Kalemtıraş Ekibi
Asıl adı Mehmet olan Sünbülzâde Vehbî, Sünbülzâdeler adıyla ünlü bir aileye mensub olduğu için Sünbülzâde olarak tanınmıştır. Babası Râşid Efendi ve dedesi Maraş müftüsü Mehmed Efendi de eserleri bulunan birer âlimdir. Kuvvetli bir medrese öğrenimi gören Vehbî, daha sonra İstanbul’a giderek yazdığı kasideler ve tarihler sayesinde devrin önde gelenlerinin meclislerine girdi. Müderrislikle başladığı memuriyet hayatını kadılıkla sürdürdü. Yaş, Bükreş, Eflâk ve Boğdan bölgelerinde kadılık yaptı. Devrin ileri gelenlerine kasideler ve gazeller sunarak tanınmaya çalışmıştır.
Çok iyi Farsça bildiğinden I. Abdülhamid döneminde Kerim Han Zend’e elçi olarak gönderildi. Kerim Han’la yakın dostluğu yüzünden devletin menfaatlerine zarar verdiği yolundaki söylentiler üzerine idamı emredildi. Bir posta tatarı kılığında gizlice İstanbul’a dönen şair Üsküdar’da saklanırken yazdığı “Tannâne” kasidesi sayesinde affedildi. Hâmilerinin güçlerini yitirmesinin de etkisiyle Vehbî herhangi bir göreve tayin edilmediğinden yedi yıl boyunca yoksulluk içinde yaşadı.
III. Selim döneminde en parlak devrini yaşayarak Manisa, Siroz, Manastır ve Bolu’da kadılık yaptı; emekliliğinde İstanbul’a dönerek rahat bir hayat yaşadı. Seksen yaşlarında iken nikrise yakalandı ve görme yeteneğini kaybetti, bir rivayete göre bilincini de yitirdi.
Sünbülzâde Vehbî’nin lâubali ve ahlâk dışı eserler yazdığı belirtilmekteyse de bunların pek azı günümüze ulaşmıştır. Zağra kadılığında kethüdâsı olan Sürûrî’nin Hezeliyyât’ında Vehbî hakkında hicivler bulunmaktadır. Bu tür şiirlere divanında rastlanmaması, Şevkengîz adlı eserinin divan nüshalarında bulunmaması şairin bunları divanına almadığını düşündürmektedir. Vehbî’nin şiirleri söz sanatlarının zenginliği bakımından önemlidir. Hayatı hakkında birçok bilgi de özellikle kasidelerinden çıkarılmaktadır. Ayrıca şiirleri mahallî kelime ve deyişler açısından çok zengindir. Şiirlerinde Nedîm ve Sâbit etkisi açıkça görülmektedir.
Çağdaşı Keçecizâde İzzet Molla, Vehbî’yi asrının reîsü’ş-şuarâsı kabul ederken Ziyâ Paşa onu çölde yetişen kokusuz güle benzetmiş, Muallim Nâci ise Vehbî’yi orijinallik özentisiyle şiirselliği kaybettiği için eleştirmiştir. Ali Canip Yöntem, Vehbî’nin şiirleri arasında divan edebiyatı estetiğine uygun ve başarılı pek çok örnek bulunduğunu belirtmektedir.
29 Nisan 1809’da vefat eden Sünbülzâde Vehbî Edirnekapı dışında defnedildi.
Not: Bu yazı, derleme bir yazıdır.
0 yorum