Şakir Zümre

Bu sıcak günlerde yağmura ne de çok ihtiyacımız var değil mi? Şöyle bir serinlesek, ferahlasak ne de güzel olurdu! Esintiler sarsa her yanımızı, ah şu güneş biraz mı azalsa? Sanki istemeye yüzümüz var da istiyoruz! Güneş çıkar har olur; yağmur isteriz! Yağmur yağar sel olur; güneş isteriz! Sakin ve huzurlu bir havada otururuz hani rüzgarı nerede? Fırtınalar çıkınca da azıcık yavaş mı esse?  Peki hangisini istemek doğru bizim için? Yahut hangisini hak edişimiz var? Yahut hak ediş dediğimiz müstehaklık doğuracak mıdır? Hep en iyinin ve en güzelin peşindeyiz. Bizim için olacaksa nasıl olur da kötüsü olabilir ki zaten! Kötüye müstehak olur muyuz hiç biz! Ne de olsa bizim her yaptığımız en doğru ve en güzeldir! Başkalarının yaptığı ise hep nakıs ve kötüdür! Her ne kadar bizde başkaları için başkası olsak da olmaz canım, nasıl kabul edelim o yakıştırmaları! O kadar çalıştık, çabaladık, emek gösterdik! Emek diyoruz, emek! 

Bir ömür ne için çalışıyoruz? Bir ömür ne için koşturuyoruz? Bu kadar çalışmayla anca bunu mu elde edebiliyoruz? İşte yine geldik bak, hak hukuk mevzularına! Bunu hak etmiyor muyuz? O zaman ne yapmalıyız daha çok  hak etmek için? 

Okurlarım bilirler klişeleri severim. Klişelerin klişe olma sebeplerinden biri haklılık paylarıdır. Eskilerin bazı deyişleri de klişeler gibidir. Klişe olmayı hak etmiş ama daha klişeleşememiş sözler vardır. Bunlardan biri durumumuzu güzel özetliyor. Bir ömür koşarsın yetiştiğin ancak nasibindir. Yani nasibinin peşinde olmaktandır bu başına gelenler demek ister eskiler. Yani bu başına gelenleri hak ettin der kibarca. Hatta hak etmek bile gerekmez. Nasip denilen şeyin çabadan ziyade hibe şeklinde verilmesidir esas olan. Yani tüm çabaların aslında sana biçilen sonucu görmen içindir. Tüm kaygıların, tüm emeklerin, tüm tedbirlerin ve tüm çırpınışların aslında sana biçilen gömleği giymen, sana yazılan rolü oynaman içindir. 

Öyleyse neye ihtiyacımız olabilir ki? Neyi hak etmiş olabiliriz? Ne sıcak, ne soğuk, ne güneş, ne yağmur neyi değiştirebilir? Bazı şeyler kabulle gerçekleşir! Susup kabullenmekten başka neyimiz var ki elimizde? İhtiyaçlarımız mı? Onlar sadece bizim verimimizi artırmak için söylenmiş birkaç motivasyon sözüdür. Ne diyelim nasibimiz sürekli bizden kaçacaksa neden kovalayalım ki? Hayat dediğimiz şey bir kovalamaca oyunu mudur? 

Öyleyse istediğimiz zaman bırakalım! Onu da kabul etmezsiniz! Burada bir sıkıntı var! Biz kedi fare oyunundaki fare miyiz? İrademiz yönlendirilmiş, hedeflerimiz saptırılmış, hayatımız bize biçilen rollerden ibaret midir? Aslında ciddi ciddi düşününce de ‘‘Değil midir?’’ diyesi geliyor insanın. Aman boşverin yahu! Kediysek kedi olalım, fareysek fare olalım! Hemde en iyi kedi yada en iyi fare olmayalım! Ne gerek var! Bize biçilen rollerde dolaşsak ne sıkıntı yaşarız ki? Güvenli limanlardan neden çıkalım? Sıcak olursa klima açarız, soğuk olursa soba yakarız! Fazlasına ne gerek var! Gelişimmiş, güçmüş, dengeymiş aman bırakın bu işleri! Soba mı demiştik en son! Soba iyidir iyi!!!


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir