Hazal Keser Demirel

Malcolm X,  19 Mayıs 1925 tarihinde Amerika’nın orta eyaletlerinden Nebraska’nın Omaha şehrinde; Afrikalıların ABD ‘de asla özgür olamayacağına inanan Earl Little adlı bir Hristiyan vaftizin dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Adı Malcolm Little idi. Doğduğu andan itibaren ailesiyle birlikte çeşitli ırkçı saldırılara uğradı ve 6 yaşındayken babası resmî kayıtlara tramvay kazası olarak geçen faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Bu korkunç olaydan sonra siyahi bir ailenin Amerika’da hayatla mücadelesi elbette çok çetin olacaktı. Annesi bütün bunlara dayanamadı ve akli dengesini kaybederek akıl hastanesine yatırıldı. Bu olaydan sonra Malcolm ve 6 kardeşi farklı ailelerin yanına verildi.

Bu yıllarda Malcolm’un zihninde ırkçı düşünceler filizlenmeye başlamıştı bile. Okulda zeki ve başarılı bir öğrenciydi, hayali avukat olmaktı. Bu hayalinden öğretmenine bahsettiğinde aldığı cevap yüzüne tokat gibi çarpmıştı!

-Neden marangoz olmuyorsun? Siyahiler için daha gerçekçi bir hayal.

Malcolm, bu cümlenin kendisindeki tesirini yıllar sonra şöyle açıklıyor:

“Beyaz dünyada yeteneği ne olursa olsun kariyer hedefleyen bir siyahi için yer olmadığını düşündüm.”

Bu aşamadan sonra Malcolm’un hayatı, Amerika sokaklarının siyahi gençleri adeta başka seçenek sunmaksızın sürüklediği suç dünyasına doğru kaymaya başladı. Birçok kirli işe, suça bulaştıktan sonra hırsızlıktan 8 yıl hüküm giydi ve hayatında yeni bir döneme kapı açacak olan hapishane günleri başladı.

Burada, kendisini beyazlara karşı duyduğu öfkeyle ortak noktada buluşturan Elijah Muhammed adlı bir liderle ve onun örgütü Nation of İslam’la tanıştı. 7 Ağustos 1952’de hapisten çıktı ve bu örgüte katıldı. Gerçek İslam’la uzaktan yakından alakası olmayan, siyahi ırkçılığı merkezine koymuş, beyazları şeytan olarak gören bu örgüt Malcolm’un içindeki öfkeyi ve nefreti daha da körükledi. Son derece iyi bir teşkilat adamı ve hatip olan Malcolm, soyadını ‘X’ olarak değiştirdi. Bu şekilde davasının isimsiz bir kahramanı olduğunu simgeliyordu. Yetenekleriyle ve güçlü hitabetiyle bu örgütte kısa süre içinde yükseldi ve büyük kitlelere ulaşmaya başladı. Ocak 1958’de yine aynı örgüte mensup olan Betty ile evlendi. 6 kızı oldu. 4’ü o hayattayken, 2 kızı ise şehit edildikten sonra dünyaya geldi.

Malcolm’un örgütte kısa sürede bu kadar güç kazanması zamanla Elijah Muhammed’i rahatsız etti. Yıllar içerisinde aralarında anlaşmazlıklar çıkmaya başladı. Malcolm bu süreçte Elijah’ı ve özel hayatını sorgulamaya başladı. Bir şeyler yerine oturmuyordu, İslam’la uyuşmuyordu ve Malcolm bunları görmezden gelemedi. Mart 1964’te Nation of İslam hareketinden ayrıldı. Hayatı tekrar bir dönüm noktasına gelmişti. Aynı yıl içinde önce Mısır’a, sonra da kutsal topraklara gitmek üzere yola çıktı. Hacc vazifesi esnasında hayatını değiştiren gerçek İslam’la tanıştı. 

Beyazlar da onunla birlikte ibadet ediyor, aynı Allah’a inanıyordu. Ona selam veriyor, onunla kucaklaşıyorlardı. Malcolm, bu duruma o kadar şaşırmıştı ki, eşine gönderdiği mektupta, hayretini şöyle dile getirdi:

“Betty, bu sözlerime belki şaşıracaksın. Ama gözleri mavi, saçları sarı, tenleri bembeyaz olan Müslüman kardeşlerimle aynı bardaktan su içtim, aynı kaptan yemek yedim. Biz hepimiz kardeşiz. Rengimiz ya da ırkımız ne olursa olsun, hepimiz insanız ve aynı Allah’a inanıyoruz”

İşte bunlar Malcolm’un hakikate ulaştığını, asıl hidayete erdiğini belgeleyen sözlerdi. Hayatı arayışla, dönüşümlerle ve mücadelelerle geçen Malcolm, artık gerçek davasını bulmuş ve onun için yeni bir mücadele başlamıştı. Tekrar kolları sıvadı ve adını El-Hacc Malik el-Şahbaz olarak değiştirerek Amerika’ya döndü. Burada insanlara gerçek İslam’ı anlatma, onları uyarma, uyandırma mücadelesine girişti. Tabii bu kolay olmayacaktı. FBI ve Elijah peşindeydi. Telefonlarını dinliyor, sürekli takip ediyor, tehditler savuruyorlardı. 15 Şubat 1965 tarihinde eşi ve dört kızıyla birlikte yaşadığı ev bombalandı. Buradan sağ kurtuldu fakat ne peşindekiler onu öldürme hedefinden, ne de Malcolm davasından vazgeçmedi. Yalnızca 6 gün sonra, 21 Şubat gününde bir konferans verdiği sırada, kürsüde silahlı saldırıya uğradı. Eşi ve dört kızının gözlerinin önünde tam 21 yerinden vurularak şehit edildi.

Malcolm X’in hayatı arayışlarla ve mücadelelerle geçti. Özgürlük ve adalet arayışı onu İslam’a yönlendirdi. Çünkü gerçek özgürlük İslam’dadır ve hakikati samimi bir kalple arayan, Allah’ın da izni ve yardımı ile ona kavuşur. Malcolm’un mizacı, karakteri bana Hz. Ömer’i hatırlatıyor. Arayışında ve davasında olan samimiyeti ile, kuvvetli hitabeti, güçlü karakteri ve dimdik duruşuyla… Zaaflarıyla, hatalarıyla ve öfkesiyle… 

Allah şehadetini kabul etsin, bizlere de aynı idraki ve samimiyeti nasip eylesin, bizleri her türlü kirden arınmamızı sağlayacak bir hayat ve ölüm ile nasiplendirsin inşallah. Amin. 


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir