Şakir Zümre

Hayatımızın her alanını çepeçevre saran ve bir türlü kurtulamadığımız sorularla boğuşmaktayız. Kimse de demez ki “Soru üretmek yerine çözüm mü üretsek?” Zaten neden desinler ki? Ne de olsa hiçbir iyiliğin cezasız kalmadığı bir dönemde yaşıyoruz.

Herkes bir soru sormak ve sorularına cevap almak yarışı içerisinde. Sanki aldıkları cevaplarla dünyayı daha iyi bir yer haline getirecekler. Halbuki ne alakası var? Çoğu kişi durumu daha kötü yapmak ve insanları daha bir zor durumda bırakmak için sorular sormakta. Sanki herkes ÖSYM gibi toplam kontenjanlarının üç katı kadar aday içerisinden seçme yapmaya çalışmaktadır. Sorulan sorular zor olmasa dahi cevaplar hiçbir zaman kimseyi tatmin etmemekte.

Zaten matematikçiye edebi türler sorulmakta, edebiyatçının fizikten sıfır çekmesi konuşulmakta, kendi bildiğinden gayrısını kabul etmeyen doktorun pedagojik eğitimi sorgulanmakta. Herkesi bir başkasıyla kıyaslamaktayız. Üniversite sınavına giren öğrencilerimizin yarısı kadar nüfusu olmayan ülkelerin refah seviyesini ve mutluluk durumlarını saymaktayız. Sonra bizde neden böyle değil? Sizce ne olursa böyle olmalı? Daha kendi yaşadığı dönemin siyasi olaylarına bakmaktan aciz insanlar geçmişin katillerine methiyeler dizmekteler. Sonra sormaktalar, neden bu maktul yakınları bizi anlayıp sözümüzü dinlemiyorlar? Yahu insanları izana çağıran bir kişinin önce izana gelmesi gerekmez mi? Bizi bile soru sormaya muhtaç hale getiriyorlar!

Yok memleket neresi, yok yaş kaç, yok telefonun modeli ne, pardon kaç lira maaş alıyorsunuz, siz de böyle güzel bir pantolon giymek istemez misiniz? Bitmeyen anlamsız ve cevabına ulaştığında hayatında hiçbir şey değiştirmeyecek sorular silsilesi peşinde insanlar. Girin bakın o ellerinize takılan prangalara. Ne videolar ne kayıtlar dolu bu konuda. Mikrofon uzatmışlar adama aç mısın? Ne yapacaksın aç ise açlığına bir son mu vereceksin! Bahsettiğim bir yemek vermek değil, o adamı açlık olgusundan uzaklaştıracak bir yöntem mi önereceksin! Daha çok reklam ve daha çok gereksizlikler içerisinde boğulmaktan başka ne yapıyoruz! Bunlara dikkat edin soru mahiyetinde sormuyorum. Soruymuş vehmine kapılmayın. Zira sonucunu öğrenmekle ne benim ne de sizin hayatınızda bir şey değişmeyecek ise neden sorularda boğulalım ki?

Soru mu dedi biri? Burada çok klişe ama benim hayatımı etkileyen çok etkili bir duruşla sorgularım kendimi; Bir soruyu sorana bakarım adam mı diye, iki soruya bakarım gerçekte bir soru mu diye? Soruyu soranın adamlığı bu soru ile bir sonuca matuf mudur, yoksa çocuklar gibi eğlence peşinde midir sorularıyla belli olur. Sorunun soru olması ise öğrenmek ve öğretmek amacıyla olmasıyla ilgilidir. Değilse ister yüceltmek ister alçaltmak için olsun soru bile sayılmaz.

Öyleyse sorayım sizlere, şimdi bu soru mu?


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir