Ayten Almassri

1 Mart 1847’de  doğan  Recâizâde Mahmud Ekrem, Türk edebiyatında 1860’lı yıllarda Şinâsi ile başlayıp Nâmık Kemal ve Abdülhak Hâmid’le gelişen yenileşme hareketinin başlıca temsilcilerinden biridir. Avrupai şiir ve edebiyatın gelişmesine eserleri ve fikirleri ile  katkıda bulunmuştur. 

Recâizâde Ekrem, bir yandan divan şiiri geleneğini sürdürürken bir yandan da halk söyleyişleriyle mahallileşme akımından etkilenmiştir. Ancak kendisi esas itibariyle Romantik Fransız Şiirinin etkisi altındadır. Şiirlerinde aşk, tabiat ve ölümle ilgili duygu ve düşünceler kullanmıştır. Şiirlerinde  aruz veznini kullanmış ancak  başarılı olamamıştır. Mahzun ve dokunaklı şeyleri sevdiğini söyleyen Recâizâde Ekrem şiirlerinde  solgun güller, bülbüller,  kelebek, ağaçlar, tabiat konularını işlemiştir. Duygu bakımından en yoğun eserleri çocuklarının ölümünden sonra üzüntüyle yazmış olduğu manzumeleridir.

Recâizâde Ekrem’in dönemindeki en önemli özelliği yeni edebiyat taraftarı bir hoca olmasıdır. Talebelerine edebî ve estetik zevki tattırmaya çalışırken aynı zamanda ilk defa edebi eser üzerinde ciddi bir şekilde düşünmeyi öğretmiş, güzellik ve çirkinliğin hissi ölçüler yerine birtakım estetik kurallarla belirlenmesi gerektiğini söylemiştir. Edebiyât-ı Cedide hareketinin doğmasına yol açan “kulak için kafiye” anlayışı da yine ilk defa onun tarafından ileri sürülmüş, bu anlayış klasik şiirin yüzyıllardır süregelen “göz için kafiye” anlayışına karşı çıkmıştır.

Hikâye, roman ve tiyatro türünde de eser veren Recâizâde Ekrem’in ilk manzum eseri eski tarzda yazdığı şiirlerden meydana gelen Nağme-i Seher, ikincisi Yâdigâr-ı Şebâb’dır. Ancak yeni tarzdaki şiirlerini bir araya getirdiği Zemzeme adlı üç kitabı şairlik kariyerinde  önemli rol oynamıştır. manzumelerinde  tevhid, münâcât, na‘t, tahmîs, tesdîs, muhammes, gazel ve şarkı formunda örnekler vardır. Eserleri arasında en dikkat çeken eseri oğlu Nijad’ın ölümü üzerine yazdığı şiirlerden meydana gelen Nijad Ekrem’dir.

Recâizâde Ekrem’in  şairane bir üslupla yazdığı hikâye tarzındaki ilk eseri Muhsin Bey yahut Şairliğin Hazin Bir Neticesi adlı uzun hikâyesidir. Şairin diğer bir uzun hikâyesi de Şemsâ’dır. Fakat roman türünde en önemli eseri Araba Sevdası’dır. Eser, Tanzimat sonrası Türk toplumunda görülmeye başlayan alafranga tiplerle alay etmek amacıyla yazılmıştır. Alafrangalaşma hareketinin gülünç taraflarını başarılı bir şekilde sergileyen roman, özellikle realiteye geniş şekilde yer vermesi ve romantik edebiyat anlayışını eleştirmesi bakımından ilgiyle karşılanmıştır.

“Sanat sanat içindir.” görüşünü benimseyen Recâizâde Ekrem tiyatro türünde yazdığı eserlerinde de aynı anlayışı sürdürmüştür. Yazdığı ilk oyunu Afife Anjelik adlı trajedidir. Aşk, verem ve ölüm konusunun işlendiği ikinci oyunu Vuslat, aynı türdeki diğer bir eseri de Chateaubriand’dan tercüme ettiği Atala’dır. Tiyatro türünde en çok beğenilen eseri ise ölümünden sonra yayımlanabilen Çok Bilen Çok Yanılır adlı komedisidir.

31 Ocak 1914’te vefat eden Recâizâde Mahmut Ekrem Anadoluhisarı’ndaki Küçüksu Mezarlığı’na oğlunun yanına defnedildi.

Kategoriler: Kimdir

0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir