Abdurrahman Kıroğlu
Ne güneşin nimetlerinden faydalanmayı biliyoruz, ne de yağmurun! Her durumu kendine eziyet etmeyi bilen bir nesil haline geldik. Sanki ilk defa biz bu dünyaya geldik! Sanki ilk defa zorluklarla bu nesil karşı karşıya kaldı! Boşuna dememişler “Kolay zamanlar zayıf insanlar yetiştirir.” diye. Zayıflığı nasıl algıladığımız da ayrı bir meseledir. Birisi için zayıflık olan bir başkası için güçlülük olabilir. Mesele insanoğlunun toplum halinde yaşamasında. Toplum halinde yaşayan insanoğlu birinin eksikliğini diğerinin fazlalığıyla örter. Eksiği olanın ise başka bir alanda fazlalığı vardır. Mesele toplumda asalaklar oluşmaya başladığında başlar. Bir toplumda başlayan sömürünün temelleri çalışanları da şevksizliğe iter. İstek kaybı verimi düşürür. Bir zaman sonra herkesi asalak olma isteğinde buluyoruz. Yani az çalışayım ama çok kazanayım. Mümkünse hiç çalışmayayım ama kazanayım.
Sosyal medyada insanların çokça şikayet ettikleri mevzuların başında bu geliyor. Hatta gençliğimizi yaşayamıyoruz feryatları her tarafı sarmış durumda. Yaşam kriterleri nedir bilinmez! Kimi neyle kıyaslıyorlar o da bilinmez! Gençlik yaşamaktan kasıtları nedir o da bilinmez! Kendilerin hangi dönemle kıyaslıyorlar, hangi dönemin hangi zümresiyle eş görüyorlar sorsak ayıp olur gibi. Benim asıl merak ettiğim mevzu: Bu kadar narsisti nasıl bir araya getirdik? Bir yerde ciddi bir sorun var. Güneşi, yağmuru, rüzgârı israf ettiğimiz gibi insanı da israf ediyoruz. Ve bunu tüm dünya olarak yapıyoruz. Süslü hayallerimiz, anlık gerçekliklere ulaşınca ebedilik iddiası var oluyor içimizde. Bu konuda çok söylenecek sözler var. İçimizin kabarıklığı, derdimizin çokluğundan geliyor. Herkes gibi bizim de çözüm önerilerimiz var. Lakin büyüklere bakınca alan memnun, veren memnun görünüyor. Gençlere zaten çok bir şey söylenmiyor. Biz sözü uzatmadan diyelim ki; gençlik bir defa yaşanır, Müslümanca yaşa! Belki birine dokunur da bize geri döner sözümüz.
Vesselam…
0 yorum