Muhsine Sevra Kaçalin

İki eli cebinde, başını önüne eğmiş gözlerini yerden kaldırmadan yürüyordu. Denizin keskin kokusu genzini yakıyor, etraftan gelen seslere aldırmadan hızla yürüyor, nereye gideceğini bilmeyen birine göre kendinden çok emin adımlar atıyordu. Beyninin sesi, kulağına gelen sesleri bastırmasına rağmen bir süre sonra bu seslere kayıtsız kalamayıp kafasını kaldırdı. Sesleri duyuyor fakat zihninde bu sesleri anlamlandıramıyordu. Karşısında duran öfkeden gözleri kan çanağına dönmüş, neden bağırdığını bilmediği adama bakıyor, tükürük saçarak bir şeyler söylediği kadına ne dediğini anlamaya çalışıyordu. Kadın da adama aynı şekilde bağırarak karşılık vermesine rağmen ellerindeki titreme ve yüzünün uçuk rengi adamdan korktuğunu ele veriyordu. 

Bir yanı bir an önce oradan çekip gitmesini söylerken diğer yanı buz kesmiş, gözlerini adamla kadına dikmiş öylece kalakalmıştı. Kendi içinde bu düşüncelerle boğuşurken karşısındaki adamın öfke dolu gözleriyle kendisine baktığını gördü. Cüssece kendisinden çok daha üstün olan bu adam onun da dizlerini titretmişti. Kafasını eğip oradan öylece geçip gitmek istedi. Ama hareket edemedi. Onlarla ilgilendiğini belli etmemek için sırtını kavga eden çifte döndü ve eline telefonunu alıp kendi fotoğraflarını çekmeye başladı. Dizleri biraz rahatlamış, içinin huzursuzluğu hafiflemişti. Ama o da ne! Telefonuna yansıyan görüntüde adamın elindeki kesici aleti fark etti. Şimdi ne yapacaktı? Adama nasıl mani olacaktı? Paniklemişti. Adamın kendisine de saldırma ihtimalini düşündü. Burada böylece duramazdı, ama ne yapacağını da bilemiyordu. Birden arkasına döndü. Kadın yerde yatıyor, adam ise koşarak kaçıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışırken etraftan birilerinin kadına doğru koştuğunu gördü ve telaşa kapıldı. Geç kalmıştı. O kendi canını düşünürken bir kadın canıyla sınanıyordu. Telefonunu eline aldı, ambulansı arayacaktı ama stresten numarasını unutmuştu. Neyse ki kadının etrafına doluşan insanlardan bazıları ambulansı aramayı akıl etmişti. Az sonra polis de ambulans da burada olurdu. 

Polisi düşününce görgü tanığı olan tek kişinin kendisi olduğu geldi aklına. Vücudu ısınmış, dizleri yine titremeye başlamıştı. Ne yapacaktı, bu suç onun üstüne kalırsa ne yapacaktı? Ya adam onu bulursa? Belki de şimdi bile izliyordur diye geçirdi içinden. Hemen olduğu yerden ayrılmalıydı. Birden geldiği yöne doğru koşmaya başladı. Kadının çevresine toplanan insanlar onun bu koşuşunu fark etmiş, arkasından bağırmaya başlamışlardı. Arkadan gelen ‘‘İşte orda! Bakın kaçıyor!’’ nidalarını duyuyordu. Bu sesler onu daha hızlı koşmaya sevk ediyordu. Koşarken bir yandan düşünüyor, ne yapacağına karar vermeye çalışıyordu. Koşmasa, olduğu yerde beklese belki de onun suçsuz olduğuna inanacaktı insanlar, ama şimdi… Ama şimdi herkes onun suçlu olduğunu düşünüyordu. Arkasından bir grup genç koşturuyor, onu yakalamanın en kestirme yolunu arıyorlardı. Kimisi ona çok yaklaşmıştı ama yakalanacağına dair endişesi onun daha hızlı koşmasına sebep oluyordu. Koştu, koştu, koştu. O kadar hızlı koştu ki bir süre sonra arkasında koşturan gençleri unuttu. Kaç saattir koşuyordu bilmiyordu hala arkasında birileri var mı bilmiyordu. Ama kendini durduramıyordu. Bir süre sonra nefes almakta zorlanmaya başladı. Ama hala koşuyordu. Durursa yakalanırdı. Bir an çevresine baktı. Buraya daha önce gelmemişti. Kafasını arkaya çevirdi, kimsenin olmadığını gördü. Rahatlamıştı. Ancak durduğunda ne kadar hızlı koştuğunu ve nefessiz kaldığını anlayabildi. Kalbi hızlı hızlı atıyordu, nefes alamıyordu. Sakinleşmeye çalışıyordu. Şimdi ne yapacaktı?

Başını ellerinin arasına alıp bir süre öylece bekledi. Hiçbir şey düşünmek istemiyordu. Biraz hava almak için çıktığı yürüyüşün onu buralara getireceğini düşünmemişti. Başını kaldırdı etrafı inceliyordu buranın neresi olduğunu anlamaya çalışıyordu. Şimdi daha sakindi. En azından rahat nefes alabiliyordu artık. Hayatının dakikalar içinde nasıl bu hale geldiğini düşündü. Yakalanırsa neler olacaktı? Bir anlık boş bulunuşluk onun masumiyetini nasıl da zedelemişti. Durmamalıydı, ilerlemeliydi, hayır hayır orada o olaya bir şekilde müdahale etmeliydi. Aynı olayı zihninde defalarca yaşayıp durdu. Her ihtimali tekrar tekrar yaşadı. Sonuçlarını düşündü. Bu ihtimallerin hiçbirinde kendisini şimdi olduğu konumda düşünmüyordu. Düşünemiyordu. Ne olmuştu da bunca ihtimal içinde en olasılıksız olanını yaşamayı başarmıştı.

Gözlerini gökyüzüne çevirdi. Başına gelenlere inanamıyordu. Bütün suç kendisindeydi biliyordu. Ne vardı yanlarından çekip gitmeyecek! Hayır hayır doğrusu bu değildi. Ne vardı yanlarına gidip kavgayı ayırmayacak. Bir anda adamın kan çanağı gözleri geldi gözlerinin önüne. Yine dizlerine bir titreme geldi. Bir canı kurtarma şansı vardı ama artık yok, bir insanın katil olmaması elindeydi ama artık böyle bir imkanı da yoktu. Üstelik kendisi zanlı olarak aranıyordu.

Geri dönmeyi düşündü. Polislere gidip ifade vermeyi, bir an korkuyla doğru düşünemeyip olay mahallinden kaçtığını anlatmayı. Hem zaten kadın yaşıyorsa anlatırdı doğruları onun da suçsuzluğu çıkardı ortaya. Kendini temize çıkarmanın en kestirme yolunu ararken beyninin normalde olduğundan daha aktif çalıştığını düşündü. Aynı anda hem olayı tekrar yaşıyor hem de kendini kurtarmanın yollarını arıyordu. Kadın yaşamıyorsa diye geçirdi içinden… Yaşamıyorsa da suç aleti vardı nasılsa parmak izi denilen bir şey vardı. Ama ya adam yanında götürmüşse, sonuçta kaçarken adamın elini görmemişti. Geri gitmek ile gizlenmek arasında karar veremiyor devamlı gelgitler yaşıyordu. Sonunda ayağa kalktı. Gerçekler elbette ortaya çıkar diye düşünerek olay mahalline gitmeye karar verdi.

Sakin adımlarla, düşünceli bir şekilde yol alırken kendisine bakan bir çift göz gördü. Bu gözler… Nasıl yani buraya kadar onu takip mi etmişti. Demek ki gerçekten beni izliyordu diye düşündü. Nefesinin daraldığını hissetti. Yolun sonu muydu? Kadına yaptığını ona da yapacak mıydı? Ayaklarının yine kendinden habersiz hızlandığını fark etti. Şimdi yine arkasına bakmadan koşuyordu işte. Koştu, koştu, koştu. O kadar hızlı koşuyordu ki artık nefes alıp almadığını bile bilmiyordu. Vücuduna giren sancılar yeterince koştuğunun sinyallerini veriyordu. Ama bu defa az önce onu kovalayan gençlerden kaçmıyordu. Bu defa arkasında bir katil vardı ve o katilin suçunun tek şahidi kendisiydi. Bunları düşünmek onu hızlandırdı. Bir yandan da gerçekten bu kadar seviyor muyum bu hayatı diye düşünmekten alamadı kendini. Neden eline böyle bir fırsat geçmişken ölmesindi. Bunu düşünmek yavaşlamasına sebep oldu. Durdu. Etrafına baktı. Şimdi tam da burası az önce o büyük suçun işlendiği yerdi. Demek yine o kadar koşmuştu. Ama bu defa önceki kadar yorulmamıştı. Arkasından gelen adamı görmek istedi. Arkasına döndüğünde bir çiftin birbirlerine sarılmış şarkı söylediğini gördü. İri yarı adam kadının ellerini tutarak coşkulu bir şekilde şarkı söylüyordu. Gözleri kıpkırmızıydı. Bir rahatsızlığı olsa gerek diye geçirdi içinden. Kadın da aynı coşkuyla adama karşılık veriyor şen şakrak şarkı söylüyordu.

Deli gibi tartışan bu çift değil miydi şimdi mutlu mesut şarkı söyleyen? Onca yolu koşmamış mıydı? Kalabalık nereye dağılmıştı? Yaşadıkları yalnızca kafasında canlanan hezeyanlar mıydı? Bir süre olduğu yerde durup bu çifti izledi, yoluna devam etmeye karar verdiğinde zihnindeki tüm sisler dağılmıştı. Çiftin yanından geçerken onlara gülümsedi. Onlar da aynı sıcaklıkla yanıt verdiler.


4 yorum

Mehmet · Ocak 15, 2021 8:37 pm tarihinde

Betimlemeleriyle sanki o anı yaşattı bize okurken tebrikler.

    Kalemtıraş Ekibi · Ocak 16, 2021 6:16 pm tarihinde

    Değerlendirmeniz için teşekkür ederiz. Bizi takipte kalın 🙂

Esranur · Ocak 16, 2021 1:42 pm tarihinde

Yazı bitti ama ben hala okuyorum sanki çok güzel 👍🏻

    Kalemtıraş Ekibi · Ocak 16, 2021 1:44 pm tarihinde

    Yorumunuz için teşekkür ederiz, düşünceleriniz bizim için çok kıymetli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir