Şakir Zümre

“Bu nasıl bir soğuk yaz gününde ızdırabım oldu?” diyen şair acaba neyi kastetmiştir diye sorguluyor hayatın kendisinden habersiz bir insan. Vicdanların zaten görünmediği şu ahir günlerde kendi sömürü düzenini arıyor insan. Maalesef ki menfaat günlerindeyiz. Menfaatsiz birbirine selam dahi vermiyor insanlar. Zaten diyorlar selam menfaatin başlangıç noktası değil midir? Kim kime değerler üzerinden saygı duysun? Değer dediğiniz şey zaten bir malın para cinsinden ifade edilmesi değil midir? Bu işin ederi nedir sözünü çokça duymuşsunuzdur! Değerlerimiz ederi kadar oluyor ancak.

Okullarımızda değerler eğitimi verildiği biliniyor. Hatta bakanlığın en çok önemsediği konulardan birisinin bu olduğu, tüm okullara mecburi değerler eğitimi çalışmaları yaptırıldığı da biliniyor. Değerler eğitimi verecek öğretmenlerin üç kuruş hesabı yapmaya mecbur edilmeleri enteresan bir durumdur. İyi para kazananların da değeri sadece bir mal veya hizmetin alım bedeli olarak düşünmesi de ayrı bir açmazdır.

Bu soğuk yaz günlerinin soğukluğu vicdanların soğukluğundan geliyor. Yoksa vicdanlar sıcak olduğunda hava durumundan bağımsız bir sıcaklık içinde oluyoruz. Maalesef ki insanlık buzul çağına girmiş durumda. Vicdanlar hiç olmadığı kadar kötüye ve kötülüğe açık. Yeryüzünde kan dökerek varlığını gösteren insan dökülecek kan kalmayınca sömürüye başlamış. Bu başımıza taktığımız bir taç gibi değerlendiriliyor. Zaten hangi mantıklı insan kafasına bir metal parçası bulundurmakla övünür ki! Hangi mantıklı insan sırf kafasında bir metal parçası var diye bir insana yücelik atfeder ki? Ya da üç tane cehalet lideri neden iki alimin sözünü şerh etti diye ilmin kriterlerini belirlesin ki? On kendini bilmezin kuralları neden dokuz âkil kişiyi tahakküm etsin? Akıl bunun içinde bir yerlerde olabilir! Peki vicdan bunun neresinde?

Aklı soğuk yenen bir yemek zannedenler vicdanların soğukluğundan dem vurmaktalar. Bu sıcak temmuz günlerinin soğukluğu nereden gelmektedir? Şair, Peygamber(sav)’e seslenirken “vicdanlar sakat çıkmadan yarına” diyorken şu an sakat kalmamış bir vicdan mı vardır? Herkes kendi menfaatine gelen bir mevzu olduğunda vicdandan, ahlaktan, insanlıktan dem vuruyor! Başkalarına geldiğinde ise kendi hakkından, hukukundan dem vurmaya başlıyorlar! O zaman bu kimin, neyin sıcaklığı? Bu nasıl vicdan ki soğukluğundan bahsediliyor?

Her sebepte dinden soğuyan insanlar makamdan ve mevkiden soğumuyor. Bu mevki yüzünden bunlar başıma geldi diyen insan mevkiyi bırakmayı düşünmüyor. Trafik canavarlarına söverken hiçbirini şikayet etmeyi düşünmüyor. Yeri geldiği zaman kendisi de kuralları gevşetmekten çekinmiyor. Tatil hesabı yaptığı kadar namaz hesabı yapmayan adamlara dindar diyor.

Son sözümü yine bir şair sözüyle bitirmek istiyorum: “Bu çağdan nefret ettim, etimle kemiğimle nefret ettim.”


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir