Eda Eylül Üstüner

Uzun süre sonra dışarı çıkmıştı. Önünde kuyruk oluşmuş kahve dükkanına, anlam veremeyen bir bakış atıp daha az meşhur olan kahve dükkanına yöneldi. Oysa ki siparişinin yanında çikolata bile vermişlerdi, buna rağmen diğer dükkanın daha çok tercih edilmesine hiç mânâ veremedi. Sıcak hiçbir şey yiyip içemediğini bildiği halde istemsizce bir yudum aldı. Uh, dilini yakıp kavurmuştu. Ama kendinin dahi öngöremediği bir şekilde hoşuna gitti bu his. Normal şartlarda dilindeki o kavruk his geçene kadar söylenirdi. Buradaki fark, bir şeyleri hala hissedebiliyor oluşunu fark etmesiydi. Duyularım da duygularım da yaşıyor diyerek kendinden daha emin adımlarla ve dudağına yerleştirdiği yamuk tebessümle yürümeye devam etti. Bir kavruk hisse ne kadar anlam yükledim, dedi kendi kendine. Hâlâ yaşadığını hissetmek için bu istem dışı eyleme mi ihtiyacı vardı sanki? Varmış. Sonra ucunu yakalayamadığı olaylar silsilesi doluverdi aklının yarım küresine. Bir sürü irili ufaklı anlam yüklü olaylar. Yaşarken bu kadar derin değillerdi sanki. Şimdi her birine elini verse kolundan olacak gibiydi. Yüzeyselce yaşanmış geçmişti, oysa şimdi hiçbirinin altını çizmeden edemedi. “Bir kavruk his nerelere getirdi beni, içinde bulunduğum zamanın dışına ekti gitti. Dur, böyle filizlenemem.  Anda bırak, akıştır benim toprağım.” diyemedi bile. Otobüsünün kaçtığını haber veren bir titrek ürperti geçti içinden. Oh, evet andayım. Ya da an benim içimde, her neyse.

Akbil arama kurtarma ekibi belirdi çantasının içinde. Şoför endişeleniyor, çık artık. Vesikalığı her zamankinden daha alaycı şekilde gülümserken eline geçirdi kartı. Arka dörtlünün önüne oturmuş bulunup, iş yeri maceralarına ve prim savaşlarına kulak misafiri oldu. Hayır, az önceki düşünce furyasına dönmesi lazım. Aklının ücrasına gizlenmişler, çıkar çıkarabilirsen. “Gizlenmek zevklidir, bulunmamak felaket” diye mırıldandı. Ardından, her duruma uygun bir repliğin de var deyip kendini kutlayıverdi.

Aynı müşteriyi kaçıncı kez aradığını eklemek istemiyorum dağarcığıma. Hangi mağazada çalıştığınızı tahmin etmeye çalışmak da neyin nesi şimdi? Kaçtıkça kurtulamadığım bir muhabbetin ortasındayım. İstemsizce yaşananlar koyuyor bu günün adını. Sonra, eli bir türlü varmıyor bu karton parçasını çöpe atmaya. Hani çevreci diye tanımlıyordun kendini, kaç geri dönüşüm kutusunu solladın bilmiyorsun. Eve sağ ayakla ve kahve bardağıyla girmiş bulunuyor. Işığa ne hacet… Bir el feneri lazım şimdi aklının odacıklarını dolaşacak. Ararken başka şeyler bulmaktan korkmuş olacak ki vazgeçiyor. Masa lambasını yakıp kağıda dökülmeye başlıyor. Öyle bir dökülme ki ölü hücrelerini birer birer silkeledi satırlara. Karton bardakla göz göze geldikçe hislerinin en yüksek notasına çıkıp durdu. Tüm enerjisini sarf etmiş olacak ki içe kapanmış omuzlarla yatağa yöneldi. İçerideki uğultuyu dindirmek istercesine şakaklarını ovaladı durdu. Ne fayda. Evrende kapladığı hacmi “çöp” diye nitelenen, ancak onun anı kutusuna koymayı dahi düşündüğü karton bardağa ilişti gözleri. Atmaya kıyamayacağını kabullenmişti ancak şımartmaya da niyetli değildi, herhangi bir şey gibi davranacaktı ona. Varlığı da yokluğu da aynı sayılan diğer onlarca eşya gibi. 

Giderek gerçekliği azalan bir âleme geçiş yaptı. Rüyanın içinde başka bir rüyaya aktarma basıyordu. Bu tarafta da rahat yoktu anlaşılan. Bugünle daha fazla mücadele edemeyeceğini kabullenerek kontrol mekanizmasını serbest bıraktı. Rüyaların yirmi saniyeyi geçmediği bilimsel gerçeğiyle avunmak istemiş de olabilirdi. Ne yazık ki yirmi yılı geride bırakmışçasına yorgun uyandı. Ama sonra, tüm gerginliğini alıp götürecek o tanıdık his çıkageldi başucuna. En sahici gülümsemesiyle karşılamaya koyuldu ve kendisini, iradesinden bağımsız fısıldarken buldu: “Bir kavruk his nerelere getirdi beni…”


2 yorum

Ayşenur Akdeniz · Mart 18, 2021 11:56 pm tarihinde

Kalemine sağlık, ne de güzel yazmışsın….

    Kalemtıraş Ekibi · Mart 19, 2021 1:13 pm tarihinde

    Güzel yorumunuz için yazarımız adına teşekkür ederiz 🌾

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir