Abdurrahman Kıroğlu

Hemen hemen bütün insanların üzerinde ittifak ettiği bir konu insanların toplumlar halinde yaşıyor olmasıdır. Buna rağmen insanlar tarih boyunca çok az konuda anlaşabilmişlerdir. Bu konulardan birisi de eğitimin gerekliliği konusudur. Eğitimin içeriğinden bağımsız olarak eğitimin gerekliliği son elli yıla kadar tüm dünyada aksi bir görüş olmayan bir konuydu. Son elli yılda ise dünyada farklı sesler yükselmeye başladı.

Meseleyi falancaların verdiği eğitim yanlıştır noktasında ele almak istemiyorum. Elbette insanlar dünya görüşleri, dini inanışları, siyasi menfaatleri, maddi çıkarları vs. konulardan dolayı farklı bilgiler barındıran ve farklı şekillerde gerçekleşen eğitim türevlerinin kullanılması normaldir. Kiminin kimine göre yanlış bilgiler içeren bir sistemi tercih etmesi de anlaşılabilir. Birinin eğitim kabul ettiği şeyi ötekinin eğitim olarak kabul etmemesi de anlaşılabilir. Meseleyi bir şeylerin nasıl ve niçin yapıldığının öğretilmesi gerekliliğinin olup olmadığı noktasında ele almak istiyorum. Yahut bir mesleğin kusursuzca yapılmasında bir ustadan öğrenilmesi zorunluluğunu konuşmak istiyorum.

Öncelikle tüm bu meselelerin günümüz şartlarında değerlendirilmesi gerektiğini hatırlatmak isterim. Bununla beraber elbette insanlık tarihi son dönemde sahip olduğu imkanlara sahip olmadan da bu seviyelere gelebilmiştir. Yani ne günümüz şartlarının iyi olması ne de zamanında şimdiki kadar bilgi birikimi olmaması bir avantaj yahut dezavantaj durumunu kanıtlamamaktadır.

Peki eğitim gerçekten gerekli midir? Gerekliyse eğitimsiz zannettiğimiz birçok insanın eğitimlilerden daha başarılı olmasını neyle açıklayabiliriz? Ya da tüm dünyanın eğitim politikalarının sil baştan değişmesi mi gerekmektedir? Burada genel geçer bir kuralda buluşabilecek miyiz? Ya da buluşmamız gerekmekte midir? Özellikle son iki yüz yıldır dünyada eğitimin toplumları kontrol aleti olarak kullanıldığı iddiası gündemdedir. Dünyanın her tarafında kurumsal okullarda okuyanlar bu harcadıkları zamanın kendilerine icra ettikleri meslekte pozitif getirisi olması gerektiğini iddia etmektedir. Halbuki iş ortaya çıkmadan önceki süreç değil, işin sonucunda ortaya çıkan ürün kıymetli değil midir? Bir çiftçi üstün bir çaba ile en kaliteli araçlar kullanarak tüm ürünlerin en iyisiyle çalışsa ama hasat zamanı ürün alamasa ve dese ki bana ödeme yapacaksınız nasıl bir sonuç alabilir? Ortaya çıkan ürün kaliteli olmadıktan sonra ücret nasıl yüksek beklenebilir ki?

Özellikle eğitim camiası eğitimin zorunluluğundan ve faydasından bahsederken, dünyanın hiçbir tarafında beklenen sonuçlar ortaya çıkmamaktadır. Eğitimde istatistiksel olarak dünya lideri olan ülkeler hangi konularda dünyada liderlik ediyorlar? Gerçekleşmeyen iddialar ne zamandan beri geçerli olmaya başladı? Eğitimde dünya öncüsü olan devletler maalesef istatistik ötesine geçememektedir. Japonya gibi son yüzyılın teknoloji devi sayılan ve iş ahlakında dünyada parmakla gösterilen bir ülkeye turistik gezi yapanların büyük çoğunluğunun olumsuz yorumlarını nereye koyalım? Japonların intihar oranları neden bu kadar yüksektir? Alman disiplini dediğimiz şeyin alt yapısındaki tarafgir öfkeyi neden yıllardır eğitemediler? Fransızların modernlik adı altında temel insani değerlerin altına inmesini hangi eğitimle açıklayabiliriz? Yahut acaba her biri farklı birer eğitimin sonucu mu?

Peki ya ülkemizde eğitimli insanlar övülürken, eğitimli insanların davranışlarının yerilmesi neyle açıklanabilir? Ya da belirli bir üniversiteden mezun olmayan kimsenin eğitimsiz sayılması ne kadar doğrudur? Eğitim seviyesi artan kişinin müsamahasının düşmesi hangi mantıkla açıklanabilir? Acaba eğitimle bu durum mu gerçekleşmektedir? Aynı şartlar gerçekleştiğinde aynı sonuçlar ortaya çıkıyor ve sonuçtan memnun değilsek şartları değiştirmek gerekmez mi?

Ülkemizde uzun yıllardır tartışılan mektepli alaylı tartışması vardır? Bir okulda ilgili konuyla ilgili eğitim alanlar mı daha iyidir yoksa ilgili alanda mesleki tecrübe edinenler mi? Elbette saha da elde edilen bazı tecrübeler kitaplarda yazmamaktadır! Aynı şekilde kitaplara geçen bazı durumlarda sahada yıllarca karşımıza çıkamayabilir! Her iki alanın iç içe geçmesi gerektiğini söyleyenler çok olsa da bunu pratikte uygulayabilen sayısı oldukça azdır. Mesele aslında eğitimi verecek olan eğitimcilerin bunu bir meslek olarak görüp görmeyeceği meselesidir. Yani para kazanmak için mi bu işi yapacaklar, yoksa belirli bir idealler uğruna mı? Eğer para kazanmak içinse ödenen para karşılığında ortaya çıkan ürün yeterli değilse ne gibi sıkıntılar ortaya çıkacak? Ya da bunu meslek edinenler konfor alanlarına girip kendilerini rölantiye aldıklarında ortaya çıkan sonuç ne halde olacaktır? Gelişen ve değişen dünya bazı bilgilerin öğrenilmesini gerekli kılmazken bazı yen bilgilerin öğrenilmesini mecburi kılmaktadır! Bir konuyu öğrenmek zorunda kalan kişi ise gittiği okulda onu öğretmeseler bile bir türlü onu öğrenmektedir. Hele ki günümüz internet çağında bu çok daha kolaydır. Öyleyse eğitim gerçekten şart mıdır? Ya da şöyle soralım gerçekten birilerinin bizim ihtiyaçlarımızı belirleyip ona göre bir müfredattan geçmemiz gerekli midir? Artık her türlü bilgi bir tık uzağımızda iken bu bilgileri öğrenmeye zorlanıp buna göre mesleki beceri sahibi olduğumuz iddiası gerçeklik taşımakta mıdır?

Çok da lafı uzatmaya gerek yok! Eğitimi sadece okulda verilen bir şey olarak görürsek tüm bu sorular ile karşılaşmamız gayet normaldir! Eğitim kurumlarını binaların içerisine sokan anlayış eğitim kurumlarını konfor alanına itmektedir. Sahada olması gereken eğitimin zorunluluğundan bahsederken sahada eğitimi daha zor hale getirmekteyiz. Evet eğitim şarttır diyebiliriz. Peki binaların arasına sıkışmış bu şekilde mi şarttır? Bence cevap çok açık!

Vesselam…


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir