Ayten Almassri

İstanbul Kandilli’de dünyaya gelen Ziya Paşa’nın asıl adı Abdülhamid Ziyâeddin’dir. Ziya Paşa, Şinasi’den sonra  yeni Türk edebiyatının kurucularından biri kabul edilmektedir. Tanzimat sonrası edebiyatçılarının hemen hepsinde görülen bazı ortak özellikler, divan şiiri ile aşık tarzı geleneği ve Fransız edebiyatı etkisi Ziya Paşa’da da görülür. Ziya Paşa Harâbât mukaddimesinde henüz on beş yaşına gelmeden şiirle meşgul olmaya başladığını söyler. Aşık edebiyatıyla ilgilendiği bu dönemde  Âşık Garib ve Âşık Kerem gibi halk hikâyelerini de okuduğunu, Aşık Ömer ve Gevheri’nin bazı manzumelerine nazireler yazdığını ifade eder. Ancak, Fatin Efendi ile tanıştıktan sonra halk şiirinden çok daha zengin bir şiir dünyası olduğunu fark eder ve eline geçen divanları okumaya başlar. Bu sırada Fars edebiyatıyla da ilgilenmeye başlar. 1861’de Encümen-i Şuarâ toplantılarına katılan Ziyâ Paşa artık klasik tarzda gazeller, kasideler, şarkılar, nazireler ve hicivler yazmaya başlar. İlk şöhretini kazandığı meşhur “Tercî-i Bend”ini  bu esnada kaleme alır. Batı’nın XVIII. yüzyıl Aydınlanma Çağı filozoflarının etkisi altında kalır. Siyasal ve sosyal içerikli eserlerinde büyük ölçüde realizme yaklaşırken bir kısım manzumelerinde romantizme de yer verir.  Bir yanıyla yerli, bir yanıyla da yeni olma gayreti onda açık biçimde görülür. Ziyâ Paşa’nın, kader arkadaşı Nâmık Kemal’den itibaren ele alınıp eleştirilen ve tutarsızlıkla itham edilmesine yol açan davranışlarının en önemlisi meşhur “Şiir ve İnşâ” makalesinde ileri sürdükleriyle bu tarihten altı yıl sonra yazdığı Harâbât’ın mukaddimesindeki görüşleri arasındaki tezattır. Divan Edebiyatının ünlü şairleri Necâtî Bey, Bâkî ve Nef‘î’nin divanlarındaki manzumelerle Nedîm’in ve Enderunlu Vâsıf’ın şarkılarını bu anlayış doğrultusunda Türk şiiri kabul etmez ve Divan Şiirinin orijinal bir şiir sayılamayacağını iddia eder. Buna karşılık Türk Edebiyatı tarihinde ilk defa gerçek Türk şiirinin Halk Şiiri olduğunu ileri sürer. Makalesinde Türk nesir dilini de ele alır ve bu konuda da ilginç görüşler ortaya koyar. 1874’te yayımlanan Harâbât’ın mukaddimesinde ise “Şiir ve İnşâ”da eleştirdiği Divan Şairlerinden Necâtî Bey ile Ahmed Paşa ve Zâtî’nin Türk dilinin temellerini attıklarını söylemesi, buna karşılık halk şairlerinin eserlerini eşek anırmasına (nühak) benzetmesi, yeni edebiyatı savunan yazarlar tarafından uzun süre ağır biçimde eleştirilmesine yol açar.

Bir kısım manzumelerinde dönemin sade dil anlayışına uygun bir dil kullanmaya gayret eden Ziyâ Paşa, bazı gazelleri ile “Terkîb-i Bend”inde Tanzimat’tan sonra ülkede Batılılaşma adına yapılmaya çalışılan yenilikleri eleştirir. Bu tarz eleştiriler daha sonra doğrudan doğruya siyasî rakibi Âlî Paşa’yı hedef aldığı Zafernâme’de hiciv şeklinde ortaya çıkar. Ziyâ Paşa’nın her devirde beğenilerek  okunan eserleri  eski tarzda yazdığı manzumeleridir. Ziyâ Paşa’nın birçok parçası atasözü haline gelen  ünlü manzumesi “Terkîb-i Bend”dir. Onar beyitlik on iki bentten meydana gelen ve yer yer sehl-i mümteni denilebilecek beyitlerle zenginleştirilen bu manzume de  Rûhî-yi Bağdâdî’nin açmış olduğu çığırın XIX. yüzyıldaki bir devamı kabul edilmiştir. 

Ziyâ Paşa’nın siyasî ve fikri yazılarında yer yer Batılı serbest düşüncenin izlerine de rastlanmaktadır. Ziya paşanın  mevcut son eseri, Cebelibereket sancağı merkezi kabul edilen Yarpuz kasabasındaki hükümet konağının inşası için yazdığı tarih manzumesidir.

Ziya paşa 17 Mayıs 1880 tarihinde henüz 51 yaşında iken vefat etti.

Eserleri: 

1.Eş‘âr-ı Ziya

2.Zafernâme

3.Rüyâ

4.Arz-ı Hâl

5.Harabat

6.Verâset-i Saltanat-ı Seniyye Hakkında Mektup

7.Endülüs Tarihi

8.Riyânın Encâmı

9.Engizisyon Tarihi

Not: Bu yazı hazırlanırken İslam Ansiklopedisinden yararlanılmıştır.

Kategoriler: Kimdir

0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir