Can Er Demir

Naci her zamanki günlerden bir güne uyandığını düşünüyordu. O gün bir farklılık olacağını ön göremezdi. Annesi ve babası teknolojik cihazlarla zaman geçirmesini çok istemese de Naci akranları gibi vlog çekmek niyetindeydi. Önce dikkat çekici bir konu bulması gerekiyordu. Özellikle kendi yaş grubunun internette daha çok zaman geçirdiğini bildiği için kendi yaş grubuna hitap etmesi gerektiğini düşündü. Birçok kişi bu alanda belli köşeleri kapmışlardı. Yapılan işlerin aynısını yapacaksa daha önce yapanlardan daha iyi yapmalıydı. Yahut daha önce tutmamış bir konu bulması gerekiyordu. Her ne kadar şimdilik çekim yapacağı telefonu çok iyi olmasa da izlenmeleri artınca ilk yapacağı iş telefonunu yenilemek olacaktı. Telefonunun kayıt kalitesi yüzünden gece çekim yapamayacağını anladı. Saat ilerliyordu. Ya bir an önce başlamalıydı. Ya da yarını beklemek zorundaydı.

En azından bugün deneme kaydı gibi olsa da bir başlangıç yapmalıydı. Zaten ilk çekimlerinin çok iyi olmasını beklemiyordu. Kısa bir kayıt alıp daha sonra bu kaydın durumuna göre şekil almaya karar verdi. Acaba durumdan anne babasına bahsetmeli miydi? Derin bir iç çekti. Ya babası sert tepki koyar da çekim yapmasına izin vermezse o zaman ne olacaktı? En iyisi annesine söylemekti. Annesi karşı çıksa bile babası kadar sert tavır koymazdı. Daha sonra bu yaptığı işler tuttuğunda babasını yine yumuşatacak olan kişi annesiydi. Naci oturduğu yerde dikleşti. Ne kadar zamandır iki büklüm oturduğunun farkında değildi. Belinin ağrıdığını hissetti.

Dışarıda bir kargaşa sesi olduğunu duydu. Kim bilir yine ne olmuştu. Bu gibi şeyleri aklını dağıtmasına izin vermeyecekti. Bazılarının düşündüğü gibi garibanlık onların alın yazısı değildi. Tüm bu fakirliği bitirecek bir formüldü Naci’nin önünde duran. 

Naci kafasında fikirleri toplamaya çalıştı. Bir yandan piyasaya iş yapmayı isterken bir yandan da sosyal sorumluluk tarzı bir proje gerçekleştirmek istiyordu. 

İlk yaptığı işten sosyal duyarlılık ararsa yeterince takipçi bulamayacağını düşündü. Yeterince takipçi yoksa sosyal medya iş yapmanın da bir anlamı olmayacaktı. Bir gününü anlatan vlog çekebilirim diye düşündü. Sonuçta bu vlogda kendisinden iz bulan birileri izleyebilirdi. Ev eşyalarının eski olduğu göz önüne alınırsa geçmişte bu eşyalara sahip olanlar da kendilerini bu videoda bulabilirdi. Belki de dalga geçeceklerdi onunla. Olsun dalga geçseler bile bu izlenme sayısına etki edecekti. Peki ya beklediğinden daha çok linç yerse. Evet bu sosyal medyanın linç denilen bir tarafı da vardı. Çoğunlukla linç denilen şey yayıncılar için bir etkileşim olsa da bazen yayın hayatının bitirilmesine de sebep olabiliyordu.

Bir namaz videosu çekmeyi düşündü Naci. Detaylı hazırlanmış çok fazla yanlışların yapıldığı bir video olabilirdi. Sonrasında ikinci videosu da doğrularını gösterebilirdi. Namaz videosunu kaç kişi izleyecekti ki? Peki ya hangisinin yanlış hangisinin doğru video olduğunu anlamadan birileri hata yaparsa? Zaten sosyal medyadaki ana akım namaz benzeri şeyleri çok kabul etmiyorlardı. En temizi bir gününü çekmesiydi. Önce kısa bir video çekerdi. Bu videoda kendisini olumlu ve olumsuz gözlerle izleyebilirdi. Bir karara varırdı. Neyi nasıl yapacağı konusunu netleştirirdi. Belki de kamera önünde takınması gereken tavırları öğrenmiş olacaktı.

Naci kendinden çok emindi. Bu zamana kadar video çekenlerden bir eksiği yoktu. Neden Naci akranları gibi bu konuda başarılı olmasındı ki? Dışarıdan gelen sesler artmaya başlamıştı. Fakirlikten midir neden bilinmez sürekli mahallesinde kargaşa hakimdi. Belki de daha Naci’nin yaşı ufak olduğu için bunları anlamıyordu. Bu kadar kargaşaya, bu kadar hüzne, bu kadar bağırmaya ne gerek vardı? Evet, feryatlardan anladığı hüzünlü bir durum olmalıydı.

Telefonu nereye koyacağına karar vermeliydi. Telefonu elinde tutup ön kamerayla kendini mi çekmeliydi? Yoksa telefonu sabit bir yere koyarak oradan kendisini mi çekmeliydi? Elbette ki telefonu sabit bir yere koyarsa daha kaliteli görüntü alacaktı. Zaten çok kaliteli bir telefonu yoktu. Öyleyse arka kamerayı kullanmak onun için daha anlamlıydı. İlk elde ettiği gelirle kendisine güzel bir telefon alır daha sonraki videolarında rahat ederdi. Bir an durdu. Acaba önce annesini mi mutlu etmeliydi? Kendisi için bu kadar emek veren annesi daha mı önemli olmalıydı? Naci kararsızlık içerisinde hayallere daldı. Annesine bir bulaşık makinesi alabilirdi. Annesinin ne kadar sevineceğini düşündü! Bunun için işe bir an önce başlaması gerekiyordu. Üzerine telefonu koyup sabitleyebileceği bir şey baktı. Yeniden mahalleden gürültü çıkmadan önce Naci videosunu çekmeye başlamak istiyordu. Bir sehpanın üzerine kitaplarını koydu. Telefonun yeterince sağlam bir şekilde durduğuna kanaat ettiğinde kayıt tuşuna basıp yatağının üzerine oturdu. O esnada şiddetle evin kapısı çalıyordu.

-Naci! Naci! Yavrum acele et! Buradan çıkmamız lazım! Ah benim bahtsız yavrum! Acele et!

O esnada içeride açık olan televizyonda son dakika haberler girmişti:

…İsrail Ordusu Gazze’deki Şifa Hastanesini vurdu…

Naci ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bu hastane anne babasının bulunduğu hastaneydi. Gözü hemşerisi ve adaşı olan olan Naci el-Ali’nin çizimi olan Hanzala’ya takıldı. O zamana kadar duymadığı bir patlama sesi duydu. Küçük Naci’nin son duyduğu şey buydu. Artık mahallesinde bir müddet kimse ses çıkaramayacaktı. Tarih 2023 yılının Ekim ayını gösterirken derin bir sessizlik her tarafı sardı. 


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir