Zeynep Vayiç

Benim söylemek için çırpındığım gecelerde, siz yoktunuz.”

Bazı günler vardır bilirsiniz ya da bilmezsiniz bilemiyorum; sanki bir şey olacak, bir haber gelecek ve gününüzü güzelleştirecekmiş gibi beklenti içinde olduğumuz, midemizdekinin kelebek mi kıymık mı olduğunu anlayamadığımız günler. Ama o olay olmaz, o haber gelmez ve gece tüm hevesinizi kursağınızda demlemeye başlar. İşte öyle bir gün, öyle bir gece yine. 

Zifiri soğuk karanlığı, arkadaşımın içtiği sigaranın ara ara yanıp sönen izmariti ve sigara dumanının kokusu bölüyordu. Hıçkırıkların yorduğu titrek  bir iç çekişle devam etti, “Suyu yudumlayana kadar içinin ne kadar kavrulduğunu anlamayıp ilk yudumdan sonra kana kana içmeye başlarsın ya, o da benim için öyleydi. O gelene kadar böyle bir hisse ihtiyacım olduğunu bilmiyordum. Geldi fakat ben kana kana içemiyorum.” Çok kişiydik, ama tek bir teselli cümlesi bulamıyorduk. Bazı şeylerin tesellisi olmuyordu. Ölüm gibi, ölümle karşılaşmak gibi, öleyazmak gibi. 

Birkaç arkadaş üzerimize sinen hastane kokusunu biraz olsun üstümüzden atmak için çay, kahve alıp terasa sürüklemiştik kendimizi. Hepimiz kendimizi gecenin ayaklarına dolanıp onun asil sessizliğini rahatsız ediyormuş gibi fazlalık hissediyorduk ya da bizim sessiz acizliğimiz kendimize işe yaramazın teki olduğumuzu hatırlatıyordu içten içe. Yeri aşındıran bitkin adım sesleri, içimizi ısıtmak için hüpletilen çayın sesi, geceyi sahiplenen karganın sesi, asfaltı yoran arabaların seslerini susturmak için tekrar sözü eline almıştı, “ Kitaplarla aram pek yok demişti ama gençliğinde pek şiir okurmuş.” Karanlık birbirimizi görmemize izin vermiyordu fakat ıslak bir gülümsemeyle söylemişti bunu. Sesinden belliydi. Bir anlık bir şevkle tekrar cümleye başladı, “Özdemir Asaf’ı çok severmiş biliyor musunuz? Annemi yeni yeni tanıyorum o zamanlar tabi.” Bir şey hatırlamış gibi aniden sustu. Ciğerlerindeki son nefesi de verip fısıldayarak devam etmeye zorladı kendini, “Hâlâ yeni yeni tanıyordum gerçi…” Ondan geçmiş zaman kipiyle bahsetmesi tuhafıma gidiyordu. Metanet mi derler buna vazgeçiş mi, kabulleniş mi bilemiyorum ama tuhaftı işte. Diyecek bir kelimem de yoktu, tesellim de. Bütün arkadaşlar aynı durumdaydık. Kötü gün dedikleri buydu fakat bedenimiz dışında yanında olabilecek hiçbir şeyimiz yoktu. Birimiz konuşma gafletine düşerek, “Abi, öyle demesen mi? Yani, şey… Yokmuş gibi.” Sigaranın izmariti bu sefer cevap verir gibi uzun uzun yandı. Fark etmeden suratıma üflediği dumandan öksürerek kaçarken, “Var mı?” diye cevap verdiğini duydum. Tenimize batan bu sefer soğuk değil, sorunun peşi sıra getirmiş olduğu sessizlik oldu, “Neyse. Şey demişti bana Özdemir Asaf’ın kitabını verirken ‘Ben Asaf değilim, bir kelimeye bin anlam yükleyip içimde kendi kendime tüketirim ama kimseye gıkım çıkmaz. Çıksa da kimseye ulaşmaz.’ Ses verdi mi hiç bilmiyorum ama verdiyse bile gerçekten de duymadım. Ben ne sağır adamım!” 

Yetimhaneden bir avuç bahtsız, hastanenin terasında oturmuş tenimizi ısıran soğuğa aldırmadan arkadaşımızın günah çıkarışını dinliyorduk kaç saattir. Annesinin yıllar sonra karşısına çıkışı, onu dinlemeden tüm nefretini kusuşu, annesinin bu sefer ondan vazgeçmeyişini dinledik. Oturma odasında sessizce ağlayışını hiç fark etmeden öylece yanından geçip giden arkadaşlarından kaçıp annesinin dizinde usul usul nasıl ağladığını dinledik. Böyle bir dize ihtiyacı olduğunu o gün anladığını dinledik. Neyimiz yoksa yüzümüze vurduğunun farkında değildi henüz. Ağzından çıkan her cümle, hepimizin küçüklüğünden beri her gün içinden  kalkan cenazeye ağıt yakıyordu, farkında değildi. Düğüm düğüm olmak mecaz değildi bu arada, o an anladım. Fakat biliyordum, ertesi sabah uyandığımda bu hissin hiçbir anlamı kalmayacaktı. Ne oluyorsa gece oluyor. Bence gece biz insanları hiç sevmiyordu.

Kapının gıcırtısı ve onun sesinden rahatsız olup çığlık atan kargalardan irkilerek kendime geldim. Terasın aniden yanan ışıkları gözlerimizi hafif kısmamıza sebep olmuştu. Hemşire, arkadaşımızın avucuna susuz kaldığını belirten o cümleyi bırakmıştı;

Başın sağ olsun Asaf.”


1 yorum

Nursultan tatar · Aralık 18, 2021 10:40 am tarihinde

Çok güzeldi bi yazıydı gercekten😂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir