Ayşe Sümeyye Karacan
“O, dönüp gitti mi (yahut bir iş başına geçti mi) yeryüzünde ortalığı fesada vermek, ekinleri ifsad edip, nesilleri bozmak için çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez.”
Fıtrat “yaratılış, karakter, tabiat, mizaç” anlamlarına gelmektedir. İnsan temiz bir fıtrat üzere dünyaya gelir. İnsanın fıtratını etkileyen iç ve dış etkenler vardır. Nefis, irade, akıl, mizaç, huy ve karakter insanın davranışlarını şekillendiren iç etkenlerdir. Çevre, aile eğitimi ve yenip içilenler ise dış etkenlerdir.
Annenin yediği besinlerle bebeğin damak tadının oluşması, dünyaya gelmeden başlayan bir nesil şekillenmesi değil mi? Yediklerimizin fıtratı etkilediğini çocuklarımızın hırçınlıklarından, huylarından anlayabiliriz. Hayatımızın her alanına etki eden bu kadar önemli bir mesele önceliklerimiz arasında olmalı. Haram lokma yiyen kulun duası kabul olmaz ve 40 gün amelleri boşa gider. Biz helal lokma için ne kadar çaba sarf ediyoruz? Hazır paketli gıdalar, -fastfood başta olmak üzere- yediklerimiz fıtratımızı etkiliyor. Ekinlerin bozulması demek nesillerin bozulması demektir. Vücudumuza ektiğimiz besinler bizden hırs, öfke, sinir olarak çıkabilir. Besinler sadece fiziksel sağlığımızı değil aynı zamanda duygularımızı da etkiler. Nasıl hissettiğimizi, hangi duygularla nasıl başa çıktığımızı, enerjik hissedip hissetmediğimizi belirleyen en önemli etken yediklerimizdir. “Ne yersen aslında osun,” dememizin sebebi bu. Son 80 yıldır yapılan bilimsel araştırmalar da bu gerçeği defalarca kanıtladı. Tertemiz yaratılan insan vücuduna önce helal yemek sokmalı, sonra sünnete uygun beslemeli, suyu 3 yudumda içip yemeği 2 öğün yiyerek desteklemeli. Bedenimize ve ruhumuza bunlar tecelli ettiğinde nesiller bozulmaz. O yüzden müslüman yiyeceğini araştırmalı, araştırdığını duyurmalı ve hayatına geçirmeli, zaten istesek de hepsine dikkat edemeyiz deyip ipin ucunu kaçırmamalı ki ahiretteki sorgu-sual karşısında verecek cevabı olsun.
İnsanı insan yapan en önemli faktörlerden biri ahlaktır. Ahlak da maneviyatı etkiler. Sümame b. Üsâl’den size güzel bir örnek vereyim. Sümame b. Üsâl esir düştükten sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v) Sümame’ye iyi bakılmasını, her ne isterse verilmesini emrediyor. Sümame o kadar çok yemek istiyor ki sahabiler Peygamberimiz’e yemek yetiştiremedikleri için şikayette bulunuyorlar. Sümame her sabah Peygamber Efendimiz’in ziyaretine nail oluyor. 3. günün sonunda Müslüman oluyor. Bir müddet sonra sahabiler bu kez de hiç yemek yemediği için Peygamberimiz’e geliyorlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor:
“Niye şaşıyorsunuz buna? Mümin insan bir mide ile, kâfir ise yedi mide ile yemek yer! Öncesinde Sümâme kâfir idi, midesi de kâfir midesiydi, şimdi Sümâme mümin oldu, onun midesi de mümin oldu!”
İnsanın kalbi de midesi de mümin olmalı. Eğer kalbin ve miden kâfir olursa onları doyuramazsın.
Kalplerimizi maneviyat ile, midelerimizi de helal lokma ile donatmak biz müslümanların önceliklerinden olmalı.
Müslüman yedikleriyle nesli bozulmasın diye yediğine, içtiğine ve giydiğine dikkat etmeli.
Rabb’im bizleri helal lokma yiyen, evine helal lokma sokan kullarından eylesin. Midemizi de kalbimizi de mümin kılsın. Nesillerimizden yıkıma uğramış bir topluluk değil kıyama duracak öncüler çıkarsın. Amin amin amin…
0 yorum