Ayten Almassri

Mehmed Namık Kemal  21 Aralık 1840 yılında Tekirdağ’da doğdu. Çocukluğu  Abdüllatif Paşa ailesi yanında geçmiştir.
Nâmık Kemal  ilk olarak  şiir faaliyeti ile meşhur olmuştur. Sofya’dan İstanbul’a geldiğinde  Encümen-i Şuarâ ile kendini tanımıştır. Divan şiiri dairesinden ayrılıp vatan ve hürriyet kavramını mihver edindikten sonra  “vatan ve hürriyet şairi” diye anılmaya başlamıştır. Eski  tarzda  şiirleri de görülmektedir . Şiirinin âdeta mührü olan “Nâmık” mahlasının bu tür kalem oyunlarında yerini Hitâm-ı Acemî, Eddâî Kemal gibi takma adlara bıraktığı görülmektedir.
Nâmık Kemal çocuk denilebilecek yaşta şiir yazmaya başlamış, Sofya’da bir defter dolduracak kadar manzumeler meydana getirmiştir. Bu manzumeler arasında Kerbelâ mersiyeleri, “şâhımdır Ali” ve Eşref Paşa’nın “Alevîyiz” redifli gazeline nazîre mahiyetindeki “Alevîyim” redifli şiirleri yanında, çoğu “destûr yâ Hazret-i Mevlânâ” ibaresiyle başlayan manzumeleri bilhassa dikkat çekmektedir.  Bu dönemde özellikle Eşref ve Kâzım paşaları örnek aldığı görülmektedir.  İlk şiirlerini  bir tarafa bırakan Nâmık Kemal asıl divanı İstanbul’a döndükten sonra yazmıştır. Kelime oyunları yerine fikir ve hayallerin doğrudan doğruya ifadesi ve kuvvetli bir benlik duygusu şiirlerin başlıca özelliklerindendir. Şinasi ile tanıştıktan sonra da eski tarz şiiri tamamen bırakmamıştır. Nitekim onun bu devrede Muallim Nâci’nin Tercümân-ı Hakîkat’te idare ettiği edebî sütuna takma adlarla gazeller, nazireler yolladığı bilinmektedir. Hece vezniyle de şiirleri bulunmaktadır ancak bunların sayıları sınırlıdır. Çoğu hiciv ve mizah türünden parçalarla piyeslerine serpiştirilmiş küçük denemelerden ibarettir
Nâmık Kemal’in Şinâsi ile tanışmasının ardından şiirinin muhtevası değişmiş, tasavvufi muhtevanın yerini içtimai fikirler almıştır. Kendisi şiirindeki bu değişmeyi Ta‘lîm-i Edebiyyat Üzerine Risâle’de (haz. Necmettin Halil Onan, s. 37-38) özellikle belirtir. Burada işaret ettiği mısralarla “Yangın” makalesinin başındaki beyit vatani şiirlerinin ilk nüvelerini vermektedir. Sonraları giriştiği hürriyet mücadelesinin hayatına getirdiği gurbet, hapis, sürgün gibi hadiseler, Bosna-Hersek muharebeleri, Doksanüç Harbi gibi olaylar onun bu tarz şiirini beslemiştir. Nâmık Kemal, Türk şiirine vatan ve millet sevgisini, hamiyet ve hürriyet duygularını işlemesiyle  milli şair olarak anılmaya başlamıştır.  Vatan, millet, hürriyet kavramlarını bir heyecan konusu haline getirip en tesirli şekilde topluma mal eden ilk şair Nâmık Kemal olmuştur. Namık Kemal’in vatani şiirlerinin  en eskileri Vatan yâhud Silistre’deki meşhur “Vatan” şarkısı ve murabba ile Sırbistan ve Karadağ isyanları sırasında son şeklini alan, “Hürriyet Kasidesi” adıyla tanınmış “Besâlet-i Osmâniyye ve Hamiyyet-i İnsâniyye”dir Avrupa’da iken yaptığı “Marseillaise” tercümesi onun vatanî şiirinde hareket noktalarından biridir.
Namık Kemal, gazeteciliğe başladıktan sonra nesir öne geçmiştir. Tasvîr-i Efkâr’da Şinasi’nin tesiri altında yeni bir nesir tarzına yönelmiştir. Bununla beraber, yeni devrede de, Leskofçalı Galib Divanı Mukaddimesi, Gencîne-i Hüner’e, Sergüzeşt gibi eski nesirde maharetini göstermek isteyen yazılar yazdı. Namık Kemal’in nesri gazetede  tercüme, fıkra ve havadisten başlayıp makale, tarih denemeleri, hal tercümeleri, tiyatro, roman ve mektup gibi nesrin çeşitli sahalarını içine alan geniş bir yayılım ve gelişim gösterir. Ayrıca Makale ve mektupları ile kuvvetli bir deneme  yazarıdır. Çeşitli edebi eserlerde yeni Türk nesrinin öncüsü olmuştur. Türk edebiyatı onun cümleye getirdiği hareketlilik, dinamizm ve imajlarındaki şiddet ve çarpıcılık, tasvir kabiliyeti, bazen hitabet, bazen sohbet halini alan bir ifade ile yepyeni bir nesir tarzı kazanmış ve Türk nesrine getirdiği değişim daha kendi devrinde takdir edilmiş ve  birçok nesle örnek olmuştur.  Türk edebiyatında asıl yeniliği nesirde göstermiştir.
Namık Kemal’in en fazla eser verdiği edebi eser  tiyatrodur. Tiyatronun toplum ve millet hayatındaki fonksiyonunu belirtmek için çeşitli makaleler yazmış, Mukaddime-i Celâl ile bizde ilk defa tiyatronun nazariyatını yapmıştır. Nâmık Kemal, “en faydalı bir eğlence” olarak tarif ettiği tiyatroyu bütün edebi eserlerden  üstün tutmuştur. “Tiyatro cihanın aynıdır” derken onu insan hayatını iyi ve kötü tarafları gösteren bir aynaya benzetir. Piyeslerinde topluma yeni fikirler ve meseleler getirmek istemiş, onlara makalelerinde işlediği vatan severlik, hürriyet, hamiyet, insan hakları, İslâm birliği, aile ahlâkı gibi konuları işlemiştir.  Piyeslerinin çoğunda bir  davaya inanan insan tipi canlandırmaya çalışmıştır. Eserlerindeki kahramanlar her zaman kendi  saadetlerini vatani gaye uğrunda feda ederler. Aşk ve ihtirasın temel motif olarak yer aldığı bu eserlerde şahıslar ya tamamıyla iyi, ya tamamıyla kötü gösterilmiş, kahramanların ruh halleri  daima en aşırı derecesiyle ifade edilmiştir. Romantik duygular,  hitabet,  uzun tiradlar Namık Kemal’in piyeslerinin ortak bir özelliğidir.


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir