Muhsine Sevra Kaçalin
Güneşin tenlerini okşadığı, rüzgârın saçlarını savurduğu o gün hayatlarında ilk defa denizin tuzlu sularıyla buluşacaktı vücutları. Sabah evden çıkarlarken yaşadıkları heyecan daha önce yaşadıkları hiçbir duyguya benzemiyordu. Tüm aile bir hafta öncesinden bugünün planını yapmış, tüm hazırlıklarını tamamlamış, ilk defa denizle bedenlerinin buluşacağı anı hayal ediyorlardı.
Nihayet deniz kenarına gelmiş kendilerini denizin tuzlu sularına atmak için can atıyorlardı. Ayaklarında sıcak kumları hissettikçe denize doğru koşarcasına içlerinde çocuksu bir coşkuyla ilerlediler. Tüm aile ilk defa denizle buluşuyordu. Bu anı ölümsüzleştirmek için evin babası güzel bir özçekim yaptı. Hepsinin yüzleri gülüyordu. Denize ilk kim girecek yarışı yaparken birbirlerini çekiştirerek ve şuh kahkahalar atarak kendilerini suya bıraktılar.
Suyun içerisinde zamanın nasıl geçtiğini anlamamışlardı bile. Hava soğumaya başlamış, rüzgârın etkisiyle denizde dalgalanmalar oluşmuştu. Bu sert dalgalar dahi onlara o kadar güzel geliyordu ki! Her bir dalgayı daha büyük bir coşkuyla karşılıyorlardı. Tüm aile uzun zamandır bu kadar çok eğlendikleri bir etkinlik yapmamışlardı. Dahası denizde yüzmenin bu kadar keyif veren bir yanı olduğunu hiç düşünmemişlerdi. Yaşadıkları topraklarda ırmakta ve göllerde yüzülüyordu. Havuzlara gidiyor, eğleniyorlardı. Fakat bu başka bir histi. Deniz suyu insanı sanki suyun üstüne fırlatıyordu. Bundan cesaret alarak üç erkek kardeş daha ne kadar ileride yüzebileceklerini denemek istediler. Yüzerlerken sahilde gördükleri insanlar onlara küçük birer karartı olarak görülmeye başlamıştı. Suyun içerisinde kendilerini daha ne kadar özgür hissedebileceklerini düşündüler. Çok eğleniyorlardı. Anne ve babalarından bu kadar uzaklaştıklarının farkına dahi varmadılar. O sırada evin en küçüğü olan Ali, tatlı şaklabanlıklar yapmaya başladı. Uzaktan anne ve babasına el sallıyor, boğuluyormuş gibi hareketler yapıyordu. Anne ve babası da onun bu sevimli hareketlerine gülerek cevap veriyordu. Biraz sonra Ali’den üç yaş büyük olan abisi benzer hareketler yapmaya başladı. Bu defa kıyıya daha yakın olan anne ve babasının yanındaki Sema da benzer hareketler yaparak onlara cevap verdi. Tüm aile neşe içerisinde kardeşler arasında geçen eğlenceli hareketleri izliyordu. Bu sırada sahilde oturan insanlar da bu ailenin yaptığı hareketleri anlamlandırmaya çalışıyordu.
Nihayet bu hareketler sonlandığında artık üç erkek kardeş kıyıdan bayağı uzaklaşmışlardı. Derken birden bir çığlık duyuldu. Evin kızı Sema kardeşlerini suda göremediğini fark etti. Şaka yapıyor olma ihtimalleri de vardı ama uzun zamandır suyun içinden çıkmamışlardı. Sema’nın çığlığı üzerine anne ve baba oğullarının olduğu yöne doğru ilerlemeye çalıştı. Ancak dalgalar o kadar sıklaşmıştı ve boylarını aşıyordu ki ilk defa denizde yüzme tecrübesi yaşayan birilerine göre oğullarının olduğu yere ulaşmak çok zordu. Sema’nın çığlığına anne ve babasının bağırtıları da eşlik etmeye başladı. Sahilde oturan insanlar bu defa ne olduğunu anlamışlardı. Karadeniz’in hırçın suları ilk defa birileriyle boğuşmuyordu. Bunu bilenler derhal müdahale etmek için cankurtaranlara ulaşmaya çalıştı. Ortalık birdenbire can pazarına dönüştü. Çevreden insanlar oldukları yere gitmeye çalışıyor Bir yandan Sahil Güvenliği bir yandan Deniz Polisini bir yandan ambulansı aramaya çalışan insanlar, bir yandan da denizin içinde çırpınan anne ve babayı kenara çekmeye çalışan insanlar doluşmuştu etrafta. Çevreden iyi yüzme bilen insanlar denize atlamış üç kardeşin olduğu alana doğru yüzmeye çalışıyorlardı. Biri evin en küçük çocuğunu sanki bir çuval gibi omuzuna atmış, kıyıya çıkarmıştı. Minik yavrusunun o halini gören anne dehşet içinde oğlunun başında yardım çığlıkları atıyordu. Bir yanda siren sesleri diğer yanda denizin içinde hala süren can pazarı sahilde oturan insanları da dehşete düşürmüştü. Derken sahilden yardım için koşan gençler ortanca çocuğu da sudan çıkardı. Çok su yutmuş olacak ki baygın bir vaziyette sahile getirildi. İnsanlar en azından herkesin kurtarılmış olduğunu düşünerek rahatlamışlardı. Orada hala dalgalarla boğuşan bir çocuk daha olduğunu bilen sadece aile üyeleriydi. Herkes sahile getirilen çocukları kurtarmaya çalışırken bir çığlık daha duyuldu. “Efehaaan!” O anda orada bulunan bütün insanlar buz kesti. Hala dalgalarla boğuşan bir kişi daha olduğunu duyan cankurtaranlar ve çevredeki vatandaşlardan iki kişi koşarak çocuğu aramaya başladılar. Deniz Polisi, Sahil Güvenlik ve İtfaiye Daire Başkanlığının cankurtaranları bir koldan en büyük çocuğu aramaya başladılar. Geçen her dakika anne ve baba için saatler sürdü. Çevreden izleyen insanlar dehşete düştü. Cankurtaranlar denizin altına dalıp yukarı çıkıyor, bir yandan da dalgalarla boğuşuyorlardı. Uzun uğraşlar sonucunda nihayet en büyük çocuk da bulundu.
O sabah ne heyecanlarla ve mutlulukla sahilin yolunu tutarken başlarına böyle bir şeyin geleceğini hiç düşünmemişlerdi üstelik bu şehir onlar için bir umut kapısı iken şimdi kötü hatıralarla anacakları bir şehre dönüşmüştü. Denizden son çıkarılan çocuk bilinci kapalı bir halde ağzından köpükler saçarak sahile ulaştırıldı lakin ne annenin ne babanın ne de diğer aile üyelerinin ondan umudu kalmamıştı. Çevreden yardıma gelen insanlar gencin ağzından çıkan köpüklere bakarak yaşama imkanının olmadığını düşündüler. Tüm aile sağlık ekipleri eşliğinde hastanelere ulaştırıldı. Ve o gün orada bulunanlar sadece eğlenmek için denize giren bir ailenin trajedisini seyretti. Belki de her yaz sıklıkla yaşanan diğer trajedilerden biri olarak…
Fakat içlerinden biri bu olayı unutamadı ve günlerce bu olayı araştırdı aileden herhangi birine bir şey olup olmadığını özellikle en son çıkarılan dakikalarca aranan o çocuğun durumunu merak etti. Ve günün sonunda kocaman bir manşetle karşılaştı.
“SAMSUN’DA DENİZDE CAN PAZARI! 6 KİŞİLİK AİLE…”
Öğreneceği şeyden korkarak haberi açınca ailenin uzaklardan, çok uzaklardan sadece oğullarını liseye kaydettirmek için geldiğini öğrendi. İşte hayat böyleydi. Umut ile çaresizlik, neşe ile keder, hayat ile ölüm hep iç içeydi. Günün sonunda hayatımız kurduğumuz hayallerden değil, başımızdan geçenlerden ibaretti. Neyse ki bütün aile sağ olarak kurtarılmıştı. Bundan sonraki hayatlarına yeni planlar ve başka hayallerle birbirlerinin kıymetini daha iyi anlayarak devam edeceklerdi.
0 yorum