Kalemtıraş Ekibi

Bugünkü Kırım topraklarında hayat izleri Antik Yunan’a kadar dayanır. 13. yy.’da Moğol istilası başlayana kadar Hunlar, Hazarlar, Bizanslar, Kiev Rusları ve Anadolu Selçukluları arasında önemli konumu yüzünden nüfuz mücadele sahasıydı. Moğol istilası sonrası 1227’de Altın Orda Devletinin kontrolüne geçti. Cengiz Han soyundan gelen Altın Orda Devletiyle beraber bu topraklar Müslümanlaşmaya başladı. Yönetim Kırım Hanlığı olarak şekil değiştirdi. 1470’de Fatih Sultan Mehmet döneminde Kırım Hanlığı, Osmanlı Devleti’ne bağlandı. İç işlerinde bağımsız, dış işlerinde Osmanlı Devleti ile hareket etmeye başladı. Savaşlarda Osmanlı Devletine süvari birliği desteğinde bulunurdu. 17.yy.’a gelindiğinde Ukrayna’nın bir kısmı, Lehistan ve Rusya’nın içlerine kadar Kırım Hanlığı yönetimindeydi. Osmanlı Tarihinde önemli bir yeri olan Hürrem Sultan’ı, Kırım Hanlığı köle olarak Osmanlı sarayına satmıştı. 18. yy.’a gelindiğinde toplamda bir buçuk milyon kişinin köle yapıldığı tahmin edilmektedir.

Zamanında Moskova’yı işgal edip, yakıp yıktıkları bilinmektedir. Hatta Lehistan ve Rusya’yı haraca bağlamışlardır. 1771’de durum değişecek ordusunu modernize eden Rusya Kırım’ı işgal edecek güce ulaşacaktır. 1774’te Osmanlı ve Rusya arasında yapılan Küçük Kaynarca ile Kırım bağımsız bir devlet sayılacaktır. 1778’de Rus akınları tekrar başlayınca Osmanlı’ya, Kırım Tatarları’nın göçü başlamıştır. 1783’te ise Rusya, Kırım’ı ilhak ettiğini açıklamıştır. 1922’ye kadar Kırım Tatarlarının Osmanlıya göçleri devam etmiştir. İki milyona yakın Kırım Tatarının bu dönemde Osmanlı’ya geldiği bilinmektedir. 1768’de Kırım’ın %95’i Kırım Tatarı iken 1897’deki nüfus sayımında bu oran %35’e inmişti. Bu yıllarda Kırım’da İsmail Gaspıralı’nın çabalarıyla Müslümanlık ve Kırım Tatarlığı ile ilgili ciddi çalışmalar yapılmıştır.

1917’de Kırım Ahali Cumhuriyeti kurulduysa da Bolşevikler 1918’de Kırım’ı işgal ettiler. Nisan 1918’de Naziler Kırım’a kadar ilerleyince Kırım Tatarları, Nazilerle beraber Bolşevikleri kovdular. 1. Dünya savaşından Almanlar çekilince Kırım Hükümeti de çökmüş oldu. 1921’de Kırım’ın Sovyetler Birliğine bağlı özerk bir devlet olduğu açıklandı.

1924’te ise işler oldukça değişti. Joseph Stalin, Sovyetlerin başına geçince Kırım’ı ihanet ve ajanlıkla suçladı. Toplu idamlar gerçekleştirildi. İdamların çoğu Tatarlardan oluşuyordu. 1944 yılında ise 17 Mayıs gecesi Kırım’da Tatarların kapıları çalındı. On beş dakika içinde hazırlanıp evlerini terk etmeleri emredildi. 32 bin asker tarafından 423 bin Kırımlı zorla kadın, çocuk, yaşlı demeden istif halinde vagonlara dolduruldular. Bir aya yakın çileli bir yolculuk başladı. 200 bine yakın insan vagonlarda sağlıksız yaşam koşulları ve açlıktan öldüler. Sürgünden birkaç gün sonra Ruslar, Arabat köyünün unutulduğunu fark edince bir gemiye doldurup Karadeniz açıklarında gemiyi batırdılar. Kırım sürgününden kurtulan Dilaver Mustafaev Anadolu Ajansına verdiği röportajda şöyle anlatıyor o günleri:

“14-15 yaşlarındaydım. Sabaha doğru karanlıkta kapıyı kırar gibi açarak üç silahlı asker içeri daldı. Annem, babam ve üç kardeşim, korkuyla yataklarımızdan fırladık. ‘Size 15 dakika müsaade, alacağınızı alın, evi boşaltın!’ diye bağırdılar. ‘Bizi nereye götürüyorsunuz?’ diye sorduk. ‘Kırım halkı Sovyetlere ihanet etti, buradan gidiyorsunuz!’ dediler, başka bir bilgi vermediler. Annem ağlıyor, hepimiz şaşkınız, asker ‘Hadi, hadi!’ diye sıkıştırıyor, dakika sayıyor. Yanımıza kuru erik, fındık, ekmek gibi alelacele elimize geçen şeyleri aldık, çıktık. Ardımızdan kapıyı çivilediler, o evden son çıkışımız oldu.”

“Yıllar sonra mezarlığa gidip dua edeyim diye Rodina’ya vardığımda orada yaşayan tek bir kişi bulabildim, bana mezarlığı sürüp pamuk tarlası yaptıklarını anlattı, kemikler ortalığa saçılmıştı. Ruslar, tek kurşun atmadan Tatar Osman halkını yeryüzünden sildi.”


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir