Muhsine Sevra Kaçalin

‘‘Yanmayı göze almayan İbrahim olamaz.’’

Kurban kelimesi Türkçeye Farsçadan, Farsçaya ise Arapçadan geçmiştir. Arapça g-r-b kökünden türemiş olan kurban sözlükte yaklaşmak kelimesinden türetilmiştir. Kurbanın, Arapça ‘‘Allah’a sunulan adak’’ anlamına geldiği bilinmekle birlikte bu kelimenin İbranice ‘‘korban’’ sözcüğü ile de ilişkili olduğu düşünülmektedir. İbranicede bu sözcük iki anlamda kullanılmaktadır. Birinci anlamı; yakın olmak, yaklaşmak anlamında kullanılmakta ikinci anlamı ise adak veya armağan sunmak fiillerinden türetilmiştir. Yine aynı kelimenin ‘‘kurbana’’ olarak Aramice/Süryanicede de adak, sunu, hediye anlamlarında kullanıldığı bilinmektedir. 

Kurban, yeryüzünde insanoğlunun ilk dönemlerinden itibaren varolagelmiş bir ibadet olarak karşımıza çıkar. İslam’da ilk kurbanın ilk insan, ilk peygamber olan Hz. Adem’in oğulları Habil ve Kabil ile başladığı bilinmektedir. Ancak bugünkü anlamda ilk kurban Hz.İbrahim zamanında kesilmiş ve son peygamber Hz. Muhammed(sav)’de bu ibadeti sürdürmüştür. Kurban bir ibadet olarak sadece İslam dininde değil, insanlığın varoluşundan bugüne pek çok farklı formda insanlık tarihinde görünür olmuştur. Sadece tek tanrılı dinlerde değil, politeist din yapısında da kurban önemli bir ibadet olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kurban ibadetinde diğer inanç sistemleri içerisinde Tanrıya adak sunma gayesinin yanı sıra, kötü güçleri def etme, ataların ruhlarını huzura erdirme, bereket ve bolluk sağlama amaçları da ön plana çıkmaktadır. Bazen bir hayvan, bazen bir insan, bazen ise tahıl türleri kurban olarak seçilmiştir. Yeryüzünde insanlık var olduğundan beri insanların Allah ile yakınlık elde etmek için kurban kestiği açıkça bilinmektedir. Yani kurban sunan kişi bu haliyle inandığı Rable ilişki kurmayı yahut önceden kurduğu ilişkiyi sürdürmeyi amaçlamaktadır. Bu sebeple kurbanın bir bağ olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu bağı kurmak ise tarih boyunca hep bir bedel ile olmuştur. Yahudiliğin ilk dönemlerinde bu bedel ilk çocuğun kurban edilişi ile, Eski Mısırda yine Nil Nehrine insan kurban edilişi ile olmuştur. Nitekim İbrahim peygamber de canından çok sevdiği oğlunu kurban etmek ile imtihan olmuştur. O halde kurbanın bugünkü sembolik anlamının aslında insanın en kıymetlisini Rabbe kurban edişi olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır. Kişi kurban kesmekle Allah’ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir şekilde ortaya koymuş demektir. Her kurban bize o ilk kurbanı, İbrahim(a.s)’in İsmail(a.s)’i kurban edişini hatırlatır. Ve her kurban İbrahimî teslimiyeti de sembolize eder aynı zamanda.

Nitekim bizim toplumumuz kurbanı sadece ‘‘bir hayvanı adamak’’ anlamında da kullanmaz. Anneler yavrularını severken onlara kurban olurlar mesela. Yahut birinden şiddetle bir şey isterken kurban olunur ona. Genellikle bir kişinin başkaları için kendi çıkarlarını, zamanını, kaynaklarını veya rahatını feda etmesi durumu da kurban vermek olarak ifade eder. Öyle ki İstiklal Marşımıza bile girmiştir kurban olmak deyimi. ‘‘Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!’’ (M. Akif Ersoy)

Bu örnekler gösteriyor ki kurban bizim için her zaman kutsal olagelmiştir. Bir ülkü uğruna feda olan canlara da,  bir felakette ölen kişilere de kurban denmiştir. Bu haliyle sonunda müşterek bir acı, bir bağ oluşturur kurban. Dini literatürde kurban ne kadar adak anlamına gelse de halk dilinde bu kelimeye yüklenen anlam her daim daha derin olmuştur. Edebiyatımızda da birine kurban olmak isteyen kişi, o kişiye karşı içten duygular beslediğini söylemiş olur. Ortada yine çok derin bir bağ vardır. Bağlanmadığı bir şeye kurban olmak, kurban vermek, o şeyden dolayı bir acı yaşamak istemez insan. Ama ortada apaçık bir bağ varsa da canını dahi kurban etmek ister onun yoluna.  Şair Abdurrahim Karakoç bu gönül bağını şu dizelerle ifade etmiştir;

 ‘‘Bizim kapı dost kapısı

Girene canımız kurban.

Selâm muhabbet tapusu

Verene canımız kurban.’’

İbrahim peygamber canından çok sevdiği oğlunu iman ettiği, gönülden bağlandığı Rabbine kurban ederken o sebeple gözünü kırpmamış, İsmail a.s’da yine canını, varlığının sebebi olan her şeyden çok önemsediği Rabbinin tek bir sözüne feda etmiştir. Bizler ise bugün Rabbimizin kurban emrini, bize emrettiği hayvanlar üzerinden gerçekleştiriyoruz. Hem malımızı arındırmanın hem de ruhumuzun Rabbe itaat etme isteğini karşılayıp ruhumuzu huzura kavuşturmanın en güzel halini gerçekleştiriyoruz. Ne İbrahim a.s kadar zor imtihanımız ne de İsmail a.s gibi can ile imtihan oluyoruz. Kulluğun bilincine varıp ibadetlerimizle Rabbimize yaklaştığımız bayramlarımız olması duasıyla…

Kategoriler: Deneme

0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir