Kalemtıraş Ekibi
-Horasanlı şair ve bilim insanı. Divan Edebiyatı’nın ilk şairidir.
Hoca Dehhânî, 13. yüzyıl ile 14. yüzyıl arasında yaşamıştır. Dehhani’nin sözcük anlamı “nakışçı”dır. Bu lakabın kendisine nasıl verildiği bilinmemektedir. Hayatıyla ilgili fazla bilgi bulunmamasına karşın Horasan’dan gelip Konya’ya yerleştiği bilgisine elde bulunan tek kasidesinden ulaşılır. Horasan’dan Anadolu’ya geldiğini ve tekrar oraya dönmek istediğini söyleyen Dehhânî’nin hayatı hakkında bilinenler kendisinin bu ifadesinden ibarettir. Şimdiye kadar üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda I. Alâeddin Keykubad veya III. Alâeddin Keykubad devrinde yaşamış olduğu anlaşılmaktadır. Tezkirelerde ismine rastlanmayan şair hakkında bilgiler ancak mevcut şiirlerinden çıkarılabilmektedir.
Hoca Dehhânî’yi, modern çağlarda Türk edebiyat tarihine geri kazandıran Mehmet Fuat Köprülü olmuştur. Mehmed Fuat Köprülü’ye göre şair, Horasan’dan Anadolu Selçuklu sultanı III. Alâeddin Keykubad döneminde Anadolu’ya gelip yerleşmiş ve bu devletin sarayına intisap etmiştir. Sarayda hükümdarın irfan ve eğlence meclislerine katılıp edebiyat katkıları yapmıştır. Karamannâme adlı bir tarih kitabını uyarlayarak hazırlayan ve 16. yüzyılda yayımlayan Sikari Hoca Dehhânî’nin II. Alâeddin Keykubad’ın isteğine uyarak Farsça olarak 20.000 beyitlik bir Selçuklu Şehnamesi yazdığını da bildirmiştir. Ancak bu eserin yazması günümüze kadar gelememiştir.
Hoca Dehhânî bilinen ilk divan şairidir. Hoca Dehhânî’nin günümüzde bilinen 9 gazeli ve 1 kasidesi bulunup toplam 74 beyitten oluşmaktadır. Mehmet Fuat Köprülü’nün işaret ettiğine göre Türk edebiyatında o zamana kadar dinsel ve tasavvufi konulara eğilinmesine ve tasavvuf şiirinin etkili olduğu bir coğrafyada yaşamasına karşın Dehhânî, Anadolu’da “lâdinî(din dışı, dinle ilgisi bulunmayan) klasik şiirin başlangıcı” olarak gösterilir. Döneminde hemen bütün şairlerin dinî-tasavvufî konulara yönelmesine karşılık Dehhânî’nin şiiri bahar, gül, içki meclisleri gibi dünya zevklerini; hasret, arzu, heves, içli şikâyetler halinde dünyevî aşkın çeşitli tezahürlerini, hayatın geçiciliğini, bu yüzden içinde bulunulan zamanı hakkıyla yaşamak gerektiğini yer yer şuh bir eda ile aksettirmiştir. Bu görüşe uygun olan nazım şekillerini Divan edebiyatına koymuş, gazelin ve kasidenin Türk edebiyatında ilk örneklerini vermiştir. Devrinin ve muhitinin sosyal yaşamını, yaşam, ahlâk, iman ve güzellik anlayışını anlatmıştır. Az sayıdaki şiirlerinde daha sonraki yüzyıllarda karmaşık mazmunlar hâline gelecek olan teşbih ve istiarelerin zengin örnekleri görülür. Bu bakımdan onun şiirleri, İran tesirinin görüldüğü ilk örnekler sayılmıştır. Gazellerinde mazmunlara açık şekilde yer veren şair, Oğuz Türkçesini en zarif ve en sade şekilde kullanmıştır. Şiirleri ifade ve teknik bakımından aynı devirdeki diğer Anadolu Türk şairlerine oranla daha başarılıdır.
Dehhânî’nin şöhret ve etkisinin sonraki yüzyıllarda da sürdüğü kaynaklarda görülmektedir. Hoca Dehhânî’nin başlattığı Divan edebiyatının son temsilcisi Şeyh Galip sayılır.
Not: Bu yazı bir derlemedir.
Aceb Bu Derdümün Dermanı Yok Mı / Hoca Dehhânî
Aceb bu derdümün dermanı yok mı
Ya bu sabr itmegün oranı yok mı
Yanarım mumlayın baştan ayağa
Nedür bu yanmagun pâyânı yok mı
Güler düşmen benim ağladuğuma
Aceb şol kâfirin îmânı yok mı
Delüpdür cigerümi gamzen okı
Ara yürekde gör peykânı yok mı
Su gibi kanımı toprağa kardun
Ne sanursun garîbün kanı yok mı
Cemâl-i hüsnüne mağrur olursın
Kemâl-i hüsnünün noksanı yok mı
Begüm, Dehhânî'ye ölmezdin öndin
Tapuna irmegü imkânı yok mı
Günümüz Türkçesiyle
Acaba bu derdimin dermanı yok mu?
Ya bu sabretmenin oranı yok mu?
Mum gibi baştan ayağa yanıyorum,
Nedir, bu yanmanın sonu yok mudur?
Düşman benim ağladığıma güler,
Acaba şu kâfirin imanı yok mudur?
Yan bakışın oku ciğerimi deldi
Ara, yürekte temreni yok mu gör.
Kanımı toprağa su gibi karıştırdın,
Garibin kanı yok mu sanıyorsun?
Yüzünün güzelliğine gururlanıyorsun
Güzelliğinin eksileceği yok mu?
Beyim! ölmeden önce Dehhânî'nin
Senin huzuruna çıkmasının imkânı yok mu?
0 yorum