Mükremin Karaçam

Seha kafasındaki düşüncelerden uzaklaşmak onlardan kurtulmak istiyordu. Bunun içi çareyi arabasının gaz pedalına yüklenmekte bulmuştu. Ne kadar hızlı sürerse o kadar çok unutacağını düşünüyordu. Fakat umduğu gibi olmamış düşünceler başına üşüşmekten vazgeçmemişti. Her şey çok değişmiş ve o bu değişime ayak uyduramamıştı. Değişime alışamamış olması bu şekilde kaçmasını gerektirir miydi peki; ya da bunlardan kaçmak bir çözüm olacak mıydı? Bilmiyordu, sadece sürüyordu. Her şeyi eski haliyle düşünüyordu kafasında. Hiç kimseyi kaybetmemiş, her şey yitirilmemiş, hiç üzülmemiş gibi sadece sürüyordu. Artık yol çok tekdüze ilerliyordu. Gecenin karanlığında şeridi ve tabelaları izliyor, virajları artık ezbere alıyordu. Artık Seha arabada bile değildi. Bedeni arabadaydı tabi ki ama benliği bambaşka boyutlarda oradan oraya sürükleniyordu. Beynindeki hafıza odacıklarında gezinip yüzlerce belki binlerce soruya cevap arıyordu. Neyi yanlış yapmıştı, bu sonu değiştirebilir miydi, bir geleceği olacak mı bunca yaşanandan sonra ve en önemlisi alışabilecek mi?

Bu yola  şimdiden alışmıştı bile, neden alışamasın ki? Peki, beynimizin beyinciğe aktarabildiği bir refleks kadar kolay mı her şeye alışabilmek? Yepyeni bir hayata sıfırdan başlamaya alışmak da belli bir süre sonra ezberine kazınabilecek miydi? Düşmeden yetişmesi mümkün müydü acaba 5 yaşında kırdığı antika vazoya. Belki o vazo ödeyebilirdi iflas edip intihar eden babasının borçlarını. Muazzam uğraşlarla sıfırdan kurduğu şirketinin, tek el firmalar tarafından yok edilmesini onlara katılarak engelleyebilir miydi? Bununla birlikte eşi de terk etmezdi belki Seha’yı. Belki de tıp okumalıydı, o zaman annesini tedavi edip kurtarabilirdi ölümden. Hayır, olmaz dedi kendi kendine, bu kadar derine inmek bu kadar ayrıntıyı düşünmek aptallık, saçmalama! Sis çökmeye başlamıştı, beraberinde gelen yağmurla ezberi bozuluyordu, yanından geçen tırın kornasıyla bir an kendine geldi. Anlaşılan şerit takip sistemi bile zorlanıyordu artık, yol geleceği kadar karanlık ve bilinemez bir hale gelmişti. 

Dikkatini dağıtmak için radyoyu açtı. Radyoda ben de alışırım gözlerimi kapamaya diyordu solist. Bu kadar kolay mı cidden, dedi. Üstesinden gelemediğin yeni gerçekliğe alışmak yerine, görmezden gelmeye mi alışacaksın? Her şeyi görmezden gelerek nereye varacaksın? Unutmanı sağlayacak diye kör bir adam gibi mi yaşayacaksın? Bunun faydası olacak mı? Bilmiyorum dedi kendi kendine. Bir yandan da  kimle konuşuyorum diye düşündü. Sen kimsin dedi bana, ben misin; delirdim mi yoksa? Bana neden cevabını veremeyeceğim sorular soruyorsun! Bırak konuşmayı! 

Artık sinirlenmişti, kafasının içinde birisi ona bu soruları sorup bu hatıraları önüne serip duruyordu. Ama ne yapabilecek ki alışmak zorundaydı, benliğiyle yüzleşmek zorundaydı. Çünkü artık benliği bile Seha’yı küçümsüyor bu yitik adamı kabullenemiyordu. Neydi ve ne oldu? Dünya’nın zirvesinde değil miydi? Küçük dağları o yaratmıştı hani? Madem öyle nasıl geldi buraya? Hiçliğin ortasında kendini adeta döverek sorgulayan bir adam olmuştu. Bu sorgudan sadece biri çıkabilecekti anlaşılan. Ve o kişi hiçbir soruları cevaplayamayan bitmiş bir adam olamazdı. Nasıl kurtulabilirdi bu durumdan? Sonuçta her şeyi öylece silip atmak mümkün değil. Yoksa mümkün müydü? Direksiyonu aniden gelen bir istekle, her şeyi silme isteğiyle yüz seksen derece sağa kırdı, şarampole çarpıp uçuruma doğru parende atan aracın içinde bir an için özgür hissetti. Havadaydı, zaman yavaş akıyordu. Aracın süzülüşünü hissetti, tabi ki aslında süzülmüyordu yüksek bir hızda yere çakılıyordu ama ona göre süzülüyor gibiydi, çünkü neden olmasın? Kalan 3-4 saniyelik hayatında fizik kurallarını esnetme hakkına sahip olabileceğini bunu hak ettiğini düşündü. Aracın düşerken çarptığı ağaçların çatırtıları dışında sessiz sayılabilirdi. Hatta evet sessizdi, çünkü Seha duymamaya karar vermişti, kim ne diyebilirdi ki? Ağaçlar sıklaşırken yere yaklaştığını fark etti. Şimdi aracı yere temas etmiş, her şeyini kaybetmemiş olduğu zamanlarda gelirinin büyük bir kısmını yatırdığı aracının İsveç çeliği gövdesi bükülmeye başlamıştı. Böylesine kaliteli bir araç bile kağıt gibi bükülüyorsa baya uzun bir düşüş gerçekleştirdim herhalde diye düşündü. Ve o an fark etti, artık hiçbir şeyin önemi kalmadığını, saçma ayrıntıları görebiliyordu. Paranın, kariyerin, insanların hatta kendi düşüncelerinin bir önemi kalmamıştı. Kafasında binbir tilki dönmüyordu. Tek bir şey vardı, birazdan her şeyin biteceği. Önünü böylesine net görebilmek hoşuna gitmişti. Uzun zamandır bu kadar rahat değildi.

Aracın hava yastıkları açılmıştı fakat düştüğü noktadaki ağaçlardan birinin camdan içeri giren dalı emniyet kemerini parçaladığı için, ölüm sebebi kafasına 360 kilometre hızla gelen hava yastığı olacaktı muhtemelen. Zihninin içinde gülmüştü bu duruma, bu yastık onu kurtaracaktı zira. Olsun dedi önemli değil isteyerek yapmıyor sonuçta, bilemezdi böyle olacağını. Seha gibi yapması gerektiğini düşündüğü şeyi yapıyordu sadece. Son bir an geldi, her şeyin durduğu bir an; kafasındaki düşünce odalarına baktı, hepsi bomboştu. Sorgu yoktu, artık gerek de yoktu. Şimdi bitebilirdi, artık alışmıştı. Gözlerini kapadı.


2 yorum

Bahtsız Bedevi · Mayıs 28, 2021 5:41 pm tarihinde

Yazarımız modern dünyanın yalnızlaştırdığı bir adamı önümüze getirmiş; kurtuluşu ölümde arayan bir adam, alışmak yerine kaçmayı seçmiş. Halbuki insan rabbine ne kadar yakınsa karamsarlığa bir o kadar uzaktır. Kendi kendine şunu söyler çünkü ”kahrında hoş lütfunda”. Yazar işte bu yeni dünyanın kapanına kısılmış adamı o kadar güzel anlatmış ki sanki o arabada oturan biziz. Yazarımızın şiirde ki maharetlerini görmüştük bu sefer hikaye konusunda da maharetlerini sergilemiş devamını bekliyoruz…

Seha'nın arabasının lastiği · Haziran 3, 2021 9:44 pm tarihinde

Yazarın fizik kurallarını esnetme fikri çok hoş olmuş fakat seha ölmemiş olsaydı da farklı bir boyuta açılan bir portalla hikayesi devam etseydi ve en sonunda aslında bitkisel hayata girdiği açıklansaydı bence daha hoş olabilirdi. Sadece bir fikir 🙂 başarılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir