Esra Göktepe

Çiçekler  ve çocuklar birbirlerine ne kadar da benzerler. Her ikisi de parlak, safiyane ve çok güzeller. Onlar yaratandan gelen rahmet hediyeleridir. Çiçekler çocukları, çocuklar da çiçekleri çok severler. Çünkü çiçekleri gönderenin kim olduğunu, bu işlerin nasıl bir hikmet tahtında yapıldığını o masum ruhları hisseder.

Çocuklar da çiçekler gibidir. İncitmemek gerek, dalından koparmamak, koklarken bile hor davranmamak gerek. Zaten onlar rayihasını bulunduğu ortama salar. Usulca fark etmek gerek… Çeşit çeşit, renk renk, koku koku yaratılmış çiçekler. Tıpkı çocuklar gibi. Her birine ayrı toprak, ayrı bakım, ayrı sulama biçimi gerek. Kimine güneş kimine serinlik gerek. Birine uyguladığınız bakım onu yeşertirken, aynı işlemi diğerine uyguladığınızda onu soldurabilirsiniz. Çok dikkat etmek, özenmek gerek.

Çiçek büyütmek gibi çocuk büyütmek de sabır, emek ve itina ister. Sümbülleri, mor menekşeleri, leylakları, siklamenleri yetiştirmek gibi… 

Laleleri, papatyaları, karanfilleri, nergisleri, açelyaları, yaseminleri, zambakları büyütmek gibi… Emek, sevgi ve sabır olmayınca ne çiçekler ne çocuklar büyür mü, yeşerir mi, parlar mı hiç?

7 yıldır matematik öğretmenliği yapıyorum. Çiçek gibi öğrencilere sahip oldum bu süreçte. Meslek hayatımda her karakteri, her simayı bir çiçeğe benzetirim ben ve ona göre onları büyütmeye çalışırım. Nabza göre şerbet misali. Mesela sınıfla kaynaşması açısından, normal ortaokulda okumayı tercih eden özel çocuklarımızı gelincik çiçeğine benzetiyorum hep. Bir yaprağı düşse bile gelincik çiçeği soluyor, ölüyor ya aynı onlar gibi… Sahiplenilmeyince, kabul görmeyince solup gidiyorlar. O yüzden bana hüznü ve narinliği hatırlatan çiçektir gelincik çiçeği. İş ki o narinliğin kıymetini bilecek ellere düşmek. O zaman nasıl da nazlı nazlı salınıyorlar. Gelincik çiçeğinin tüm özelliklerini taşıyorlar özel çocuklar. Bu çiçek nasıl evde değil de bahçede daha rahat yetişiyorsa, bu yavrularımız da öyle. Toplumla kaynaşması, insanlarla iç içe olması gerek. Kabul görmek istiyorlar, seve seve baş tacı etmek gerek. Onlar bizim nazlı çiçeklerimiz, özenle büyütmek gerek.

Nazlı nazlı demişken, bir de çok nazlı, çok hassas ve kırılgan çocuklarımız var. Küstüm çiçeğim onlar benim. Hani bu çiçeğin yapraklarına dokunduğumuzda kapanır ya. Eğer onlar da o hassas noktalarını zedeleyecek bir durumla karşılaşırlarsa, aynı bu çiçek gibi kendilerini çevreye kapatıyorlar. Sonra aç açabilirsen. O yüzden bu çiçeğe benzeyen yavrularımızın bakımı biraz daha hassas. Şefkatli bir dil, yumuşak bir üslup gerek. Çok sevmek, sevgini de hissettirmek gerek.

Devam edelim… Biraz mizah katayım işin içine şimdi. Derslerde hep camdan dışarıyı izleyen çocuklarımızın hangi çiçeğe benzediğini tahmin ediyorsunuzdur. Cam güzelidir onlar. Nasıl cam güzeli çiçeği cam kenarında daha güzel yetişiyor, yayılarak büyüyorsa bizim cam güzeli çocuklarımız da öyle. Çok sıcağı sevmeyen bu çiçekler pardon çocuklar rahat bir ortam istiyorlar. Kısacası onları yazın serinliği, kışın ılık kaloriferin dibini tercih ediyorken bulabilir, hatta cama yapışmış vaziyette görebilirsiniz. Camdan dışarı gülerek hayallere dalarlar. Bir hâlleri var ki değmeyin keyiflerine.

Çok emek isteyen çocuklarımıza gelsin sıra. Onları orkideye  benzetirim hep. Özel besinler vermek gerek, toprağını ağaç kabuğundan oluşturmak gerek, sulamasını bile özel yapmak gerek. Direkt saksının içine su dökemiyorsun. Bakımı biraz daha zahmetli ve farklı. Tarz ve biraz zor çocukları temsil ediyor benim için orkide. Bizi azıcık zorlasalar da bakımını yapıp onu büyütünce, herkesten güzel, farklı ve gösterişli oluyorlar. Biraz emek, biraz sabır, biraz daha ilgi sadece…

Bir de ezan çiçeğine benzeyen çocuklarımız var. Gece vakti okunan ezan-ı Muhammedi gibi her şeyden güzeller. Onları görünce iki rahmeti birden hissediyorum: Mana ve derinlik. Çok derin çocuklar bu çocuklar. Özellikle manevi konularda çok daha önde ve meraklılar. Bir dokunun anında size güzellikler saçarlar. Tıpkı ezan çiceği gibi. Ama onlara bu ismi takmamın asıl sebebi ezan okunur okunmaz kendilerine derste de olsa çeki düzen vermeleri ve ilk teneffüste hemen namazlarını eda etmeleri. Cennetlik bir görüntü bu. Bu çiçeklerin solmaması için onlara omuz olmak, destek vermek ve  nice güzelliklere teşvik etmek gerek. Onlar zaten vazifeyi hemen sizden sırtlanıyorlar.

Bir de kendi sınırlarını çizen, sert duruşlu ve kapalı kutu öğrencilerimiz var. Onları kaktüse benzetiyorum. Onun gibi zahmetsizler. Sadedirler, duygularını saklarlar. Sınıf içinde de öyleler. Daim varlar ama aktif değiller. Kaktüs nasıl suyu emip depoluyorsa onlar da iyiyi kötüyü emip içlerine atıyorlar. Tehlike hissettikleri an kapalı ve sınırlılar. Sevgi ve güven ortamında sevecen ve sakinler. Ama yine de diğer çocuklara hiç benzemezler. Onları olduğu gibi kabul etmek, bulundukları ortamda sessizliği seçmelerine saygı duymak gerek. Farkının tarzı olduğunu anladığınız an su yolunu buluyor zaten.

Yaratıcımız tarafından üstün özelliklerle donatılanlara gelelim şimdi. Kader-i ilahinin onlara takdim ettiği güzellik, zeka ve iyi huyun birleşimi bana gülleri hatırlatıyor. Gül kadar orantılı ve güzeller. Yavrucaklar arasında ayrım yapmak gibi düşünmeyin bunu. Allah’ın onlara ikram ettiği hasletler bunlar. Buna göre de imtihanları olacak. Bir de Efendimiz’i (s.a.v)  temsil etmeleri gereği bambaşka bir mana taşır benim için güller.

Yalnız burada içimi acıtan bir konuya değineceğim. Nice velilerimiz hep gül olan çocuklara özenip ellerindeki papatyaya, sümbüle, menekşeye, gelincik çiçeğine haksızlık ediyorlar. Güle benzesin istiyorlar ısrarla. Olur mu ki öyle şey? Papatyayı gül yapabilir misin? Ya da gülü papatya? Papatyanın saflığını, berraklığını, şirinliğini, nasıl tatlı bir nimet olduğunu göremeyenler ille de gül istiyorum diyor. Bakmak ama görememek ne feci bir imtihan. Hem papatya olan çocuk için hem gül isteyen veli ve öğretmen için.

Menekşelere gelince, içine kapanık yavrularımızı temsil ediyor benim için menekşeler. Çok dikkat çekici ve güzel olmalarına karşın sessizliği ve arka planda kalmayı tercih ediyorlar. Menekşe çiçeği aydınlık ortamları sevmesine karşın nasıl güneş ışığına direkt maruz kalmak istemiyorsa bu çocuklar da öyle. Sev ama sıkma, öv ama abartma, gör ama aşırı ön plana çıkarma. Onlar köşede sesizliğiyle, güzelliğiyle, sevgisiyle sana göz kırpıyorlar zaten. Sen de onların arka planı tercih etmelerine saygı duy. Menekşe olan çocuklar için işin sırrı bu.

Üzüldüğüm bir grubu yazacağım şimdi. Ayrık otu muamelesi gören, o damgayı yiyen öğrencilerimizi… Toplum tarafından ezilmiş, dışlanmış, üzerine basılmış çocukları temsil ediyor ayrık otu. Onlar toplumun biçtiği role karşı isyankârlar ama çirkin bir leke olarak üzerlerinde taşıyorlar çaresizce. Bu çocukları hayata, topluma tekrar kazandırmak için öğretmenliğim ve ebeveynliğim boyunca bu durumla savaş hâlinde olmak istiyorum. Zira topluma ayrık otu diye tanıtıp o sıfatı yapıştırdığımız evlatlarımızın vebali, hem bu etiketi üzerlerine yapıştıranların hem üstüne tuz biber ekenlerin üzerine olacak…

 Velhasıl öğretmenlik yapmak bahçıvanlık yapmaya benziyor. Rengi solan çiçek gibi öğrencilerimize yeri geldiğinde su, yeri geldiğinde güneş, yeri geldiğinde toprak olmayı, başları eğik olanlara omuz olmayı, dayanak olmayı; kokusu gidenlere sarılıp, kendi kokundan vermeyi, kıyamadan tekrar koklamayı, incitmeden sevmeyi, şefkatle korumayı gerektiriyor. 

Onları iyi tanımamız, istidat ve kabiliyetler noktasında onlara uygun ortamı sağlayarak büyütmemiz gerek. Yaratıcının en muhteşem hediyelerini besleyip ilahi izin dairesinde yetiştirmek için bol sabır, bol emek, bol itina gerek.

Ve işin kilit noktası bolca dua etmek. Çünkü kendimizi paralasak da Rabbimiz izin vermezse bir karış dahi yol alamayız. Bütün kudret onun elinde. Bütün mülk ona ait. Biz onun müdavimi olarak bize verileni kemal-i şevk, üstün gayret ve şükür ile büyütmeye bakalım yeter. Gerisi Allahualem.

Kategoriler: Deneme

18 yorum

Rabia · Ağustos 15, 2021 3:47 pm tarihinde

Muhteşem bir yazı kaleme alınmış bu tür yazıların devamını bekliyorum…

    Esra · Ağustos 15, 2021 6:39 pm tarihinde

    Çok teşekkür ederim .Bu mesajlar beni şevklendiriyor. Ne mutlu beğenildiyse.

Emine · Ağustos 15, 2021 3:54 pm tarihinde

Cok ama cok guzel bir yazi zevkle okudum Rabbim daim etsin daha nice guzel yazilar okuyalim insallah kalemine saglik canim🌹

    Esra · Ağustos 15, 2021 6:43 pm tarihinde

    Çok teşekkür ederim. Rabbim içimizdeki yazma şevkini artırarak devam ettirsin inşallah.

Fatmanur · Ağustos 15, 2021 4:19 pm tarihinde

Kaktüs ve orkide çicegi arasında gidip gelen bir ogrenciligim oldu benım .okurken cocukluguma gidip sınıfın sıra örtüsünün kokusunu zil kaç dakikaya çalacak diye saate bakışımı sevdiğim derslerin çabucak geçip sevmediklerimin yavas geçmesini en onemlisi çocukken herşeyin güzel olduğunu anladım ne kadar değerli yıllarmış farkına varmadan hızlı geçmiş ve en güzel nokta gülü papatyaya papatyayı güle cevirmeye çalışmamalıyız biz tek tip robotlar yetiştirmiyoruz hayal dünyaları ve Allahın sunacağı hayat onlara ne getirecekse onu seçecekler cocugum yok daha ama bana ışık oldu benim çocuğum kaktüs ise bakımını ona gore yapacagım güle dönüşsün diye dikenlerini çıkarmamak gerek yok kaleminize sağlık hocam …

    Esra · Ağustos 15, 2021 6:51 pm tarihinde

    )

    Esra · Ağustos 15, 2021 6:55 pm tarihinde

    Yorumunuz harika. Çok teşekkür ederim. Gönüllerde bazı duygular oluşturabildiysek ne mutlu. Orkideler ve kaktüslere selam olsun.

Esra · Ağustos 15, 2021 6:56 pm tarihinde

Yorumunuz harika. Çok teşekkür ederim. Gönüllerde bazı duygular oluşturabildiysek ne mutlu. Orkideler ve kaktüslere selam olsun.

SEMRA AKPOLAT · Ağustos 15, 2021 7:13 pm tarihinde

Kalbinizin güzelliği kaleminizden dökülmüş tebrik ederim güzel bir yazı olmuş emeğinize sağlık❤️

    Esra · Ağustos 15, 2021 9:56 pm tarihinde

    Çok teşekkür ederim. Güzellikler Rabbimin ihsanı. Bize de değip geçtiyse ne mutlu.

Merve · Ağustos 15, 2021 7:42 pm tarihinde

Kaleminize sağlık Hocam, zevkle okudum. Betimlemelerinize, anlatımınıza hayran kaldım. Daha nice yazılarınıza…

    Esra · Ağustos 15, 2021 9:59 pm tarihinde

    Allah razı olsun. Yazdıklarımı yaşayamama gafletinden Allahım’a sığınıyorum.Ne yaşandıysa o yazıldı biiznillah. Sizi hayran bırakan da işte o sır. Teşekkürler yorumunuz için.

Hilal · Ağustos 15, 2021 9:14 pm tarihinde

Çok güzel bir yazı olmuş yüreğinize sağlık 💕 Bende kendimi okul yıllarımı hayal ederken buldum. Ne güzel zamanlardı ve ne güzel bir öğretmenim vardı bizleri hayırlı yollara teşvik eden. Tekrar tekrar dua ettim sayenizde. Rabbim sizin gibi öğretmenlerin sayısını arttırsın inşaAllah 💐

    Esra · Ağustos 16, 2021 1:42 pm tarihinde

    Çok teşekkür ederim. Ne mutlu öyle bir öğretmene denk gelinmesi.. Ve ne mutlu yıllar sonra ardından dua edilen biri olmak.. Vefanızdan öperim. Selametle.

Nurgül · Ağustos 16, 2021 10:17 am tarihinde

Cok guzel cok etkileyici yazi olmus. Sizin kendi pencerenizden bakis acinizi cok begeniyorum yureginize emeginize saglik . Basarilarinizin daimi olmasini dilerim .bir veli olarak gonul istiyor ki cocuklarimiz sizin ogrenciniz olsun 😊 .cok sansli ogrenciler mis. Allah yolunuzu acik etsin insallah

Esra · Ağustos 16, 2021 5:19 pm tarihinde

Allah razı olsun Nurgül hanım 😊 görevini aşkla yapan çok meslektaşım var..İnşallah en hayırlı, en verimli öğreticilere, eğitimcilere denk gelirsiniz. Gönül dünyamın kalem vasıtasıyla sizlere açıldığı bu pencere, inşallah nice hizmetlere vesile olur🌹

ME®VE · Ağustos 17, 2021 1:44 pm tarihinde

Yüreğinize sağlık hocam , çok anlam içerikli bir yazı ve çok etkilendim z kendimi bir menekşe çiçeğine birazdan güle benzetilmeye çalışan papatyaya benzettim. Elinize yüreğinize sağlık gerçekten çok iyi geliyor bana bu yazılar ve paylaşımlarınız teşekkür ederim. 🤲🏻🕊️💌 selamın aleyküm……

    Esra · Ağustos 18, 2021 4:01 pm tarihinde

    Ben teşekkür ederim asıl😊 Ne mutlu fayda sağladıysam. Papatya olup da illa gül olmaya zorlanan tüm çocukların yüreciğinden öperim. Ne zorlu bir süreçtir kim bilir..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir