Esra Göktepe
Değil kardeşim, dal yeşil değil, gök mavi değil,
Bilsen! Ben hangi alemdeyim sen hangi alemde,
Aklından geçer mi dersin aklımdan geçen şeyler?
Sanmam! Yıldız ve rüzgâr payımız müsavi değil,
Sen kendi gecende gidersin ben kendi gecemde,
Vazgeç kardeşim, ayrıdır bindiğimiz gemiler!
Cahit Sıtkı Tarancı
Bu dünyadaki en büyük nimetlerden biri değil miydi dostluk? Daraldığında içini açtığın, sevindiğinde kucağına koştuğun, istişare gerekse ilmine, fikrine başvurduğun bir insana sahip olmak Rabbin nimeti değildi de neydi? Halil olan Allah, kullarının da dost olmasını arzu etmiş demek ki, bize bu nimeti hediye etmiş.
Peki nimetler imtihana dönüşür mü? Pekâlâ dönüşür elbet… Hem de öyle can acıtan bir imtihan yaşatır ki insana feleğini şaşırtır. Güvendiğin el yabancılaşır, dili zehirlemeye başlar. Gözleri seni görmez artık. Şaşırırsın. Nimetlerin en tatlısıyken bu dostluk, imtihanı demir bir yumruk gibi sarsıcı mıydı gerçekten?
Bu ağırlığı tanımlayamıyorum. Çok sevdiğin bir dostunun sana buz kesilmesi, senin onu düşündüğün kadar onun seni düşünmemesi, zamanla gönül dünyandan bihaber olması değersizlik hissi veriyor önce insana, sonra emekler, yaşanmışlıklar akla geliyor, kullanılmışlık hissi sıraya girmiş yol alıyor kalbine doğru. Bir çuval incirin berbat olması, emek kavramını tekrar sorgulattırıyor yaralı gönlüne. İhlas kelimesi boy gösteriyor seni sakinleştirmek istercesine. Allah için yaptım bir iyiliğim dokunduysa diyorsun.Kendine biraz ekşimtırak biraz acılı, biraz ballı bir teselli veriyorsun.
Aslında yüreğin kabul etmek istemiyor gerçekleri, akıl da onu ikna etmek için bahaneler uyduruyor, olanları görmezden geliyor. Görmezden geliyor ama nereye kadar? Gerçekler bir balyoz darbesi gibi kafana, yüreğine indiği an müthiş bir kandırılmışlık hissi kaplıyor tüm zerrelerini. Devamında kullanılmışlık hissi boylu boyunca karşına çıkıyor pis pis sırıtarak. Acaba diyorsun, şu çıkarı için miydi bu dostluk? Kalbi derinden yakan, kasıp kavuran nokta burası oluyor işte. Ve daha fazla dayanamıyor o masum yürecik. Bağıra çağıra hüngür hüngür ağlıyor. Onun kapıcısı olan göz, bir direniyor önce. Aciz görünmekten mi korkuyor bilmem ki?.. Yaradılışının hamurunda acizliğin olduğunu bilse de yüzleşemiyor sanırım… Dik duruyor ama nereye kadar? Çağlayıp gelen o hisler yumağına, o kahreden duygulara kayıtsız kalamıyor daha fazla. İncilerini döküyor vefasızlığa şahit olan gözler. Bir yanı acıyla ağlarken bir yanı yine de merhamet akıtıyor o pınarlardan. Ama silmiyor karşıdaki duvardan el.
“Niçin ağlıyorsun?” dedirtiyor bu sefer akıl.
Kalp, “Kendini rahat bırak, sen güzel dost olmanın hakkını yaşa. Utanma. Ağla. Senin tarafından tertemiz olan bu dostluğun nedenini bilmeden sana attığı kazığa ağla. Sonra Rabbinin merhametini düşün. Bir daha sevinçle ağla. Annesinin kucağına kısılmış bir küçük çocuk kalbiyle ağla. Her şeyi gören Allahımızın bu vefasızlığa olan sabrını gördüğünü unutma. O dikenleriyle boğazına oturan sabır duygusunun ahirette ne tatlı bir meyve olacağını düşü. Bu sabrın hatırına belki de Rabbin seni Allah dostlarıyla dost kılacak ötelerde. Öyle dostlar ki bir ömür elini bırakmayacaklar senin, kıskanmayacaklar, arkalarını dönmeyecek, dilleriyle zehirlemeyecekler. Sevecekler seni. Beklenti içinde olmadan çok sevecekler. Sende Allah’ın güzelliğini gördükleri için sevecekler. Vefasızlık yok orada, gönül kanatan hissiz bakışlar yok. Allah için birleşmiş gönüller var. Resulallah (s.a.v) etrafında halkalanmış, yaratılanı yaratandan dolayı seven nice gönül erleri, sabır kahramanları, nice diğerkam kalpler var. Onlar tutacak ellerinden. Onlar gösterecek asıl dostluğu. Dünyanın karanlık imtihanlarına sabretmenin mükafatını cemalullahı meşk içinde seyrederek, kusursuz bir mutlulukla alacaksın belki.
O anda ne imtihanların kahrı kalacak ne vefasızlıkların yaraladığı kalbinden bir eser. Dünyada bu ağır imtihana sabırla ötelerde nice dostlar kazanacaksın. Sabret! Dilini tut! Affet! Kin tutma ,en adaletliye havale et yaşadıklarını!..
En narin, en içten, en samimi ve kelebek kadar güzel duygularını heder eden bu insanlara yine de hakkını helal et…
3 yorum
Hüdâbin · Ekim 22, 2021 6:31 pm tarihinde
Duyguları hissettiren bir kaleminiz var. Yaşamış olduğunuz sancıları hayal kırıklıklarını bizimle paylaşyığınız için teşekkürler. Bakın o hayal kırıklığı neye gebeymiş. Çoğumuzun yaşadığı hayal kırıklığına ve kırgınlığa tercüman oldunuz. Kaleminize yüreğinize sağlık. En kalbi dualarla… Bir daha dost acısı yaşatmasın Rabbim. Nice güzel dostluklar kurasınız🤲
Tuana · Ekim 23, 2021 10:36 am tarihinde
Çok guzel olmus hocam.Hislerimizi çok güzel kaleme dokmussunuz♡
Mutlu annenin seruveni · Ekim 23, 2021 10:56 pm tarihinde
Slmlar esra hocam mi demeliyim esra hanimmi nasil hitap etmeliyim bilemedim ama esra hocam demek geliyor icimden oncelikle emeginize kleminize yureginize saglik ne guzel anlatmisiniz tam da icimi dokmeknistedigim kelimelrrle sanki beni anlatmisiniz hemen en yakin arkadasima gonderdim belki anla diye gonullere ilham olursunuz insallah