Abdurrahman Kıroğlu
Hangisi daha üzücü bilmiyorum! İnsanlarla aynı fikirde olmadığın için insanların sana düşman kesilip aforoz etmeye kalkması mı yoksa insanlığını kaybedenlere karşı elinden yeterince bir şey gelmemesi mi?
İnsanlar kendileri için önemli bir şey elde ettiklerinde bunun tüm insanlık tarafından önemli olmasını beklemektedir. Halbuki önemli bir şey dahi olsa her insan her şeye aynı miktarda önem vermek yahut ilgi duymak zorunda mıdır? Bir şair matematikle ilgilenmiyor diye o şairin matematiği önemsemediği kanısına varabilir miyiz? Bu ne kadar insaflı ve doğru bir tespit olur? Ya bir araç alan kişinin aracını yeterince önemsememek, aracının özelliklerini bilmemek yahut özelliğin işlevselliğine katılmaması bir suç olarak lanse edilebilir mi? Unutulmaması gereken nokta araçlar, araçtır. Eğer bir araç, amaç olmaya başlarsa o zaman sizi götürmesi gereken yere götüremez. Amacının dışına çıkan bir araca ise kimin ihtiyacı vardır? Peki şartların ve zamanın o araca olan ihtiyacımızı ortadan kaldırması aracı kötü yapar mı? Bir otobüsümüz var diyelim. Yüksek sayıda yolcu ve fazla miktarda yükü taşımakta gayet işlevseldir. Şehir dışına nakliyelerde özellikle ekonomiktir de. Ama şehir içinde 100 metre gibi bir mesafe gidilecekse işlevselliğini kaybediyor. Yahut şehir içinde tek kişinin daha hızlı şekilde nakliyesine olanak sağlayan motosiklet gibi araçlarla kıyaslanınca ekonomikliği ve işlevselliği ortadan kalkmaktadır. Bu otobüsü kötü bir araç yapar mı? Yahut durum değişti diye otobüsü kötüleyip otobüs düşmanı olmanın bir anlamı var mıdır? Yahut şehir içinde kısa mesafe bisiklet kullanmayı tavsiye etmek otobüs karşıtı olmak mı demektir? Peki otobüs karşıtı olmak neden kötü olsun? Otobüs yerine uçağı tavsiye eden neden suçlansın?
Aslında mesele somut araçlar olunca anlaşılıyor. Araçlar soyutlanınca anlama kapasitemiz neden körleşiyor, eğer kötü amaçlı bir kasıt yoksa, anlamak çok zor! Bizim kültürümüz bir devlet altında organize olmuş şekilde yaşamayı adeta bize zorunlu kılar! 2000 yılı aşkındır devletsiz kalmamamız bunun göstergesidir. Yönetim biçimlerimiz asırlara göre değişse de aslolan devletimizin varlığıdır. Zaten devlet kurumlarımızın tarihi incelenirse bu durum gayet net şekilde görülebilir. Zira tarihte iki Türk devleti olagelmiştir. Biri Doğu Türk Devleti, diğeri Batı Türk Devleti. Bu açık meseleyi dahi sulandırmaya çalışmak şuur seviyesine yapılan bir saldırıdır.
Şuur seviyesine yapılan bir diğer saldırı ise günlerdir görmekte olduğumuz mazlumların üzerine inen bombalardır. Gazze’ye atılan bombaların sayısı Hiroşima’ya atılan bombaların sayısının 2 katını aşmasına az kaldı. İnsanlık ise kınım kınım kınamalarına devam ederken katliamların artışını izlemeye devam etmektedir. Herhangi bir şeyin kutlamasının insan canından daha önemli olduğunu düşünen zihniyet ise enteresandır. Kullandığı aracın yüz yılı devirmesini kutlamak çocukların öldürülmesinden daha önemli bir haldedir. Bu zihniyete akıl sır erdirmek ise oldukça zordur. Cumhuriyet olmasaydı şimdi esirdik, köle olmuştuk demek Türklerin aleyhine söylenmiş çok sert bir sözdür. Tarihte Türk evladı gücünü kaybettiği zamanlarda bile esareti kabul etmemiştir. Dağlarda yaşamış anayurda dönüşün hayaliyle çocuklarına ninniler söylemiştir. Yurt edindiği yerden ise canı pahasına ayrılmamayı tercih etmiştir. Şimdi kalkıp a marka arabası yoktur diye Türkün esaret altına gireceğini söylemesi ne yaman bir çelişkidir. Aynı çelişki mazlumun aleyhinde olan bir Türkün varlığından bahsetmektir. Asırlarca milletleri ihanetle özdeşleşmiş lanetli kavmin yanında Türkün yer almayacağı aşikar değil midir? Türkü zillet ve zulümle bir arada anmak hangi aklın mahsulü olabilir düşünmek lazımdır! Neden Müslümanlıkla Türklük ismi geçen yüzyılda iç içe geçmiştir? Neden Balkanlar’da Bosnalılar için Türk oldu derler? Filistin’de Türkçe isim taşıyan çocukların ismi sadece Çanakkale’de verdikleri şehitlerden mi gelmektedir? Sahi ne işi vardı yüz küsür yıl önce Gazzelilerin Çanakkalede?
Peki ya bizim işimiz ne ekonomik ve medya alanında siyonistlerin yanında? Devlet aklı unutmaz derler, biz de unutmamalıyız! Cebimizdeki bir kuruştan, dilimizdeki bir kelimeye kadar kime ve neye hizmet ettiğimizin şuurunda olmamız lazımdır! İsmet Özel’in Türk tanımını unutanlar varsa açsın okusun! İtirazı olan bir zahmet İsmet Özel’e yazsın! Kendisinden gerekli açıklamaları öğrensin! Ben tüm bu yazımın çerçevesinde tek bir şey söylemek istiyorum!
Bir kalbiniz vardır, O’nu hatırlayın!
Vesselam…
0 yorum