Can Er Demir

Hilmi son günlerde yaşadığı farklılıkları artık yadırgamıyordu. Bunun da geçen gün gördüğü rüyalar gibi bir rüya olabileceğini düşündü. Daha önce bu kadar gerçekçi rüyalar görmemişti. Kendisini akışa bırakmaya karar verdi. Bu rüyalar belki de babasıyla gittiği doktorun söylediği yan etkilerdi. Tabii ki bir de babasının durumu vardı. Neden Büfeci Osman haricinde kimse babasının yokluğunu fark etmemişti? Bir çok insanın da babası sanki hiç yok gibi davranması ise kafasını iyi kurcalıyordu. Bir insanın uçamayacağını biliyordu. O an havanın serinliğini yanaklarında hissetti. Rüyalarda hislerin gerçeklere yakın olduğunu biliyordu. Bu rüyadan başka bir şey olamazdı. “Nereye gidiyorum?” diye düşünürken ayaklarının yere değdiğini hissetti. Sanki onu yönlendiren gizli bir el vardı. Nereye gelmişti? Etrafına bakınca daha önce geldiği çınarın orada olduğunu fark etti. Kediler aynı yerlerinde bekliyorlardı. İlk defa insan gibi meraklı bakan kediler görmüştü. Yaşlı çınara yaslandı. Sol dizini çınara değdirdi. Sol koluyla destek aldı ve birden zıplayarak kendisini ileriye doğru itti. Ağzından gayriihtiyari “Ya Hak!” sözleri çıktı. Kediler ağzı açık durumu izliyorlardı. Havada bir takla atıp yere indi Hilmi. Kendisini caminin kapısında buldu. Kedilere dönüp bakınca ağızlarını bir karış açık gördü. Caminin avlusuna adımını attığında avlunun her tarafında kedi olduğunu gördü. Adım atacak yer yoktu. Babasının rüyasını duyduğunda kedi sayısına verdiği tepkiyi hatırladı. Hilmi’nin adımını atmasıyla kediler caminin girişine doğru yol açtılar. Sanki mecburi istikameti göstermek istiyorlardı. Kedileri göz ucuyla izleyerek yavaşça ilerlemeye başladı.

-Selamun aleyküm delikanlı.

Gözlerini birden karşısında beliren adama çevirdi.

-Ve aleyküm selam.

Müezzin olmalıydı bu adam. Çünkü geçen gün gördüğü imam farklıydı. 

-Demek yolunu seçtin. Sabırsızlıkla seni bekliyoruz.

-Seçecek başka yol mu var hocam? dedi Hilmi, elleriyle kedileri göstererek.

-İleriyi değil de geriyi de seçebilirsin. Yol belli olmuş artık, gerisin geri dönme de bir seçenektir.

-Camiye gelmek için başka bir yol mu var? Zaten camileri seçmekle tercihimizi yapmadık mı?

-Bu sorular sanki cevap almak için sorulmamış gibi geliyor bana.

-Ne fark eder ki hocam, yolumuz hakka varmalı ki soruların ve cevapların bir anlamı olsun.

-Bu kadar bilgece konuşan az sayıda genç tanıdım.

-Estağfurullah hocam bilgelik değil bizimkisi, altı üstü bir kaç afilli söz biliriz o kadar.

-Camiye geldiğine göre bir tercih yapmış olmalısın?!

-Tercihlerimiz bizi bazı zorunluluklarla baş başa bırakır. Bazen çok severiz bu zorunlulukları, Rabbim bizlere zorunluluk kıldıklarını lezzetlendirsin inşallah.

-Nerede olduğunu biliyor musun?

Hilmi bir an duraksadı. Kafasını kaldırdı ve etrafına baktı. Oraya nasıl geldiğini hatırladı. Daha önce burayı rüyasında gördüğünü hatırladı.

-Rüyadayım! Değil mi?

-Rüya mı? Bunlar sence rüya mı?

-Rüya olmasından başka bir anlam veremiyorum.

-İnsan rüyasında rüyada olduğunu anlar mı evladım?

-Daha önce de çok sefer oldu rüya esnasında rüyada olduğumu anladığım.

Müezzin şaşkındı. Şaşkınlığını gizlemeye çalışıyordu.

-Peki rüyada olduğunu anladığında her istediğini yapabiliyor musun?

-Bazen evet! Bazen hayır!

Bu cevap üzerine şaşkınlığını gizleyemedi müezzin.

-Ya gerçek bildiklerin rüya çıkarsa?

-Ne olursa olsun hocam! Bugün burada bulunmam gerektiğini hissediyorum. Anlam veremediğim bir şekilde davranarak buraya kadar geldim. Artık bence içeri girme zamanı geldi. Belki anlamdığım bazı durumlar daha anlaşılır olacak. Belki de sana verdiğim gibi başkalarının sorularına da cevap veririm!

-Bu his içinde neden  oluştu?

-Rabbimiz ile görüşme yeri değil mi camiler! En önemli cevaplar en önemli buluşmalardan sonra çıkar. Hadi içeri girelim!

-Ben bu sözler üzerine daha ne diyeyim! dedi ve kapıyı açtı müezzin. Kedilerin meraklı bakışları içerisinde camiye girdiler.


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir