Merve Günbattı
Yeryüzü, bize atalarımızdan miras kalmadı,
Onu çocuklarımızdan ödünç aldık.
(Kızılderili Atasözü)

Çocuk istismarı, tarihin hemen her döneminde, tüm toplumlarda yaşanan evrensel bir sorundur. Dünya Sağlık Örgütüne göre çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen, bir yetişkin veya toplum tarafından bilerek ya da bilmeyerek yapılan davranışlar çocuk istismarı olarak kabul edilir. Buna ek olarak, yetişkinlerin istismar olarak tanımlamadığı veya çocuğun istismar olarak düşünmediği eylemler de istismar olarak tanımlanmaktadır.

Peki farkında olmadan çocuklarımızı istismar ediyor olabilir miyiz? Hangi davranışların istismar olduğunun farkına varmak istismarın önlenmesinde önemli bir adımdır. Çocuklarımızın huzurlu ve güvenli ortamlarda yaşayabilmeleri ve gelecek toplumda sağlıklı bireyler olabilmeleri adına istismar kavramına sırtımızı dönmemeli, çocuklarımız için en azından bilgi sahibi olmalıyız. 

İstismar kavramı fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik istismar olarak alt başlıklara ayrılmaktadır. 

Fiziksel istismarda çocuğun bedeni gözle görülür bir hasara uğramaktadır. Vücudunun genellikle yumuşak yerlerinde lezyonlar (doku bozukluğu) sıklıkla görülmektedir. Ayrıca bu lezyonlar özellikle kaza sonucu oluşması beklenen bölgelerin dışındaki bölgelerde yer almaktadır. Ceza ve disiplin yöntemi olarak çocuğun dövülmesi, ağzına yanıcı maddeler sürülmesi, çocuğun uygun olmayan ortamlarda çalıştırılması da fiziksel istismarın örnekleridir. Toplumların kültürel uygulamaları da (çocukları okula göndermeme, evlendirme, seks işçiliği veya çocuk pornosu, kızların sünnet edilmesi vb.) istismarı artırmaktadır.

Duygusal istismar fiziksel istismar kadar kolay anlaşılamayabilir. Fiziksel ve cinsel istismara uğrayan çocuklar aynı zamanda duygusal istismara da uğramaktadır. Genel olarak çocuğu azarlamak, bağırmak, kötü davranmak, emir vermek, alay etmek, aşağılamak, ayrımcılık yapmak ve onu dinlememek duygusal istismar türleri olarak sayılmaktadır. Ebeveyn ya da çocuktan sorumlu kişi, duygusal istismara isteyerek veya farkında olmadan sebep olabilmektedir. Duygusal istismar öğrenilen bir davranış biçimidir ve kuşaktan kuşağa aktarılmaktadır. Sevgisiz ve ilgisiz yetiştirilen çocuklar, öğrendikleri şekilde çocuk yetiştirirler. Sevginin gücüne inanan biri olarak hafızalarımızda yer edinen “Dünyayı sevgisiz büyüyen insanların savaşı mahvetti!” sözünü hepimize hatırlatmak istiyorum…

Çocuk cinsel istismarı, çocuklar üzerinde en çok hasara ve yıkıma neden olan istismar türüdür. Cinsel istismarın geniş bir tanımı bulunmaktadır. Ancak basite indirgemek gerekirse, cinsel istismarı temas içeren cinsel istismar ve temas içermeyen cinsel istismar olarak ikiye ayırabiliriz. Çocukla cinsel içerikli konuşma, çocuğun uygun olmayan fotoğraflarının çekilmesi, çocuğa pornografik fotoğrafların gösterilmesi, çocuğun cinsel gelişimiyle ilgili sözlü ve duygusal istismar, istismarcının kendi genital bölgelerini çocuğa göstermesi, çocuğun başkalarının cinsel istismarına şahit edilmesi temas içermeyen cinsel istismar örnekleridir. Temas içeren cinsel istismar ise çocuğun cinsellik amacıyla öpülmesi, çocuğa cinsel tatmin amacıyla dokunulması, cinsel haz sağlamak için çocuğa karşı cinsel şiddet uygulanması, çocukla vajinal ya da anal birleşme, çocuğu fuhuş için zorlama şeklinde sıralanabilir. Çocukluk döneminde yaşanan cinsel istismar ruhsal, fiziksel ve psikolojik olarak çocuğu ciddi anlamda etkilemekte, yetişkinlik döneminde topluma tam ve etkin katılımı engellemekte ve toplumda sağlıklı bir birey olmasını kısıtlamaktadır. Cinsel istismara uğrayan çocukların yaşamları olumsuz etkilenmekte; çocukta davranışsal ve duygusal bozukluk, uygunsuz cinsel davranışlar, anksiyete, kaygı, depresyon, okul başarısında düşüş gibi durumlar görülmektedir. 

Ekonomik istismar çocuğun çocuk olmadan büyümesine sebep olmaktadır. Ailenin yoksullaşması ile birlikte geçim kaygısına ortak olan çocuk, çocuk işçiliği ile tanışmaktadır. İşverenler düşük ücretle çalıştırdıkları, daha az maliyetli oldukları için çocuk işçileri talep etmektedir. Çocuğun ruhsal ve fiziksel sağlığını olumsuz etkileyen, emeğinin karşılığının verilmediği ortamlarda çalıştırılması ekonomik istismar olarak tanımlanmaktadır. 

Çocukluk çağında yaşadığımız travmalarımız hayatımızın her döneminde kendini hatırlatmaktadır. Özellikle istismar ve ihmal gibi üstesinden gelmesi zor ve tek başına mücadele etmesi güç olan travmalar yaşamımızı oldukça etkilemektedir. Ülkelerin çocuğa vermiş olduğu değer, istismar ve ihmal vakalarının artmasında veya azalmasında rol oynamaktadır. Dayağın otorite ve disiplin aracı olarak kullanılması, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi ve değer görmemesi, töre cinayetleri; istismar ve ihmalin yolunu açmaktadır.

Çocukların gözlerindeki ışığın hiç sönmediği, hayatın kötülüklerinden uzak kaldıkları, sağlıklı, huzurlu, sevgi dolu bir dünyada yaşamalarını temenni ediyor ve bunun bir bakıma biz yetişkinlerin elinde olduğunu hatırlatmak istiyorum.

Kaynakça

Akça, F. A. (2019). Sosyal Hizmet Öğrencilerinin ve Çalışanlarının Aile İçi Şiddet ve Cinsel İstismar Algılarının Değerlendirilmesi. Üsküdar Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Sosyal Hizmet Ana Bilim Dalı. İstanbul.

Ballı, Ö. (2010). Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne Başvuran Çocuk İstismarı ve ihmali Olgularının Değerlendirilmesi. Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Adana.

Kaytez, N., Yücelyiğit, S., & Kadan, G. (2018). Çocuğa Yönelik İstismar ve Çözüm Önerileri. Avrasya Sağlık Bilimleri Dergisi, 1(1), 18-24.

Polat, O. (2007). Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı. Ankara: Seçkin Yayınları.


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir