Betül Sevda Kıroğlu

Cahiliye zamanında bir baba vardı,  heyecanla evladının haberini bekliyordu. Uzaktan biri göründü, kundakta gelen vardı, derin bir sessizlik… O anda gözler karardı, sanki gök kubbe sallandı. Kızı olmuştu. Oysa ki beklenen erkek evlattı, özlenen, olması gereken!  Şimdi ne yapmalıydı, bu utanç ona yeter miydi? Yoksa utancını toprağa mı gömmeliydi?  Toprağın dili olsa da konuşsa… Kaç annenin yüreği parçalandı,  kaç anne gözyaşlarıyla toprağı suladı…

Cahiliyenin karanlığına İslam’ın nuru geldi, Rasulullah tebliğ etti, diri diri toprağa gömülen kız çocuklarının cennet müjdesi oluşu dilden dile nakşedildi. Utanç vesilesi olmaktan cennet müjdesi olmaya uzanan, topraklı bir yoldu bu… Abasını kızının altına serip oturtan bir peygamberin müjdesiydi… Evladını öpmeyene “merhametten yoksun” diyen resulün müjdesiydi… Peki bu müjde kimlereydi? Kız evlat sahibi olmak müjdelenmeye yeter miydi? Yoksa Allah’a adanmış Hanneler, Meryemler mi gerekti? 

Ah ahir zaman… Ümmet suskunluğunu adayışla bozmalı derken, zamanın Zeynepleri yürekleri inletmeli derken, anneler çocuklarından bir Kudüs yapacaklar derken ne oldu bize? Kızlarımızı kucağımıza almadan dualarla hatimlerle karşılamamız, dilimizden zikri düşürmememiz gerekirken cinsiyet partilerine, baby shower törenlerine, daha dünyaya gelmeden hamilelik pozlarımızı ulu orta paylaşarak toplumun nefsine mi kurban ediyoruz? Hayâyı daha anne karnında mı çatlatıyoruz, doğunca altın varaklı hastane çıkışı giydirip kadehlerde lohusa şerbetleri mi dağıtıyoruz? Cennet nimetimiz için tevhidler yaparken kafeler kapatıp, en şaşaalı kutlamalar eşliğinde Kur’an okuyup, kadife kaplı Yasinler mi dağıtıyoruz? Hediyelik tesbihlerin gül kokulu olmasına dikkat ettigimiz kadar, yapılanların takvaya ne kadar  yakın olduğunu idrak ediyor muyuz?  Bize verilen her an değerli, evlatlarımız her gün kıymetli iken, İslam’a ait olmayan doğum günleri ile “kendi aramızda ama” diyerek yanlışın üstünü mü örtüyoruz? Allah’ın kıymetli kılmadığı gün için kendimiz tasarrufta mı bulunuyoruz?

Ümmetin kurtuluşu için kıymetli anneler, neslin inşasının ilk öğretmenleri, evladını önce içinde, sonra kucağında ve bir ömür yüreğinde taşıyan emanetçiler… Hepimiz neslimizden mesulüz. Biz anneleri kurtarırsak bu ümmeti kurtaracağız. Ne diyor Hasan el-Benna: “Bu ümmetin yarısı kadınlardan oluşur, diğer yarısını da kadınlar yetiştirir.” İşte bu yüzden kız çocuk kıymetli. 

Evlerin mücevheri, yüreklerin afeti, ilk müjde, ilk öğretmen… “Kimin üç kızı ve üç kız kardeşi veyahut da iki kızı veya iki kız kardeşi olup da geçimlerini güzel sağlar, onlar hakkında Allah’tan korkarsa, o kişi için cennet vardır.” (Tirmizi, Birr 13)

Kim evladı vesilesi ile sıkıntıya uğramaz ki? Kim yorulmadan, usanmadan, nefsiyle münakaşa etmeden evlat büyütebilir ki? Şeytan kimin evladına karşı pasif durabilir ki?  İşte müjde… “Her kim kız çocukları yüzünden bir sıkıntıya uğrar da onlara iyi bakarsa, bu çocuklar onu cehennem ateşinden koruyan bir siper olurlar.” (Buhârî, Zekât, 10, Edeb, 18; Müslim, Birr, 47 Ayrıca bk Tirmizî, Birr, 13)

Rabbim ehlimizi ve neslimizi cehennem ateşine karşı siper kıl. Toprağa diri diri gömülen kız çocuklarının ümmeti dirilttiklerine bizleri şahit yaz. Bizlerin elleriyle yetiştir o kutlu nesli. Adanışın ve adayışın nişanelerinden kıl bizleri. Hanne gibi, Meryem gibi… Firavun’un hanımı Asiye gibi… İlk müslüman Hz. Hatice annemiz gibi…


1 yorum

Nur Aziz Özkan · Haziran 17, 2021 11:23 am tarihinde

Allah razı olsun kardeşim… Yüreğine sağlık…
Önce anneler yetişecek ki sonra evlat yetişsin..
Rabbim bizleri istikametten ayırmasın 🤲🏼🌹

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir