Şakir Zümre
composite of light bulb graphics with figure holding question mark sign

Hayatımızda nice güzel günler gelmiş geçmiş! Saysak sayılır büyük ihtimalle! Zaten sayılacak kaç şey kaldı ki hayatımızda? Düşünmek gerekirse belki de o güzel günleri de kaybedeceğiz. En nihayetinde  güzel olan her şeyi kaybedeceğimiz gibi güzel günlerimizi de kaybedeceğiz zaten ama belki biraz daha geç kaybederiz. Madem, diyor kişi kendi kendine, bir şeyler kaybedeceğim, bari ilkelerim olsun da bir amaç uğruna kaybedeyim. Tabiki en başta bir ilkesi olmadığı için ilke edinmeye kalkıyor kişi. Sonradan edinilen her ilke ise beklendiği gibi değişken ve sallantılı bir ilke olacaktır. İşte bu minvalde bir ilke edinenlerin ilkesi de “Ne derler!” olmaktadır.

“Ne derler!” ilkesi farklı sebeplerle de olsa çoğu kişinin edindiği bir ilkedir. Temel prensibi küçük ya da büyük bir grup tarafından kabul görmeyi merkeze alır. Başarının beğenilerle ölçüldüğü şu asrımıza ne kadar da uygun bir ilke. Çağın tüm gereklerini karşılayabilmekte. Yapılan eyleme ayrıyeten bir anlam yüklemeye gerek kalmadan, basit bir soru ile kişi tüm işlerini dizayn edebilme imkanına sahip oluyor. Acaba “Ne derler?’’ En basit ilke bile ilkesizlikten iyidir diyenleri de mutlu edebilecek bir ilke. Ötesini berisini, sağını solunu karıştırmadan hayatı basit ve anlaşılır kılan bir ilke.

Bazen kişiyi bir merkeze bağlı kılarken, bazen de kişiyi bir merkezden kurtarmaktadır. Dediğim gibi çağın gereklerine gayet uygun bir ilkedir kendisi. Hatta çağların değişkenliğine göre bazı kurallarını değiştirerek temeldeki yapısını koruyan bir ilkedir. Monarşinin olduğu yerde kraliçeye selam çakarken, demokrasinin olduğu yerde çoğunluğu aratır kişiye. Faşizmin baskın olduğu yerlerde bilmem kimin faziletlerine methiyeler düzerken, sosyalizmin baskın olduğu yerlerde kimlere kimlere kin kusar kişi de akıllar durur neredeyse. Kişiler, düzenler, duruşlar, yazılar, duygular ve arzular tek bir ilkeye bağlanır zamanla. Kendilerine -haklı veya haksız- değer verilip ne dediklerine önem verilen o güruhun düşüncelerine. Bu aynı zamanda bir temkin getirir beraberinde. Sonuçta uğrunda ölünesi, sabit ve kolay tanımlanabilir bir ilkeden bahsetmiyoruz. Her döneme uyan, her kalıba sığan, her bedene bürünen bir ilkeden bahsediyoruz. Kime büyük gelecek olsa, yahu moda bu moda diye kabul ettirir kendisini. Kime küçük gelecek olsa “Sen de ne bağnaz adamsın modadan da hiç anlamıyorsun.” naralarıyla gelip dikilir karşımıza. Bizle alakası olmasa bile en sonunda yine bir türlü bizim karşımıza gelir. 

“Ne derler!” ilkesine dikkat edilmezse kişinin ruhunu sarıp ele geçirebilecek bir hale gelir bir zaman sonra. Çağımızın beğeni hastalığını besleyen bir ilaç gibidir. Evet bir ilaçtır ama bizi kurtarması gerekirken modern tıbbın ilaçları gibi hastalıkları kurtarır. Zaten en nihayetinde kurtarmak ise amaç ne fark eder kimi, nasıl kurtardığı? Kişinin bir otokontrol sistemi sahibi olmasını sağlar. Her ne kadar sonu kontrolsüzce şizofrenik bir bipolar bozukluğa dönüşüyor olsa da en azından bir otokontrol sisteminin sarsılmaz temellerini atmaktadır. Sürekli bir mutluluk yolunun yolcusu yapmaktadır kişiyi aynı zamanda.  “Ne derler!” fikriyatı zamanla belirli alışkanlıklar da oturtur insana. İyilik ve kötülüğün göreceli olduğu bu dönemde elbette ki hangisinin iyi, hangisinin kötü olduğu konularına girmeyeceğim. Her baktığımızdan kendimize ne çıkarabiliriz? Bizim payımıza düşen nedir? Bilmemiz ve aramamız gereken budur, bu ilke çerçevesinde. 

Kişi ne ister ki daha fazla diye saçma bir soruyu akıllara getirmeyelim. Çünkü kişi her zaman daha fazlasını ister. Ne kadar çok elde ederse o kadar çok aç gözlü olur. Ne kadar aç gözlü olursa eski halinden daha kötü olmaya o kadar yaklaşmış olur. Unutmamak lazım ne kadar yükselirsen düşüşün o kadar çok acıtır. Ne derler, hani şu bir şey yapan bir adam varmış. Ne olmuştu onun sonu? Hikaye önemli değildir hiçbir zaman. Her zaman bir şeyler yapmış, bir şeyler yaşamış birileri vardır. Sonları hazin ve elem doludur. Yapılmaması gereken birçok şey yapmıştır. Yaptığı bu şeyler de sürekli söylenir. Yani her yaptığını düşünmeli insan beğenisini beklediği grubun genel yargı ve değerlerine aykırı mı yaptığı yahut yapacağı şey. Düşünmeden yapılan her şeyde olduğu gibi yoksa ne derler? Hoş düşünülerek de yapılmış olsa ne diyeceklerse derler ya! En çok da kendilerine yakın olanlara söylerler o hiç söylenmemiş ve söylenmeyecek olan şeyleri.

Daha söyleyecek çok sözüm var. Belki de kelam eskimeye başlar benim yazım bittiğinde. Ama şöyle bir durup düşündüm de bu yazıyı istediğim gibi bitirecek olsam sonra bana ne derler!


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir