinema salonu varmış da yaşadıklarım her gün gösterime giriyormuş gibi. 

Hava karardı, güneş tekrar doğdu. Mevsimler geçti. Pencere kenarından dışarıda yağan karı izlerken düşündü;

-İnsan yeniden büyütebilir mi kendini?

-Ben niye yapamıyorum? Şu dışarda koşturan  bunca insan kendini böylesine güzel büyütmüşken, ben şu pencere önünde kendimi büyütemeden veda edeceğim dünyaya. -Neyse ne! Yeter! Artık bu pencereden dışarıya bakmayı yasaklıyorum sana, dedi bir ses öfkeyle. 

O pencereden sanki sokağa değil geçmişine bakıyordu.Bu pencere önünde küçülüyordu 50’li yaşına rağmen. Zaten insan yara aldığı yaşta kalakalırmış.

Hava karardı, güneş tekrar doğdu. Bu kez odanın pencereye en  uzak olan tek kişilik koltuğunda oturuyor, pencereye gözünü çevirmemeye çalışıyordu. Sanki o pencereye bakmasa içindeki bütün sesleri susturabilecekmiş gibi hissediyordu. Kapı çaldı. Bir ses; “İlaç saatiniz geldi Nermin Hanım.” dedi, gözünü kapıdaki hasta bakıcı kıza çevirdi. Elindeki tepsiye baktı, tepsinin üstündeki ilaç kutularını izlerken düşündü; 

-İnsan yeniden büyütebilir mi kendini? 


2 yorum

Kader şabanoğlu · Mart 5, 2022 12:48 am tarihinde

Okurken gözlerim doldu. Kaleminize sağlık.

    Kalemtıraş Ekibi · Mart 5, 2022 10:10 pm tarihinde

    Yazarımıza yapmış olduğunuz yorum için teşekkür ederiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir