Sinan Aksoylu

Akşam hava karardıktan sonra ıssızlaşır buralar. Herkes evine çekilir. Zorunlu olmadıkça kimseyi sokaklarda göremezsiniz, bu ıssız cenderenin gece bekçileri dışında… 

İçimde kaynayan hisler beni yerimden kalkıp bir yerlere götürmeye zorluyor. Her zamanki gibi kabuğumu sırtıma geçirip yoldaşlarımı da yanıma alarak evden çıkıyorum. Bizim sokağın başından döndükten sonra pazar yerinin oradaki yokuştan yukarı doğru yürüyorum. Etrafta gördüğüm her iki ayaklı potansiyel bir tehlike olduğu için kendimi kollayarak beni neyin beklediğini bilmediğim yollara giriyorum. Arkamdan bir adam geliyor. Adım seslerinden hızlandığını anladığım an topuklamaya hazır bir vaziyette yürürken tabelasında ‘‘Aile Çay Evi’’ yazan bir mekan görüyorum. Önünde bir kalabalık var. Bu vakitte açık bir yer bulmanın verdiği şaşkınlıkla çay sigara yapmak için mekana gidiyorum fakat görüyorum ki mekan kapalı, gördüğüm kalabalık da belli ki buranın gece bekçileri… Yine de biraz soluklanmak ve bir sigara yakmak için kirli masalardan birine de ben oturuyorum. 

Köşedeki masada sokakta yaşadığını tahmin ettiğim kır saçlı bir adam oturuyor. Önünde sigara paketleri ve içine çektiğinden şüphelendiğim bir tabakası var. Öylece oturmuş etraftaki insanları seyrediyor. Onun çaprazında orta yaşlarda üç kadın oturuyor. Yaptıkları işten kazandıkları paralar ve aldıkları evlerden övünerek bahsediyorlar. Bizim kır saçlı da elindeki paketi sımsıkı tutmuş onları dinliyor. O sıra kadınlardan birisi gitmesi gerektiğini söyleyip masadan kalkıyor. 

-Nereye kız? 

-Her zamanki yerdeyim. 

-Ne yapacaksın kızım, ekmek parası. 

3.kadın: 

-Biz boşuna mı yatıyoruz onca erkeğin altına… 

Ben onları seyrederken arka masama bir adam gelip oturuyor. Kendimi kollama ihtiyacı hissediyorum ama yine de sigaram bitene kadar orada oturmak ve bu gece bekçilerinin yaşamlarına şahit olmak istiyorum. Bir yandan onu gözlerken diğer tarafımda oturan 40’lı yaşlardaki adamın konuşmasına kulak kesiliyorum. 

-Ne yapayım ağabey, işsiz adama kız mı verirler? 

-… 

-Gururuma laf ettiler ağabey, dayanamadım. Bozuştuk, ben de “Başlarım sizin işinize!” deyip, istifa ettim. Paramı da alamadım zaten! Şerefsiz adamlar! 

Bir ara bizim kır saçlı masasından kalkıyor. Yanıma gelir diye küçük bir irkilme yaşıyorum fakat görüyorum ki buradakilerin “yabancı”larla pek alakası yok. Kendi hayatlarında, hayat denirse, ayakta kalmaya çalışıyorlar. Ben onlar için gözlerinin önünde bir anlığına görünüp kaybolan bir yansımadan fazlası değilim. 

Sigaram bittiğinde küllüğün içini boşaltıp kalkıyorum. Son kez ahaliye göz attıktan sonra yine arkamı kollayarak geldiğim yoldan dönüyorum. İçimde kaynayan hisleri duyamıyorum. Nereye gittiler? Beni buraya niye getirdiler? Şimdi niye sustular?..  Gece bekçileri…Neden çıktınız karşıma? Ne istersiniz benden? Ne söylersiniz bana? 

Bilinmezlikle başlayan yolculuğumun sonunda nihayet eve gidiyorum. Gecikmişim ki annem kapıyı kitlemiş. İki kez tıklatıyorum. Uyumadığı belli olan annem saniyesinde kapıya geliyor. 

-Kim oo? 

-Benim anne. 

-Oğlum, deli misin sen? Gecenin bu vakti ne arıyorsun sokakta? 

-Bilmiyorum… 


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir