Abdurrahman Kıroğlu

Hayatı değerlendirmek isteyen kişinin öncelikle kelimeleri ele alması gerekir. Çünkü insanlar olarak anlamamızı, anlatmamızı, anlaşmamızı kelimelerle sembolleştirdik. Farklı dillerde konuşsak bile kelimeleri asla bırakmıyoruz. Hatta en zor ve karmaşık alfabelerle bile kelimeler kurma yarışına gireriz çoğu zaman. İletişim dediğimiz olay kelimelerle başlar ve kelimelerle biter. Kelimelerin yerini tutan hareketlerimiz dahi vardır. Her değerlendirmenin esasında kelimeler vardır. Ne de çok anlam yükleriz kelimelere! Kelimeleri incelemek için önce gramer bilmek lazımdır. Çünkü gramer, kelimelerin muhteva ettiği anlamlar üzerine kurulmuştur, gelişmiştir. Bu sebeple önce kelimeleri incelemek gerekir.

Kelimeler iletişimin bir parçası olduğu için öncelikle bütünü ele alalım, iletişimin üzerinde duralım. Kelime kökü önemlidir. Çünkü kelime tüm değişimine rağmen kök anlamından bir parça taşır. Kelime kökleriyle ilgili farklı teoriler olmakla birlikte Türkçe gramerinde en kabul gören teori, kökün asıl kelimeyle anlamca en yakın olan en küçük parça olduğudur. Buna göre iletişim kelimesinin ilet- kökünden geldiğini söyleyebiliriz. İletmek anlamından türediğini kabul edersek iletişimin temelinden bir şeyleri bir yerden bir yere aktarmak, bir şeyi iletmek merkezinde bir anlama oturur. İlet- fiili -iş- ekiyle işteş çatılı bir fiil olmuş olabilir. Eğer işteş çatılı iletiş- fiiline dönüştüyse karşılıklı iletme işine denir. Doğal olarak bir kişiye ait olmaktan çıkıp en az iki kişi temeli olmayı gerektirir. Yani kelimeleri tek kişi konuştukça amaca ulaşmış olmaz. İletişmek kökünün tüm anlamlarını taşımakla birlikte bir de ortaklık katmaktadır eyleme. Ve son olarak iletiş- fiiline -(i)m isim türetme eki gelirse iletişme halini ifade eden iletişim ismi oluşmuş olur. İsim olmuş olması bize kelime ile ilgili bir anlam daha verir. Kelimenin ifade ettiği anlamı sıfat olarak ya da fiil olarak üzerinde taşıyan kişi veya nesneye isim denir. Yani iletişebilen insanların iletişebilmesi halinde ortaya çıkan duruma iletişim denmiş olur. 

Eğer ilet- fiiline eklenen -iş eki mastar yapım eki ise iletiş kelimesi iletmek anlamına gelir. Dolayısıyla tek bir kişinin iletim yapmasıyla iletiş gerçekleşmiş olur. İletiş mastarının -(i)m isim yapan ekini almasıyla iletişme işinin mastarından yapılmışsa isim olur. Eğer -(i)m ekini birinci tekil şahıs eki kabul edersek benim iletme olayım olur. 

Eğer genel kabulün dışına çıkar ve kelime kökünü il+ olarak kabul edersek durum biraz değişir. İl eski Türkçe’den günümüze ulaşmış bir kelimedir. Günümüzde şehir anlamında, eski zamanlarda ise ülke anlamında kullanıldığı söylenen bu kelime ile ilgili şöyle düşünüyorum: İl kelimesi Türklerde profesyonel şekilde organize olmuş insanlar topluluğunun yaşadığı bölgelere verilen isimdir. İl+ isim köküne +et- eki gelmek suretiyle ilet- fiili oluşmuştur. İletmek fiili il olmaktan emir yani iletişimin temellerini atmak, insanlarla anlaşmak, insanlarla düzen kurmak için harekete geçmek, insanlarla birlik olmaktan emir anlamına gelir. Eğer ilet- fiiline -iş+ mastar eki gelmişse il yapma işinin ismi olur. İl olmak meselesi düzen tutturmakla alakalı biraz, biraz da istek duymakla. İl olduğun zaman ya da bir şeyleri il ettiğin zaman göçebelikten, konar göçerlikten düzenli bir hayata, kurallara uymaya, şehirli, illi olmaya aday oldun demektir. Yahut çok düzenli ve tertipli bir göçebelik, konar göçerlik yapmayı gerektirir. Eğer iletiş+ ismi -(i)m isim yapan ekini alarak iletişim şeklini almışsa il olmak konusundaki emri ihtiva eden konunun ismi haline gelmiştir. Yani il olma işini yapacak olanlara verilen emrin vaki olması demektir.

Eğer biraz da hayalperest olmayı göze alırsak ve komik olmak zor gelmeyecekse biz de farklı bir yol izler şöyle deriz. Kelimeyi ‘ile’ bağlacıyla birleşmiş edişim kelimelerinden oluşmuş birleşik bir kelime sayabiliriz. Öyleyse, ile bağlacına eklenen edişim kelimesi zamanla iletişim olmuştur da diyebiliriz, bu iki kelime birleşirken birleşme kuralları gereği iletişim şeklini alarak birleşmiştir de diyebiliriz. İle malumumuz bağlaçtır ve iki kelimeyi bağlar. Edişim ise et- fiil kökünden bir şeyi yapmak anlamından neşet eder. Et- fiil köküne -iş mastar eki veya işteş çatılı fiil yapım eki gelirse ediş olur ki; eki mastar kabul edersek yapmak hali, işteş çatılı fiil yapım eki kabul edersek karşılıklı bir şeyler yapmak anlamına gelir. Son olarak -(i)m ekini isim yapım eki kabul edersek bu yapma, etme eylemlerinin -işteş çatılı olsun olmasın- gerçekleştiği anın ismi olur. Eğer -(i)m ekini şahıs eki olarak görürsek o zaman da işteş çatılı olamayacağı için benim yapma, etme halim olur. 

İletişimle ilgili ilk teoriyi kabul edersek şunları söylemekte zorlanmayız: İletişim, karşılıklı aktarımın, anlaşmanın adıdır. Ya da en azından herkesin bireysel bazda kabullenip benim iletiş şeklim, benim iletişim diye çözümün merkezi olması gerektiği bir davranış biçiminin adıdır. İletişim bir fiilin hayata uygulanma boyutudur. Bir duyumsanma biçimidir. Hareket temelli, uygulanmaya yönelik, içinde yer alma gerektiren bir durumdur. İletişim aktarmaya niyetlenmekle başlar. Çünkü her fiilin, her hareketin başında niyet vardır. Niyetsiz işler yarım kalmış, hüsrana uğramış, yıkılmaya mahkum işlerdir. Dinimizin emrettiği tüm işler, yani tüm ibadetler niyetle başlamaktadır. Niyetsiz kabul olmayan ibadetler gibi niyetsiz ameller yok olmaya mahkum edilmiştir. İletişim için niyetlenmek gerekir. Her işe başlarken yapılması gerektiği gibi. Eskilerin dediği gibi “Gönülsüz tavuk, kabuksuz yumurtlar.” Niyeti azimle sonuna erdirmek iletişimin kaderi gibidir. Sonuna ermeyen bir niyet, iletişimi yarım bırakmak demektir. 

Eğer ikinci teoriyi kabule yanaşırsak şu sözler dilimizden rahatça dökülecektir. İletişim; batının tabiriyle modernizmin, doğunun tabiriyle medeniyetin ismidir. Bayındır olabilmenin temelidir iletişim. İki kişinin anlaşmasından ziyade, daha kalabalık insan gruplarının anlaşması anlamına gelir. İletişim, şehirlileşmenin, organize olabilmenin ismidir. Bir düzeni kabul edebilmenin; bir kanunun, bir törenin boyunduruğu altına girebilmenin adıdır. Belki de bu sebeple tarih boyunca Türkler devlet kurup devlet yıkmıştır. İletişimi sağlamak için kuralları kabul eden insan kimi zaman da kuralları beğenmeyip yeni kurallar ister. Zaten din denen olay da en yüce bir iletişim değil midir? Alemlerin Rabb’inden insanlığın kalbine indirilmiş kurallar yekûnu iletişimin adı olmaktan öte ne olabilir ki? O kurallara karşılık veren bir muhatap olduğunda iletişim gerçekleşmiş olur. İnsanlığı kurtaran bir baharın ismi, insanlığa müjde bir kışın ismi olur iletişim. Kimine müjdenin adıdır, kimine felaketin sıfatı. İletişime geçmek bazen felakete düçar olmak demekken, bazen kurtuluşa atılan ilk adımın nüveleri olabilir.

Eğer üçüncü teoriyi düşünecek olursak herhalde şöyle şeyler gelirdi aklımıza: İletişim birilerinin bir araya gelmesiyle oluşmaktadır. Birileriyle bir şeyler yapabilme kabiliyetine sahip olmak iletişime geçmenin ilk şartıdır. Tek taraflı iletimin ötesinde birileriyle yapılmakta olan bir eylemdir. Yapılan her ne olursa olsun birlik ve beraberlik ruhuyla, bu bilinçle yapıldıkça işler iletişime döner. Maksat anlaşmaktan ya da anlamaktan öte bir olay, maksat anlarken anlaşılmak. 

İletişim hayatın temelini teşkil eden, hayatı anlamlı ya da anlamsız kılan bir halin adıdır. Biz de bu yazımızda farklı bir açıdan iletişimi incelemeye, en azından gramerin bir yönü bakımından bizlere ne ifade ettiğini görmeye çalıştık. Bir dahaki yazımıza kadar esenlikle kalın. Selam ve dua ile…

Kategoriler: Deneme

0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir