Muhsine Sevra Kaçalin

‘‘Her an her yerde acı bulunmasına karşın, bir toplama kampında bile yaşama sanatını uygulamak olasıdır.’’

Viktor E. Frankl,  holokosttan kurtulan Yahudi bir nörolog ve psikiyatrdır. Bütün ailesini bu kamplarda kaybetmiştir. Kampta yaşadıkları, logoterapiyi keşfetmesinin yolunu açmıştır. “Psikoterapinin Üçüncü Viyana Okulu” olarak da bilinen “logoterapi”nin kurucusu olmuştur. Bilindiği üzere Birinci Viyana Okulu ile kastedilen Sigmund Freud’un kuramlarıdır, İkinci Viyana Okulu’ndan kasıt ise Alfred Adler’in ortaya koyduğu sistemdir. Viktor Frankl, kendisine psikanalist değil, logoterapist denmesini istemiştir. Bunun sebeplerini de kitapta açıklamaktadır.

Peki logoterapinin diğer yöntemlerden farkı nedir? Logoterapi, klasik psikoterapiden farklı olarak kişinin geçmiş deneyimlerinden öte, hayata ve olaylara bakışında farkındalık edinme ve anlam bulmaya odaklanmaktadır. Yani logoterapiye göre derin acılar yaşayan kişilerin çektiği acıların da bir anlamı vardır ve pes etmemelidirler. Bir başka ifadeyle; logoterapiye göre kişinin kendi yaşamında bir anlam bulma arayışı, insandaki temel güdülendirici güçtür. Bu hâliyle Freud’un haz ilkesine ve Adlerci psikolojinin dayandığı üstünlük arayışına karşıt bir yerde konumlanır. Logoterapi, Hümanist ve Varoluşçu bir felsefedir ve motivasyon odaklı bir metottur. 

Logoterapi ile ilgili detaylı bilgiler kitapta da mevcut olduğu için bu konuyu burada noktalayıp biraz da kitabı inceleyelim. İnsanın Anlam Arayışı iki ana bölümden oluşmakta olup birinci bölüm yazarın toplama kampı deneyimlerini, ikinci bölüm ise logoterapiyle ilgili kapsamlı bilgileri ele almaktadır. İlk bölümde yazarın toplama kamplarında yaşananlara dair aktardığı sarsıcı hikâyelere şahsi notları eklenerek olaylar karşısında farklı bir bakış açısı kazanmanın imkanı ele alınmaktadır. Örneğin yazar yaşadığı bir olayı şöyle aktarmaktadır:

”…Korkutucu rüyalardan ya da hezeyanlardan muzdarip insanlar için özellikle her zaman üzüntü duymam nedeniyle, zavallı adamı rüyasından uyandırmak istedim. Ansızın yapmak üzere olduğum şeyden ürküp, adamı sarsmaya hazır olan elimi geri çektim. O anda ne kadar dehşet verici olursa olsun hiçbir rüyanın bizi çevreleyen ve kendisini sarstığım takdirde adamın uyanacağını kampın gerçeklerinden daha kötü olmadığının yoğun bir şekilde bilincine vardım. ”

Karısını tifüsten, babasını zatürreden, annesini ve erkek kardeşini ise gaz odalarında kaybeden Frankl, 4 kamp değiştirdi ve toplam 3 yıl  holokosta maruz kaldı. Kamptan kurtulduktan sonra ise ömrünün sonuna kadar hayatını kitap, psikoloji, nöroloji ve logoterapiye adadı. Kendisinin bile bu kadar çok satmasına şaşırdığı ve en başta kendi ismiyle değil, toplama kampı numarasıyla yayınladığı “İnsanın Anlam Arayışı” isimli kitabı, psikolojiye ilgi duyan ve hayatının anlamını arayan herkese tavsiye niteliğinde bir eserdir.

Yazarın şu sözleriyle noktalayalım yazımızı: 

‘‘En iyilerimiz dönmedi.’’

İyi okumalar dilerim.


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir