Can Er Demir

Hastanede doktor yatış vermeye bile ihtiyaç duymamıştı. Hastane kapısından giriş yapmak bile Hilmi’nin kendisini iyi hissetmesine sebep olmuştu. İki saattir tahlil sonuçlarını bekliyorlardı. Babası tahlil verdikleri odaya gidip bir şeyler konuştu. Sonra Hilmi’ye işaret ederek doktorun yanına girdi. “Sonuçlar çıkmış herhalde!” diye düşündü Hilmi. Aklında karışık düşünceler vardı. Son zamanlarda hastaneye çok sık gelmişti. Her geldiklerinde de tahliller temiz çıkmıştı. Bir yandan iyileşmek isterken, bir yandan da babasına mahcup olmak istemiyordu. Doktorun odasına girdiğinde babasını doktor ile tartışırken buldu. 

-Bu ne demek doktor bey! Nasıl böyle bir şey olabilir?

Orta yaşını geçmiş babasından yaşlı bir doktor vardı karşılarında. Suratından umutsuzluk akıyordu.

-Bilmiyorum beyefendi. Bu hafta benim üç nöbetime denk gelince bu hasta dikkatimi çekti ve aynı kan üzerine aynı tahlili üç ayrı zaman için istedim. O yüzden herkesten çok burada bekliyorsunuz. Çocuğunuzun kanında ne olduğunu bilmediğimiz bir şey var. Bekledikçe kendisini gözle görülür oranda iyileştiriyor. Ben doktorluk hayatım boyunca böyle bir şeye rastlamadım. 

-Ne yapacağız biz? Bu nedir? İyi bir şey midir? Kötü bir şey midir? Endişelenmemiz mi lazım?

-Bilmiyorum. İsterseniz size bu iyileşmeyi yavaşlatıcı bir ilaç veririm ve normal insan seviyesinde iyileşir. Başkaları gibi ön görülebilir olur.

-Ne demek iyileşmeyi yavaşlatıcı? Oğlum her gün  sancı çekiyor siz buna iyileşme diyorsunuz!

-Bakın beyefendi! Çocuğunuz 15 yaşında. Ergenlik dönemi bedenin kimyasal ve biyolojik değişimler yaşayabildiği bir dönemdir. Evet her çocuk böyle değişecek demek değil ama sizin oğlunuz normalden çok farklı bir gelişim sürecinde. Üzerinde deney yapmadan bir şey söyleyemeyiz.

-Benim çocuğum denek hayvanı mı?

-Beyefendi durumu kişiselleştirmeye gerek yok. Sadece durumu başka türlü nasıl ifade edebileceğimizi bilmiyorum. Şimdilik size sadece eksik aşıları varsa onları vurdurmanızı ve bir sıkıntı olmadıkça sakin olmanızı tavsiye edebilirim.

-Aşılarla ne alakası var bu durumun?

-Aşılı çocuklarda bu gibi bir iyileşme durumu görmemekteyiz. Tam tersi durumlar olsa da aşıların iyileşmeyi hızlandırıcı bir etkisi diye bilimsel bir bulgu yok! Bir diğer açıdan bakacak olursak, aşılar herkesin aynı semptomları göstermesi ve böylece daha hızlı tedavi edilebilmesi için uygulanır. 

-Yani herkesin aynı şekilde benzer hastalıklara yakalanması için.

-Öyle de denilebilir lakin tam olarak bizim amaçladığımız şekilde aşıları kontrol altına alabilen bir aşı da üretilebilmiş değil. Sonuçta aşı uzmanı değilim, ben de makalelerden okuduğum kadarıyla biliyorum.

-Peki bu işlere bakan bir bölüm yok mu? Bizim çocuğun durumuna bakan? Hangi bölüm bu duruma bakar?

-Benim bildiğim yok beyefendi. Başka sorunuz yoksa bekleyen hastalarım var.

Bu söz üzerine Hilmi’yi kolundan çekerek odadan çıktı babası. Kafası karışmıştı.

-Gel oğlum!

Dedi sert bir ifadeyle. Zaten çoğunlukla babasının sert tarafını görmüştü Hilmi. İkiletmedi sözünü, arkasından takip ederek eve kadar gitti. Annesi merakla bekliyordu onları. Hilmi:

-Yarın sınavım var. Ben yatıyorum anne, dedi. Odasına geçerken annesinin sesini duydu:

-Dişlerini fırçalamayı unutma oğlum. Gömleğini ve pantolonunu ütüledim astım. Namazını kıldın mı sen bakayım?

-Tamam anne, yarın sınavım var zaten az çalışıp yatacağım, dedi odasına girerken. İçeriye kulak kesildi. Annesinin babasını sıkıştırmaya başladığını fark etti. “Allah’tan sınavım var yoksa anneme nasıl anlatacaktım bu durumu,” diye düşündü. Kulaklığını taktı ve internete Neşet Ertaş yazdı. O kadar bunalmıştı ki hangi türküsü olduğu fark etmeksizin Neşet Ertaş dinlemek zorunda olduğunu düşündü. Kulaklığını taktı ve yatağına sırt üstü uzandı. Telefonu, aynı parçayı tekrar etme moduna aldı ve dinlemeye başladı. 15 yaşında bir çocuğun Neşet Ertaş dinlemesinin yanlış olduğunu düşünenler vardı. Olsun, dedi kendi kendine. İnsan neyi seviyorsa güzel odur. Herkesin güzel bulması benim de güzel karşılamam gerektiği anlamına gelmez, diye geçirdi aklından. Gözlerini kapatmış, son zamanlar yaşadıklarını düşünürken onuncu tekrar dönüyordu parça. Uykusu hâlâ gelmemişti. Birden gözlerini açtı ve doğruldu. 

-Namaz kılmadım, diye mırıldandı. Ne zaman yatsıyı kılmasa uyumakta zorlanıyordu. Kalktı soğuk bir suyla abdestini aldı. Saat ilerlemişti. Odasına geçti. Seccadesini serdi. Gözüne siyah takkesi ilişti. Masasının üzerinde duran takkesini taktı ve namaza durdu. Her rekatta üzerine bir huzur iniyor, bir yandan rahatlama hissederek uykusu gelirken, bir yandan kendisini daha güçlü hissediyordu. Yorgunluk gittikçe üzerine  çöküyordu. Namazını nasıl kıldığını anlamadı bile. Dua ederken secdeye kapandı. Secde durumunda sürekli devam eden baş ağrısı azalıyordu. Uzun uzun dua etti. Dua ettikçe rahatladığını hissetti. Yarım saatten fazla secdede kaldı. Sonra sakince seccadesinin ucunu katladı. Takkesini seccadenin üzerine bıraktı. Odasının ışığını kapatarak yatağına uzandı. Kafasını yastığa koyduğu zamanla uyuduğu zaman arasındaki farkı anlayamadan derin bir uykuya daldı.


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir