Efe İdris Arslan

Gözlerimi bir hastane odasında açtım. Bir süre hastanenin o rahatsız edici tavanıyla bakıştım. Olayları idrak etmem fazla vaktimi almadı; Pasaklı, Kıllı, Karalı kediler, savaş… En son bayılmıştım. Buraya nasıl geldim? Gecenin bir vakti beni ıssız bir sokakta kim bulmuş olabilirdi ki?  Odanın kapısı açıldı. Genç bir kadın içeri girdi hemşire olmalıydı, yüzüme bakıp gülümseyerek;

-Demek uyandın, şu anda Devlet Hastanesindesin, ismin ne?

İsmimi cüzdanımdaki kimlikten öğrenmiş olmalıydılar. Muhtemelen beni konuşturmak ve iyi olup olmadığımı anlamak için soruyordu bu soruyu.

-Özer ben, buraya nasıl geldim.

-Seni nöbetçi bir eczanenin yanında yaralı halde bulmuşlar. Sana ne saldırdı?

-Kediler!

Kadın şaşırmıştı. Şakacı bir şekilde,

-Kaplan olmadığına emin misin? Sekiz farklı yerinden dikiş atıldı. Kuduz aşısı da yaptık bu arada. Arayabileceğimiz biri var mı?

-Hayır, yalnız yaşıyorum. 

-Telefonun ve cüzdanın bizde birazdan getirirler, sen biraz daha dinlen ben doktora haber vereyim.

-Tamam.

Hafızamı biraz zorladım. Parça parça fotoğraf kareleri halinde bir köpeği beni sürüklerken hatırlıyordum. Bu köpek bizim mahallenin köpeklerinden biriydi.  Kapı açıldı elinde telefonum ve cüzdanım ile bir adam içeriye girdi. Eşyalarınız diyerek yanımdaki minik buzdolabının üstüne koydu ve geçmiş olsun diyerek dışarı çıktı. O dışarı çıkarken orta yaşlı bir kadın içeriye girdi ,doktor olmalıydı. 

-Merhaba, ben Doktor Yeşim. Nasıl oldunuz? 

-Bence gidebilecek kadar iyiyim.

-Biraz daha dinlenmek istemez misiniz?

-Acele işlerim var, mümkünse çıkmalıyım.

-Peki, işlemlerinizi yapalım.

İşlemler yapıldıktan sonra hastanedeki bir çalışandan ödünç aldığım kıyafetleri giyip dışarı çıktım. Saat sabahın altısıydı. Hastanenin önündeki ağaçlardan birinde beni bekleyen Karalı hemen yanımı geldi. Karalı:

-Nasıl oldun?

– Sekiz yerimdeki dikişleri saymazsak iyiyim. Kıllı öldü mü?

-Evet.

Yas tutmaya vaktimiz yoktu. Önce kurtarabileceklerimizi kurtarmalıydık. Yas sonra tutulurdu.

-Pasaklı’dan haber var mı?

-Çöplük Farelerinin elinde olduğunu düşünüyoruz. Ekşi Peynir ve birkaç fare görüşmeye gitti.

-Ne kadar oldu?

-Çok değil yeni varmışlardır.

-Tamam, biz de oraya gidiyoruz.

Çöplük Farelerinin mekanı buradan biraz uzaktaki bir çöplük yığınıydı, yürüyerek gidersek -daha doğrusu ben yürürsem- geç kalabilirdik. Yakında olduğunu bildiğim bir taksi durağı vardı, koşarak kısa bir sürede -yaklaşık on dakikada- vardım. Hemen bir taksiye atladım. Karalı beni yukarıdan takip ediyordu. Yarım saatte çöplük yığınına vardık. Taksimetrede yazan miktar kadar param yoktu, bu hiç aklıma gelmemişti. Elimdeki bütün parayı taksiciye verdim. Tüm paramın bu olduğunu söyledim. Zorla da olsa kabul etti. Taksiden indiğim gibi koşmaya başladım. Çöp yığınına vardığımızda Ekşi Peynir ve diğerleri Çöplük Fareleri ile konuşuyordu. Beni ve Karalı’yı görünce Çöplük Fareleri korkup kaçmaya çalıştı. Ekşi Peynir onlara bizden zarar gelmeyeceğini söyledi. Beni ayakta ve sağlıklı gördüğüne sevinmişti. Yanıma geldi Çöplük Fareleri şaşırmıştı, fakat rahatlamışlardı da. Biz gelene kadar olan her şeyi Çöplük Farelerine anlatmışlardı. Barış kararı alınmıştı. Bundan böyle yardımlaşacaklardı. Fakat Pasaklı burada değildi. Umudumuzu iyice kaybetmiştik ki bizimkilerden biri 

-Bakın bakın! Pasaklı geliyor, diyerek geldiğimiz yolu gösterdi. 

Hepimiz dönüp oraya baktık. Evet bu Pasaklıydı. Ön bacaklarından biri yaralıydı. Topallayarak bize doğru geliyordu. Ben ona doğru koştum ve sarıldık.

Bir saat sonra…

Pasaklı kucağımda, Karalı omzumda Ekşi Peynir ve bizimkilerle kanalizasyonun girişine doğru yürüyorduk. Pasaklı bize yaşadıklarını -Kırıntı’nın ihanetini kedilerden kaçışını ve en son çöplük yığınına kadar olan her şeyi- anlattıktan sonra uykuya dalmıştı. Kanalizasyona girdik. Bir terslik vardı. Bizimkiler kedi kokusu alıyordu adımlarımızı hızlandırdık. Kanalizasyonun geniş kısmına geldik. Fareler korku ve telaş içindeydi, bizi görünce biraz olsun rahatladılar. Kediler kanalizasyona saldırmıştı. Birkaç fare kedilere yem olmuştu, birkaçı da kayıptı. Kediler karınlarını doyurup gitmişlerdi. Kırıntı Kanalizasyonu kedilere anlatmış olmalıydı. İş hanındaki hezimetten sonra intikam almak için buraya saldırmışlardı. Kanalizasyonun yeri artık biliniyordu. Yeni bir yere taşınılmalıydı. 


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir