Efe İdris Arslan
Ölü Denizi defnedecek bir gezegen arıyorum. Ona olacak kefen bulamadım. Çöp poşeti de üretmiyorlar boyuna göre. Onu oradan almalıyım, insanlar cesedinin üzerinde oyun oynuyorlar, ölüye saygısı yok kimsenin. Kimse duymuyor sesini, bir ben duyuyorum. Ama bakmayın sağır olduklarına, biliyorlar. Ölü Deniz’e de Filistinli çocuklara davrandıkları gibi davranıyorlar. Biliyorlar, görüyorlar, gülüyorlar, geçiyorlar. Trajikomik olmalı onlar için, kara mizah diyorlar. Karalar bağlamadı mı zaten her yerimiz! Bir mizahı bağlamadığı kalmıştı.
Yeter! Ölülere bu kadar baktığım yeter! Bir el sıksam kafatasıma sekip cadıların makyaj aynalarına saplanır mı, yoksa sadece kafatasımda bir mermi ile mi yaşarım? Yalnız patlattığımla mı kalırım altıpatları? Altıpatlar altı kez mi patlar yoksa altı mı patlar? Mısır da patlar. Nereye geldim bir intihar girişiminden! Sizin için boş sorular oldu bunlar sanırım. Ne dolu ki şu köpeğini ciğerlerin yiyeceği dünyasında!
Sorular sorsam ne yazar ne çıkar septilyon soru sıralasam art arda. Uçak savar gibi peş peşe vursam akılları olmayınca ciddiye alan. Telefonlara bıraktığım cevapsız aramalar kadar sevilseydim eğer şimdi bu kadar sorum olmazdı. Ya da sorun olmazdım herkese. Fazlalık gibiyim durduğum yerde. Ağır geliyorum oturduğum masaya, baktığım televizyona, filmler girip çıkıyor vizyona ve ben beklediğim filmler vizyona girdikçe daha iyi anlıyorum yalnızlığımı.
Ölü Deniz kadar yalnızım. Ve bazen çiçek koparacak kadar vahşileşiyorum. Karınca ezecek kadar acımasızlaşıyorum ve her dakika Ölü Deniz turistlerine biraz daha benziyorum. Unutmaya başladım bazı türkülerimi. Bir ülküm vardı bir aralar, herkes için bir türkü söylenmeliydi. Tüm babalara, annelere, öğretmenlere, kapıcılara, tezgahtarlara, çocuklara… En çok da çocuklara… Ama en çok büyümeden ölenlere… Ölüp de mezara girmeyenler var, bir de doğduğu gibi çocukluğu ölenler. Bunlar kendi içinde ayrılmalı ve hepsi için birer türkü söylenmeliydi. Şimdi söylediklerimi de unutuyorum. Ölü Deniz’i de unutacağım yakında ve bir tek anlam veremediğim sorularım, birkaç türküm ve yalnızlığım kalacak. Ve şöyle diyeceğim kendi kendime; ‘‘Neyim var ki kaybedecek, yalnızlığımdan başka!’’
0 yorum