Muhsine Sevra Kaçalin

“Bırakın doğruları gelecek söylesin
ve herkesi eserlerine ve başarılarına göre değerlendirsin.
Bugün onların olsun, ama uğrunda çok uğraştığım gelecek benimdir.”
Nikola Tesla

Elektrik, günlük yaşamımızda olmazsa olmaz bir yerde konumlanır. Sadece bir günlüğüne elektriği hayatımızdan çıkarmaya kalksak tüm dünya alt üst olur. Peki bizim için bu denli önemli olan elektrik hayatımıza nasıl girmiştir?

Antik Mısır’da M.Ö. 2750’de yazılmış bir yazıda, elektrikli yılan balığından bahsedilmiştir. Bu nedenle elektrik balığının izleniminden yola çıkarak, ışığın kimliği ve elektrikle ilgili doğruya en yakın, en eski yaklaşımların Araplardan geldiği düşünülmektedir. Fakat elektrik akımının kullanımı, ilk olarak M.Ö. 600lü yıllarda Antik Yunanlıların, kehribar üzerine kürkün (fosilleşmiş ağaç reçinesi) sürmesi ile iki madde arasında bir çekim oluştuğunu keşfetmeleri ile insanoğlunun hayatına girmiştir. Burada keşfedilen şey statik elektriktir. 1930’larda ise araştırmacılar ve arkeologlar, Antik Roma’da içinde bakır levhalar bulunan ve ışık üretme amaçlı kullanıldığını düşündükleri pil benzeri kaplar keşfetmiştir. Bağdat yakınlarında yapılan arkeolojik kazılarda da benzer cihazlar bulunmuştur. Bu da Perslerin de benzer formda piller kullanmış olabileceğini göstermektedir. Yani elektrik insanoğlunun hayatında tahmin ettiğimizden çok daha öncesinden beri var olagelmiştir. Fakat elektriğin kontrol edilerek kullanılabileceği fikri ilk defa 17. yüzyılda ortaya atılmıştır. Elektriğin icadı konusunda öne çıkan birkaç isim vardır. 

Gelelim asıl mevzuya; Thomas Edison’un 1879’da akkor lambayı icat etmesi ve New York’ta ilk elektrik üretim merkeziyle dağıtım şebekesini kurması ile birlikte elektrik enerjisi, evlerde ve sanayide yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. 20.yüzyılda ise artık hayatımızın vazgeçilmezi ve dünyamızın en önemli enerji kaynağı olmuştur. Öyle ki ısınmadan, sosyalleşmeye, ulaşımdan, eğlenceye her alanda artık elektriksiz yaşayamaz hale gelmiş bulunmaktayız. Elektrikli hayata bu kadar alışmışken elektriksiz yaşamı düşünelim biraz da. İkinci kata bile yürüyerek çıkmazken bir anda her yere yürüyerek gitme fikri bize çok da çekici gelmese gerek. Buzdolaplarında haftalarca hatta aylarca sakladığımız yiyeceklerimiz için de bir alternatif düşünmek zorunda kalabilirdik. Bulaşık makinaları, çamaşır makinaları, telefonlar, en zoru da herhalde şehirleri gündüzmüşçesine aydınlatan lambalar… Sağlıktan, güvenliğe, haberleşmeden, ulaşıma tüm hayatımızın kilit olduğu bir hayat.

Elektrik hayatımızın her alanında bu kadar kullanılırken ve hayatımızı pek çok noktada kolaylaştırırken bizden bazı götürülerinin de olduğunu söylemeden geçmek olmayacaktır elbette. Edison’un; ‘‘Elektriği o kadar ucuz hale getireceğiz ki sadece zenginler mum yakacak.’’ diyerek bir öngörüde bulunduğu sözünü anımsayalım. Elektrik her eve girdi, Edison’un elektriğin her eve gireceği konusundaki öngörüsü doğru, dahası mumların bugün yalnızca keyif için kullanılıyor olması da bir gerçek. Peki elektrik faturası bunun neresinde? Her hizmetin bir bedeli vardır ilkesine istinaden kapitalist bir girişimciden, iyi bir öngörü ile yaşadığımız çağ özetlenmiş. Bu kadar elektrikten bahsetmişken dahası fatura meselesine değinmişken hele de Edison’un adını bu denli tekrar etmişken Tesla demesek olmaz. Nikola Tesla bedava enerji sunma yolunda çok çaba sarfetmesine rağmen yaşadığı dönemde çokça örselenmiş delikanlı bir abimizdir. Tesla’nın bizlere elektrik enerjisini ücretsiz ulaştırma çabalarını kim boşa çıkarmıştır dersek cevabı gecikmeden alırız herhalde: tabii ki Edison. Peki ama neden? Edison kar odaklı bir kapitalistti ve doğru akım sistemleri üzerinden -amiyane tabirle- köşeyi dönmüştü. Tesla’nın alternatif akımı daha yüksek voltaj elektrik üretmeye imkan sağlamakla kalmıyor elektriğin çok daha uzağa, çok daha ucuz bir şekilde taşınmasını mümkün kılıyordu. Fakat bu durum Edison’un ekonomik çıkarlarıyla çatışıyordu. O da kendince yapması gerekeni yaptı ve Tesla’nın fişini çekti. Yani tabiri caizse Tesla köylü, Edison köylüden alıp tüketiciye satan tüccar; Tesla veresiye veren, Edison peşin satandı. Akım Savaşları olarak adlandırılan bir dönemin iki tarafını bu vesileyle tekrar anmış olduk. Akım Savaşlarını kim kazanmıştır derseniz, kendi döneminde parayı bulan kişi Edison olsa da ilerleyen zamanlarda Tesla’nın daha iyi bir sistem geliştirdiği ortaya çıkmış ve zamanla alternatif akıma geçilmiştir. Günümüzde elektrik evlerimize gelene kadar alternatif akımla taşınmakta, evlerimizde ise doğru akıma çevrilmektedir. Son günlerde yapılan zamlardan nasibini çokça alan elektrik faturalarının mucidini bu şekilde tekrar hatırlamış olalım.

Dipnot: Edison çağının en önemli mucitlerinden biriydi. Fakat Edison’u Tesla’dan farklı kılan, istediği şeyi elde ederken yoluna çıkan engelleri zalimce yöntemlerle aşmaya çalışması idi. Öyle ki Edison alternatif akımın yayılışı karşısında çaresizliğini alternatif akımı karalama çalışmalarıyla sürdürmüş ve yardımcısına alternatif akımla çalışan bir elektrikli sandalye ürettirmiştir. Dolayısıyla sadece elektrik faturasının değil, elektrikli sandalyenin de dolaylı olarak mucidi olmuştur. 


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir