Habibe Basatemur

Çok sevmediğimiz konulardan biridir ölüm. Yaşamanın verdiği mutluluk, kuşlar, ağaçlar, çiçekler varken ölüm de nereden çıktı diye bir soru gelebilir akıllara. Niyetim tadınızı kaçırmak, kara kara düşünmeniz değil! Sadece birçoğumuzun ağzımıza dahi almaktan çekindiği bir hakikat üzerinde sesli düşünmek. 

Tabiatımız gereği itiraf edebildiğimiz veya kendimize dahi söylemekten çekindiğimiz korkularımız vardır. Ölüm gerçeği de bu korkularımızdan sadece biridir. Makul derecede olması bizim lehimize iken haddinden fazla olması, psikolojik hastalıklara davetiye çıkarmakla kalmayıp maalesef yaşam enerjimizi düşürebiliyor. Şayet korkularımız bastırıldıkça kaybolabilseydi, bu yöntem hem maliyetsiz hem de en akıllıcası olurdu şüphesiz. Fıtrat gereği bastırmaya meyilli olsak dahi insan psikolojisi üzerine çalışan uzmanlar yaşanılan korkularla yüzleşmenin daha sağlıklı olduğuna dair hemfikirler. Halihazırda yaşadığımız pandemi süreci yok saydığımız ölüm gerçeğini net bir şekilde gün yüzüne çıkardı. Bazılarımız daha evvelinden en yakınlarımızın kaybıyla yüzleştik bu gerçekle, bazılarımız ise korkuyla beklemekte.

Ölümden korkuyoruz; çünkü henüz ölmedik ve neyle karşılaşacağımıza dair pek malumatımız yok. Bu korku kabul edilebilir bir korku ve beşer olan bizlere mahsus. Şayet dünyadan ayrılmak ise bizi üzen orada biraz durup düşünebiliriz. Beni gerçekten korkutan nedir? En azından bir kez kendimize sorabilirsek bu soruyu ölüme dair bir farkındalığımızın olması muhtemeldir. Vereceğimiz cevaplar çeşitli ve hepside makul sayılabilir. Bir başka gerçek daha var. Hüsnü zanna sığınmakla birlikte; ister kabul edelim, ister etmeyelim dünyaya haddinden fazla alıştık. Sevdiklerimizi de haddinden fazla sevdik, sahiplendik. Sevmek güzeldir, insanı insan yapan en güzel duygudur. Arızalı olan ise aşırı sahiplenme ve özellikle Allah’a itaat mevzu bahis olunca kıyamamaktır(!). Bir imtihan vesilesi olan aile, mal mülk, şan şöhret başımızı döndürdü ve döndürmeye devam ediyor. Ölmekten korktuğumuz kadar bu sarhoşluktan da korkuyor muyuz?

Bizleri bizden daha iyi tanıyan Allah Rasulu(sav) asırlar evvel uyarmıştı oysaki; Sevban (ra. anh) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v) buyurdular ki:

“Diğer milletler, tıpkı sofraya yemek için üşüşen insanlar gibi sizin üzerinize üşüşecekler.” Bunun üzerine sahabiler şaşkınlıkla sorarlar:

“Ya Rasûlullah, o gün sayımız çok mu az olacak?” Efendimiz (s.a.v): “Hayır” der. “Bilakis, o gün sayınız çok olacak. Fakat siz -çokluğunuz- bir akıntıya taşınan çer çöp gibi olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden sizin korkunuzu silecek, sizin kalbinize de “vehn” verecek.”

Bunun üzerine sahabelerden biri sorar: “Vehn nedir ya Rasûlullah?..”

O(sav) da buyurdu ki: “Dünya sevgisi ve ölümü sevmemek, ondan nefret etmek.” (Süneni Ebû Davut ) Hali pür melalimiz hepimize ayandır. Yazmak kolay, okumak daha kolay, yaşamak ise en zor olandır.

Vesselam…

Kategoriler: Deneme

0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir