Kalemtıraş Ekibi

Suriye, Orta Doğu’nun kadim ülkelerindendir. Sınırları her zaman şimdiki gibi olmasa da hemen hemen bugünkü ile aynı sınırlar için Suriye ismi kazınmıştır hafızalara. Çok uzun bir geçmişe gitmeden bin beş yüz yıl kadar geriye gidince Gassanileri görürüz bu topraklarda. 613’te Sasaniler ele geçirir bu verimli ve stratejik toprakları. Herakleios için bırak gitsin denilecek yerler değildir Suriye toprakları.  628’de tekrar el değiştirir. O zamanlar Bilâduş-Şam olarak geçen Şam beldelerinden biri sayılır. 

Mute savaşı, Gassani emirinin Allah Rasulü(sav)’nün elçisini öldürmesi sebebiyle yapılmıştır. Hz. Ebu Bekir devrinde Halid b. Velid komutanlığındaki Ecnadeyn Savaşıyla Suriye kapıları Müslümanlara açılmıştır. Hz. Ömer devrinde iyice yerleşmiştir Müslümanlar Suriye’ye. 661 yılında kurulan Emevi Devleti’nin başkenti Dımaşk’tır. Dımaşk bugünkü Şam şehrinin eski ismidir. İran-Bizans ihtirasından kurtulan Suriye’nin huzuru hiçbir zaman fazla uzun sürmemiştir. Emevi Devletiyle beraber halifelik kavgaları belayı uzak tutmayacaktır Suriye’den. Siyasi güç Abbasilere geçince Irak’ın eyaleti haline gelmiştir Suriye. Siyasi isyanların da başkenti olmuştur doğal olarak. 830-832 yıllarında başlayan Bizans seferleri, Abbasi halifesini Suriye’ye sürüklemiştir. Bu sürükleniş beraberinde Şiilerin de Suriye’ye girişini ve yerleşmesini başlatmıştır. Şiilerin Suriye’ye girişi beraberinde bir anarşi getirmiştir. Bu siyasi kavgalardan Tolunoğlu Ahmed Bey galip çıkmış ve Suriye topraklarında Müslüman bir Türk devleti olan Tolunoğulları hakim olmuştur. Şiiler bu süreçte boş durmamış, gulat fırkalarından biri olan Karmatiler kısa zamanda Suriye topraklarının çoğunu ele geçirmiştir. Birkaç yıllık Karmati isyanları bastırılınca bu sefer Suriye’de İhşidiler dönemi başlamıştır. Siyasi kargaşaya zamanla Hamdaniler, Bizanslılar, Fatımiler ve Büveyhiler de dahil olmuş, Suriye toprakları siyasi dengelerden dolayı el değiştirmeye devam etmiştir. 1000’li yıllarda Dürzilik, Karmatiler arasında yayılmaya başlamıştır. 1075’te Suriye, Selçuklu idaresine geçmiş, böylece Suriye ve Filistin Selçuklu Devleti kurulmuştur. Selçuklular dönemi siyasi istikrar sağlanmaya başlayınca Avrupalı tüccarlar aracılığıyla ticaret de canlanmaya başlamıştır. Suriye, Avrupayı İran’a bağlayan bir ticari merkez halini aldı. Selçuklu sultanı Melikşah’ın ölümü üzerine siyasi olarak Suriye yine karışmaya başlamış, içerideki iktidar yarışına bir de Haçlı seferleri eklenmiştir. Bölge halkının Artuklulardan yardım istemesi Suriye için yeniden karışık günlerin habercisi olmuştur. Siyasi güç toparlanamayınca Haçlı istilası kaçınılmaz olmuştur. 

Suriye şehirlerinden haçlıları, Zengiler temizleyecektir. Atabey İmamuddin ve ölümü ile başta oğlu Nureddin Mahmud Zengi, Suriye’nin büyük kısmını tek bir bayrak altında toplamayı başaracaktır. Haçlılar ve Fatımiler ise her fırsatı denemeye devam ediyorlardı. Nureddin Zengi vefat edince Zengilerin ordusunda yetişen Selahattin Eyyübi iç karışıklıklara son vererek Suriye ve Mısır’ı bir bayrak altında topladı. Birleşen siyasi gücü Haçlılara karşı kullanarak Kudüs’ü işgalden kurtardı. Selahattin’in vefatı üzerine 1193’te ortalık yine karıştı. 1250’ye kadar devam eden Eyyubi iç karışıklıkları ve Memlükler meselesi Moğol istilası ile beklemeye alındı. Moğollar kısa sürede Suriye’nin çoğunu ele geçirdiler. İstilacı moğolların milyonlarca kitap yaktıkları, girdikleri köyleri talan ettikleri ve insanlara tecavüz ettikleri tarih kitaplarında yazılıdır. 1260’da Memlükler, Ayn-ı Calut’ta, Moğollara ağır bir darbe vurdu. Memlük sultanı I. Baybars Moğolları ve Haçlıları sırasıyla Suriye’den temizlemeye başladı. Suriye Moğol, Haçlı ve Batıni belasından temizlenmeye başladı. Bu seferde Memlüklülerle İlhanlılar birbirlerine girdiler. 1412 yılına kadar isyanlar devam etti. 1349’da Suriye’de görülen veba, nüfusu oldukça azalttı. Bu arada Suriye’de kıtlık, kuraklık ve depremler görülmeye başlandı. 1516 yılında ise Suriye, Mercidabık Savaşında el değiştirerek Memlüklülerden Osmanlılara geçti. 

Sürekli isyanlar ile Suriye’nin kısa süreli el değiştirmeleri olsa da Osmanlılar için kutsal toprakların geçiş yolunda olduğu için tüm isyanlar bastırıldı. Birinci Dünya Savaşına kadar bu çalkantılı ve isyanlı durum devam etti. 1918’de Osmanlı çekilene kadar Osmanlı idaresinde devam etti. Birinci Dünya Savaşında Osmanlının en önemli cephesi haline geldi. Osmanlının çekilmesiyle Fransız, İngiliz ve Arap yönetimi olacağı beklenirken İngilizler aradan çekildi. Arap kralı Faysal ile Fransızlar mücadeleye başladılar. Mart 1920’de kral ilan edilen Faysal, Temmuz 1920’de Fransızlar tarafından mağlup edilince sürgüne yollandı. 1920 ve 1946 arası Fransız mandasıyla yönetildi. Fransız mandası ilk günlerden itibaren mahalli direnişle karşılaştı. Fransız mandası dönemi kanlı isyanlarla devam etti. 1939’da Fransızlarla Türkiye arasında yapılan anlaşma ile Hatay, Türkiye’ye bağlandı. Açlık ve isyanların artması ile İngilizlerin müdahalesi birleşince 1946’da Fransa Suriye’den çekildi. 1945’te Suriye’de kurulan Arap Birliği Teşkilatı 1948’de İsrail ile savaşa girdi. 1949’da mağlubiyetin faturası Hüsni Zaim’e kesildi, yerine Muhammed Sami Hinnavi getirildi. Sonra o da darbe ile indirilip yerine Edib Çiçekli getirildi. O da 1954’te başka bir darbe ile indirildi.

1950’lerde Arap milliyetçiliği etkisini artırmaya başladı. Komünist parti ve bilhassa Sosyalist Baas partisi gücünü artırmaya başladı. 1955’de İngiltere öncülüğünde Türkiye’nin de yer aldığı Bağdat Paktı kuruldu. 1958’de Mısırlı sosyalist Cemal Abdunnasır’ın da etkisiyle Mısır ve Suriye’nin Birleşik Arap Cumhuriyeti kuruldu. Abdunnasır, başkan oldu. 1961’de Suriye’de ihtilal ile Birleşik Arap Cumhuriyeti dağıldı. Siyasi kavgalar tüm hızıyla devam etti. 1963’te askeri darbe ile Baas Partisi başa geldi. İç karışıklıklar bitmedi. Baasçı Sosyalist Rejimin yanı sıra Dürzi General Hafız Esed de askeri kanatta güçlenmeye başladı. 1967’de bir İsrail Savaşı daha patlak verdi. Suriye’nin su kaynağı olan Golan Tepelerini İsrail işgal etti. Savaş sonrası Baasçı Salah Cedid ve Hafız Esed Grubu arasında artan gerilim sonucunda 1970’te yaptığı askeri darbe ile Hafız Esed yönetime el koydu. 2000 yılında ölünceye kadar sürekli cumhurbaşkanı seçildi. Seçimlerin açık oy sistemi yapılması, kesintisiz siyasi zaferleri açıklayan bir durum olarak önümüzdedir.

Sosyalist Baas Partisi ile kendisine karşı olamayan siyasi fikirlerin ticari gelişimlerini desteklerken, özellikle sünni kesimi baskılamaya başladı. Zaman zaman isyana dönüşen Müslüman Kardeşler hareketine karşı sert ve kanlı hareketlerle karşılık verdi. İsrail ile yenişemeyen Suriye, bu sefer komşusu Lübnan’ı hedef aldı. Hafız Esed’in ölümünden sonra yerine oğlu Beşşar Esad geçti. 2005’te Lübnan başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesinden sonra dünya kamuoyunun baskısına dayanamayan Esad, askerini Lübnan’dan çekti. 2008 yılında tekrar bir iç savaş patlak verdi. Ordunun sivil halka orantısız güç kullanması üzerine Türkiye ve Rusya’nın dahil olduğu iç karışıklıklar halen bitmiş değildir.


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir