Muhsine Sevra Kaçalin

Yirmi Türk lirasının üzerinde resmi olan Mimar Kemaleddin’in kim olduğunu daha önce merak etmiş miydiniz? Ettiyseniz ama cevabını araştırmadıysanız yahut bu soruya kadar merak etmediyseniz ama artık ilgileniyorsanız buyurun cevabı beraber öğrenelim. 

Gerçek adı Ahmed Kemaleddin olan mimar, 1870 yılında İstanbul’da dünyaya gözlerini açtı. Babası deniz subayı Ali Bey, annesi Sadberk Hanım’dır. İlköğrenimine İbrahim Ağa İbtidai Mektebi’nde başlamasina karşın babasının görevi dolayısıyla ortaöğrenimini Girit’te sürdürdü. Bir süre sonra ailesiyle birlikte İstanbul’a geri döndüler ve ortaöğrenimini de burada bitirdi. Numûne-i Terakkî’de lise eğitimi görürken burada matematik hocası olan Mehmed Nâdir Bey’den etkilenerek mühendis olmaya karar verdi. 1887’de girdiği Hendese-i Mülkiye Mektebi’ne (günümüzde İstanbul Teknik Üniversitesi) ikinci sınıftan başladı ve 1891 yılında buradan mezun oldu.

Öğrenimi sırasında sanayi madalyası alan Mimar Kemaleddin Bey, hocası A. Jasmund’un mimari derslerine ehemmiyet gösterirdi. Mezuniyetinden sonra da bu hocanın yardımcılığına tayin edildi ve dört yıl bu görevi sürdürdü. Bu sırada kendisini geliştirmesini sağlayacak seyahatler ve işler yaptı. 1895 yılında hocası Jasmund’un önerisiyle devlet tarafından mimarlık eğitimi için Almanya’ya gönderildi ve iki yıl Berlin’de Charlottenburg Technische Hochschule’de okuyup iki buçuk yıl da devlet mimarlık bürolarında çalışarak meslekî tecrübesini artırdı. 

Mimar Kemaleddin, hocasının ülkesine dönmesi sonrası hocasının verdiği dersi vermeye başladı ve üniversite öğrencilerine millî mimari fikrini aşılamaya başladı. 1908 yılında Osmanlı Mimar ve Mühendis Cemiyeti adıyla bir teşekkül kurup mimar ve mühendisleri örgütlemeye çalıştıysa da cemiyet 1912 yılı sonlarında faaliyetini durdurdu ve 1919’da tekrar açıldı. 

Mimar Kemaleddin yirminci yüzyılın başlarında çalışmalarıyla tanınan hatta neo-klasik Türk üslubuna (diğer bir ismiyle millî mimarî rönesansı yahut birinci ulusal mimarlık akımı da denir) öncülük eden isimlerden biridir.  Mimar Ke­maleddin yetiştirdiği öğrencileriyle etkilerini uzun yıllar sürdürmüştür. Kendisinden sonra eski eser­lerin onarımı için çalışan bir kuşak bırakmıştır. Yirminci yüzyılın başlarına doğru mimarimizin geldiği hâl değerlendirildiğinde Mimar Kemaleddin’in ve onun öncülüğünde ortaya atılan bu hareketin önemi daha iyi anlaşılacaktır.

Mimar Kemaleddin çok sayıda proje üretmiş, devletin yüksek makamlarında görevler almıştır. Bunlardan tamamlanmış olan eserleri şunlardır:

Rumelihisarı sırtında eski Berlin sefiri Galip Bey için iki köşk, Nişantaşı’nda İsmail Paşa Konağı ve Halil Paşa Konağı, Çamlıca’da Hicaz Valisi Ahmed Râtib Paşa Konağı, Ortaköy Korusu’nda Sultan Reşad Köşkü, Haydarpaşa’da Muhâcirîn Misafirhanesi, Fatih’te Ahmed Cevad Paşa Türbesi ve Gazi Osman Paşa Türbesi, Filibe’de Gar Binası, Yeşilköy’de Mecidiye Cami, Fatih-Çarşamba’da Fethiye Medresesi, Beyoğlu’nda Kamer Hatun Camii, Selânik’te Gar Binası, (Balkan Savaşı yüzünden temel seviyesinde kalmıştır) Ali Rızâ Paşa Türbesi, Hüsnü Paşa Türbesi, İstanbul-Alemdar’da Vâki Efendi Medresesi, İstanbul Şehzadebaşı Talebe Yurdu, Edirne’de İttihat ve Terakkî Kulübü Binası (Halk evi) ve Sıra Çarşılar, Uşak Meslek Okulu, Bandırma Hükümet Konağı, Aydın Evkaf Müdürlüğü, Eyüp’te Sultan Mehmed Reşad Türbesi ve Reşâdiye Mektebi, İstanbul’da 1, 2, 3, 4 ve 5. Vakıf hanları, İstanbul’da Vakıf Gureba Hastanesi, Bostancı’da Kuloğlu Camii, Bebek Camii, Bakırköy-Kartaltepe’de Âmine Hatun Camii, Şişli’de Âbide-i Hürriyet, Mahmud Şevket Paşa Türbesi, Edirne’de Karaağaç Gar Binası, Bostancı’da İbrâhim Paşa Mekteb-i İbtidâîsi, Beyazıt’ta Medresetü’l-kudât, Göztepe Mekteb-i İbtidâîsi, Medine’de Dârü’l-ulûm, İstanbul Yavuzselim’de Medresetü’l-mütehassisîn, Laleli’de Harikzedegân apartmanları, Ankara’da Ankara Palas ve yedi adet vakıf evi, Ankara Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü, Ankara’da I. ve II. Vakıf hanları, Ankara Yenişehir’de mektep, Ankara’da Mimar Kemâleddin Okulu, Belvü Palas, Amerikan Sefâreti.

Mimar Kemâleddin’in gerçekleştirdiği önemli tamiratlar:

-İstanbul Yeni Cami, Sultan Ahmed, Ayasofya ve Fâtih külliyeleri

-1922-1925 yılları arasında Mescid-i Aksâ ve Kubbetü’s-sahra’nın tamiratıdır.(1925’te Mescid-i Aksâ’nın tamiratında gösterdiği başarıdan dolayı İngiliz Kraliyet Mimarlar Akademisi’ne (RIBA) şeref üyesi olarak seçildi.)

Kemaleddin Bey, 13 Temmuz 1927’de Ankara Palas’ın şantiyesinde yer alan evinde geçirdiği beyin kanaması sonucu öldü. Cenazesi 16 Temmuz 1927’de İstanbul’a getirilerek ertesi günü Üsküdar Karacaahmet Mezarlığı’nda Nuhkuyusu yakınlarına gömüldü. Maalesef bu ülkeye hizmet etmiş pek çok kıymetli insan gibi onun da cenazesine hürmet gösterilmemiş ve mezarının yapımı uzun yıllar hizmet verdiği Vakıflar tarafından ihmal edilmiştir. Yol açımı sırasında mezarının kaybolduğu zannedilmiş fakat daha sonra Fazıl Ayanoğlu tarafından Beyazıt Camii hazîresine taşındığı anlaşılmıştır. Hâlen burada yer alan kabri taşsız ve kitâbesiz olarak durmaktadır.

*Bizim Mimar Kemaleddin’i tanımamızın en önemli sebebi ise 1 Ocak 2009’dan itibaren dolaşıma girmiş olan  20 Türk lirası banknotlarıdır. Bu banknotların arka yüzünde, Mimar Kemaleddin’in bir portresi ile başlıca yapıtlarından biri olan Gazi Üniversitesi Rektörlük Binası yer almaktadır.


1 yorum

Hüdâbin · Ekim 11, 2021 10:01 pm tarihinde

Kaleminize sağlık efendim 🌹

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir