Muhsine Sevra Kaçalin

Doğum tarihi kesin olarak bilinmeyen şairin asıl adı Ahmet’tir. Ailesinden iyi bir eğitim almış, dönemin klasik ilimleri ile birlikte Arapça ve Farsça öğrenmiştir. Eğitimini tamamladıktan sonra müderrislik ve İbrahim Paşa’nın kütüphanesinde müdürlük yapmıştır. III. Ahmed döneminin başlarında şiirleriyle tanınmaya başlayan Nedim daha sonraki yıllarda bazı devlet adamlarının yakın çevresine girdi, kendilerine kasideler sunarak dostluklarını kazandı. Özellikle Lale Devri’nin ünlü veziri Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’ya yazdığı kasideler paşanın da onu gözetip kollamasını sağlamıştır.  

Divan şiirine yenilik katan şairlerden biridir. Daha önceki şairlerin tercih ettiği gibi soyut ifadeleri değil, somut ifadeleri şarkılarında kullanmayı tercih etmiştir. Şiir dili olarak büyük ölçüde İstanbul Türkçesini kullanmayı tercih etmiştir. Şiirlerinde zaman zaman aruz vezni yerine hece ölçüsü kullandığı da görülmektedir. Kasidelerinden ziyade gazel ve şarkı türünde başarılı olmuştur. Öyle ki şarkı türünün gelişip yaygınlaşmasında büyük rol oynamış, “Şarkı Şairi” olarak anılmıştır. Kudretli tasvirleri, ince hayalleri ve güzel anlatımıyla yaşadığı Lale Devri’ni ve eğlencelerini başarılı bir şekilde anlatmıştır. Yaşamı hep neşeli yanlarıyla gören sanatçı, şiirlerinde hüzün ve kedere yer vermemiştir. Kasidelerinde İstanbul’un tabiat güzelliklerini, İstanbul yaşamını ve aşk duygularını tasvir ve ifade etmiştir. Tasavvufla ilişkisi olmayan, hikmetli sözler söylemeye merak duymayan bir şairdir.

Nedim’in şiirlerinde kullandığı bir başka yenilik ise İstanbul kentini şiirlerinde matla beytinde kullanmasıdır. Bunun bilinen örneği ise şu beyittir:

‘‘Bu şehr-i Sıtanbûl ki bî-misl-ü behâdır

Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır’’

Nedim, Osmanlı şairleri arasında devriyle birlikte anılan nadir şairlerdendir. Lale Devrinde yaşayan ve Nedimle de aynı ortamlarda bulunan pek çok şair olmasına rağmen devrinin ruhunu onun kadar eserine yansıtan olmamıştır. Kasidede Nef‘î’nin, gazelde hikemî tarzın büyük temsilcisi Nâbî’nin etkisinin revaçta olduğu şiir ortamında yetişen Nedîm çok geçmeden “Nedîmane” denilen yeni bir tarz geliştirmiştir. Böylece üslup sahibi bir şair olduğunu da ispatlamıştır.  Her ne kadar iyi bir şair olsa da devrinde şimdiki kadar ilgi görmemiş, yirminci yüzyıldan itibaren değeri daha iyi anlaşılmıştır. 

Lale Devri’ne tanık olmuş olan şair 1730 Patrona Halil isyanında ölmüştür. Ölüm şekli ile ilgili değişik rivayetler söylenmektedir.

Not: Bu yazı derleme bir yazıdır.


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir