Ayşe Sümeyye Karacan
Dünyaca ünlü alim Pakistan asıllı Nouman Ali Khan, 4 Mayıs 1978 yılında Almanya’da doğmuştur. Arapça dil bilgisini yoğun bir şekilde öğrenmiştir. 7 yıl boyunca ABD çapında 10.000’den fazla öğrenciye modern ve klasik Arapça eğitimi vermiştir.
Nouman Ali Khan dünya çapında sohbetleri, videoları ve yazılarıyla büyükten küçüğe her kesime -özellikle de gençlere- hitap eden üslubuyla oldukça geniş bir kitlenin beğenisini kazanmıştır. Bu kitabında da Kur’an ve sünnet umdelerini, geleneksel usullerin önüne geçerek güncele temas eden örneklerle açıklıyor. Eser, yazarın deyimiyle Kur’an farkındalığını insanlara kazandırmayı amaçlıyor. Öğrendiğimiz ayetleri sadece okuyup geçmekle, iki tefsirine bakmakla yetinmememiz gerektiğini; ayetlerden anladıklarımızı nasıl hayata geçirebileceğimizi, ayetleri nasıl yaşayabileceğimizi sorgulamamızı istiyor. Yazar bu kitapta İslam ve Kur’an hakkındaki derin bilgisini akıcı, anlaşılır bir dille, güncel örneklerle açıklamalar yaparak aktarıyor. Çok güzel örneklere yer verilmiş. Kitap beş ana bölümden oluşuyor. Her bölüm kendi içinde alt başlıklara ayrılıyor. Kalbimizi yeniden diriltmek adına birçok ayete değinilmiş. Ben burada kitaptaki birkaç konudan bahsedeceğim. İlk olarak duayı açıklıyor ve duanın öneminden bahsediyor. Aslında dua bizim için restorantta bir sipariş verip karşılığını almak gibi değildir. Bir ücret ödemiyoruz o yüzden karşılığını mutlaka alamayız. Biz en düşük mevkide isek, Allah en yükseğinde. O yüzden biz mahcup durumdayken önümüze gelene ve bize verilene şükretmek zorundayız. Edilen dualar, kabul edilmediğinde yani gerçekleşmediğinde bizim bilgimiz dahilinde olan duamız, belki de Allah’ın sonsuz bilgisi içinde iyiki de kabul edilmemiştir. Sonuçta bizim hayır bildiğimizde şer, şer bildiğimizde hayır vardır. Kitapta diyor ki: “ ‘Allah’ın içinde bulunduğum şu durum için planladığı her ne ise kesinlikle benim için o daha iyidir’ demeyi öğrenmeliyiz.”
Diğer bir bölümde hoşuma giden konu şuydu: Bedir’de okçular yerlerini terk ettiklerinde yaptıkları hatanın ölüme neden olması ve karşılığında peygamberimizin verdiği tepki. Kızmak yok, iğneleyici laf yok. Peygamberimizin o durum hiç yaşanmamış gibi konuşması… Bir anne evladına kızdığında ona bağırmasa ya da iğneleyici laf söylemese bile bakışından, halinden, tavrından anlarsınız. Peygamberimizden bu olay karşısında bile o hissiyatı almadı sahabe. Bu yüzden Ali İmran sûresi 159’da diyor ki: “Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın.” Eğer peygamberimiz yumuşak davranmasaydı etrafından dağılıp giderlerdi. Üstüne bir de onlara moral verdi. Liderlik budur. Biz de evlerimizde birer lideriz ve istemediğimiz bir olay karşısında tavrımızın ne olduğunu biraz gözden geçirmeliyiz. Peygamberimizin bize bıraktığı “şefkat” tam olarak sergilediği tavırdı.. Kitap genel anlamıyla çok yakından yaşantımıza dokunuyor. Bu yüzden başucu kitaplarımızdan olmalı. Her daim okuyup, istifade etmek duasıyla…
0 yorum