Kalemtıraş Ekibi

1909 yılında İstanbul’da doğan Nurettin Topçu’nun asıl adı Osman Nuri Topçu’dur. Nurettin Topçu’nun ailesi Erzurum’da ‘Topçuzadeler’ diye tanınır. Dedesi Osman Efendi, Erzurum’un Ruslar tarafından işgali sırasında Türk Ordusu’nda topçuluk yaptığından dolayı bu lakapla anılmaktadır. Nurettin Topçu’nun babası Ahmed Efendi ticaretle uğraşmaktaydı. 

  1. Meşrutiyet’in ikinci yılında İstanbul’da dünyaya gelen, ilk ve orta tahsilini Osmanlı Devleti’nin son yıllarında, lise tahsilini Cumhuriyet devrinde, üniversite tahsilini ve felsefe doktorasını Fransa’da tamamlayan Nurettin Topçu’nun; coğrafya olarak Anadolu’yu, tarih ve kültür olarak Selçuklu-Osmanlı tecrübesini merkeze alan bütünlüklü bir düşünce dünyası vardır.

Topçu, meselelere esas itibariyle ahlâk üzerinden yaklaşır. Hem felsefî bakımdan hem de ferdî ve ictimaî yapı itibariyle ahlâk meselesi merkezdedir. Topçu’nun düşünce sisteminde oldukça ağırlıklı bir rol oynayan ahlakçılığın temelleri daha çok onun lise yıllarında atılmaya başlamıştır. En büyük merakı, küçük sandığı içinde okuduğu kitap ve dergileri biriktirmektir. Milli ve dini duygulara bu çağlarda bilinçli olarak sahip çıkmaktadır. Mehmet Akif’e karşı duyduğu sevgiyi bu yıllarda Türkçe öğretmeni Nafiz Bey’den edinir.  Düşüncesinin temel kavramları olan hareket, irade ve isyan felsefî olduğu kadar ahlâkî ve tasavvufî kavramlardır. Cumhuriyet devri Türk felsefecileri ve aydınları arasında ahlâk konusunda en çok metin kaleme alan ve bu sahadaki vurgularını bütün hayatı boyunca ısrarla sürdüren kişi Topçu’dur. Doktora tezinde geliştirdiği ve birçok yazısında işleyeceği “isyan ahlâkı” fikri M. Blondel’in, bazı bakımlardan Kant ve Bergson etkileri taşıyan hareket (action) felsefesinden ilhamla determinist, rasyonalist, sosyolojist, pragmatist ahlâk anlayışlarının, bir başka ifade ile modern düşüncenin, kapitalist dünya görüşünün karşısında yer alan bir tefekkür, bir yaşama tarzı ve bir tez olarak teşekkül etmiş ve gelişmiştir. İsyan ahlâkını anarşizmden ayıran şey “ebedi ve âlemşumül merhamet nizamı”na bağlı olması, “namütenahi kuvvete itaat ve teslimiyetle’’ neticelenmesidir. Şu cümleler ona aittir: “Ahlâkî vasfını taşıyan her hareket, bizim tarafımızdan bir anarşizm hareketi, ilâhî irade karşısında ise bir itaattir”; “Bir hareket ancak kendi içerisinde baş kaldırdığı bir nizama karşılık yeni ve zorunlu olarak daha üstün bir nizamın iradesini taşıyorsa isyan adını alabilir”.

Hareket, irade ve isyanın karşısında konformizm vardır. Yani insanın kendi hislerine, ihtiraslarına, başkalarının tercihlerine, dayatmalarına, toplumun kabullerine boyun eğmesi, onlara uyum sağlamayı benimsemesi bulunmaktadır ki bunların üzerinden tanımlanan “iyi insan”, “iyi vatandaş” çerçeveleri ancak gayrı ahlâkî bir duruma işaret edebilir. Topçu’nun Şubat 1939’da çıkarmaya başladığı ve ismiyle birlikte hatırlanan derginin adının ‘‘Hareket’’ olması da doğrudan bu çizgiyle alakalıdır.

Topçu, bütün batılılaşma tarihimizi etkisi altına alan kültür-medeniyet ayırımı meselesini yeniden ve farklı bir şekilde ele alan nadir mütefekkirlerden biridir. Onun bu konudaki en önemli vurgusu bu ayırımının sathiliğine dair olanıdır. Nurettin Topçu’ya göre evrensel olduğu söylenen ve büyük ölçüde bilim ve teknoloji üzerinden tanımlanan medeniyet, içinde barındırdığı zorba ruhundan ve kapitalist bağlamından ayrı olarak düşünülemez ve ele alınamaz. Temize çıkarılmaya çalışılan bilim ve teknoloji de hakkın yerine geçen kuvvet hakimiyetinin ve insanla tabiatı tahrip eden sanayileşmenin, sömürünün kaynağı olan iki alandır. Kapitalist sistemi kuvvetlendiren ve insanı esarete sürükleyen teknolojik gelişmeleri insanlık adına bir başarı ve ilerleme olarak takdim etmek büyük bir yanlışlıktır. Ağır sanayi, kalkınma, sanayileşme söylemlerinin meşru, makbul bir savunma ve atılım hamlesi olarak takdim edildiği, fabrika bacaları ile minarelerin yan yana zikredilip resmedildiği ellili, altmışlı, yetmişli yıllarda Topçu’nun bu fikirleri muhafazakâr kesim tarafından fantezi veya kalkınma karşıtlığı gibi sathi düzeyde anlaşılmıştır.

Kısaca özetlemek gerekirse Topçu toplumun sorunlarıyla yakından ilgilenmiş, onlara çözüm üretebilmek için çaba göstermiş bir düşünürümüzdür. O, Batı kaynaklı toplumsal, kültürel sorunlara çözüm üretebilmek için öncelikle Batı’yı yakından tanımamız gerektiğini savunmaktadır. Milli birliğin sağlanabilmesi, dinin doğru anlaşılabilmesi için felsefenin gerekliliğinden söz etmektedir. Ayrıca Topçu; kültür, teknik ve medeniyet üçlüsünün birbiriyle yakın ilişkisine dikkat çekerek kültüre uygun teknik geliştirerek Batı medeniyetlerini taklitten kurtulabileceğimizi savunmaktadır.

Topçu, fikri faaliyetlerini Türk Kültür Ocağı, Türk Milliyetçiler Cemiyeti ve Türkiye Milliyetçiler Derneği’nde sürdürmüştür. Bu sebeple 1950’lerden itibaren İslamcı ve milliyetçilerin önde gelenlerinden birisi haline gelmiştir.

Nurettin Topçu 1975 yılında öğretmenlikten emekli olduktan sekiz ay gibi kısa bir süre sonra rahatsızlanmış ve 20 Mayıs 1975’te yapılan ameliyat sonucu pankreas kanseri olduğu anlaşılmıştır. 10 Temmuz 1975’te vefat etmiştir. 11 Temmuz Cuma günü Fatih Camii’nde kılınan namazın ardından Kozlu kabristanına defnedilmiştir.


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir