Hüdâbin

Bugün seninle ilk günümüz ya Şehr-i Ramazan!  Çok şükür dün akşam seccadene değdi alınlarımız. Nasıl da özlemişim, anlatamam. Günlerdir bunun hayaliyle yanıp tutuşan ben “Allahım!” diyordum avuçlarımı açıp yalvararak “Ne olur yeniden o özel seccadeye çıkmayı, teravihlerde seninle buluşmayı nasip et.” Şükür kabul oldu dualarım ve nasip etti Rabbim yeniden. 

Geçen yıl seninle kıldığım son teravihi hatırlıyor musun Sevgili? Bitmesin diye nasıl yavaş yavaş kılmıştım. Sen bana, ben sana bakmıştım uzun uzun. İkimizin de gözleri buğuluydu. Hüznün her tonu gölgelemişti kirpiklerimizi. Her rekâtı gözyaşı damlası olmuştu ikimiz için. Kalbimizde büyük bir sızı oluşmuştu o an. Ayrılık rüzgârları şimdiden esip gürlüyordu gönül bahçemizde. Ah ayrılık! Yaman ayrılık. Ne de şiddetlidir Sevgili! Nasıl da acıtıyor yürekleri. Rüzgârın şiddetini ancak yağmurlar dindirir ya hani. Biz de ağlaşmıştık işte rekat rekat seninle. Yağan yağmur damlaları misali gözlerimizden akan gözyaşları ancak dindirmişti ayrılık rüzgârlarını. Böyle rahatlayabilmiştik bir nebze de olsa… 

Her şeyin sonu olduğu gibi senin de seccadeni toplayıp gitme zamanın gelmişti o gün. Arkanda çoğu güzellikleri bırakıp öylece gidecektin yavaş yavaş Sevgili! Kalbimin semasında uçuşan hüzün kuşları ayrılık ötüşleri ile bir oraya bir buraya uçuşuyor, yüreğimi dağlıyordu. Gidiyordun Sevgili! Zamanla unutulmuşların arasına girecek o güzelliklerini ardında bırakarak hem de. Gitmenle yine gaflete dalacaktı yüzlerimiz ne yazık ki! Zira nefis ve şeytan çokça aldatıyorlar. Biz de zamanla aldanacaktık. Aldanmamak, kanmamak için nefis tezkiyesi çok önemli o yüzden. Temizlememiz gerekiyor nefislerimizi. Arındırmamız gerekiyor ki aldanmasın, kanmasın, hemen dalmasın gaflet çukuruna. 

Ne mutlu bize ki yine buradasın Sevgili! Yine hanelerimizdesin. Yanımızdasın. Önümüzde çok güzel bir fırsat var bu yüzden. Çünkü sen varsın Sevgili! Sen! Evet en güzeli sende nefis tezkiyesi yapabiliriz. Sende temizlenebilir nefsimiz, benliğimiz. Yokluğunda gaflet damarı kalınlaşmış, ülfet perdesi tarafından kat kat örtülmüş benliklerimizi ancak sen temizleyebilirsin Sevgili! Bir tek sen kırabilirsin zincirlerini, bir tek sen dizginleyebilirsin onu orucunla çünkü. Zira ‘‘Nefis Rabbini tanımak istemiyor, Firavunâne kendisi rububiyet istiyor. Rububiyet demek; Cenab-ı Hakk’ın her zaman, her yerde, her mahluka muhtaç olduğu şeyleri vermesi, terbiye ve tedbir etmesidir. Bunu Risale-i Nur Külliyatı içinde sana özel olarak ayrılan bölümde okumuştum Sevgili! Evet sana özel olan bölümden. Ah Sevgili! Öyle çok sevenin aşığın var ki senin. Senin için yazan, çizen, satırlar, sayfalar dolduran mı dersin, mısralar dizen türküler söyleyen mi? Bediüzzaman Hazretleri de onlardan biri işte. Seni anlata anlata bitirememişti. Külliyatında seni okumuş, bir kez daha aşık olmuştum sana. Meğer sen ne güzelmişsin Sevgili!

“Evet “Nefis Rabbini tanımak istemiyor, Firavunâne kendisi rububiyet istiyor.” diye yazmıştı o nurlu satırlarda. Devamında da şöyle demişti Bediüzzaman Hazretleri: “Ne kadar azap çektirilse, o damar onda kalır. Fakat açlıkla damarı kırılır.” Sendeki oruca dikkat çekmişti böylece Sevgili! “Ramazan-ı Şerifteki oruç doğrudan doğruya nefsin Firavunluk cephesine darbe vurur, kırar. Aczini, zaafını, fakrını gösterir. Abd olduğunu bildirir.” Ardından bir hadisin rivayetiyle şöyle denildiğini yazmıştı. “Cenâb-ı Hakk nefse demiş ki: “Ben neyim, sen nesin?” Nefis demiş: “ Ben benim, sen sensin!” Azap vermiş, cehenneme atmış yine sormuş. Yine demiş; “ENE ENE, ENTE ENTE” Yani “Ben benim, sen sensin.” Hangi nev’i azabı vermiş enaniyetinden vazgeçmemiş nefis. Sonra açlık ile azap vermiş yani onu aç bırakmış. Yine sormuş. Nefis demiş; “MEN ENE VEMA ENTE” Yani : “Sen benim Rabb-i Rahimimsin, ben senin aciz bir abdinim.’’

Bugün sende tutuklu kaldık Sevgili! Tuttun bizi orucunla ve kırdın nefsimizin zincirlerini, yırttın enaniyet damarını onun. Mühürledin ağzımızı. Sadece ağzımızı değil, vücudumuzun her bir zerresini. Bak her biri emrine amade. Her biri birer asker: “BEN ORUÇLUYUM.” parolasıyla dolaşıyorlar. Her yere öyle giriyorlar. Her şeye bu kelimeyle dokunuyorlar. Bu kelimeyle konuşuyor, hareket ediyor, her şeyle öyle alakadar oluyorlar. “BEN ORUÇLUYUM.’’ kelimesi bizler için bir siper artık. Bu kelimenin arkasında saklanıyoruz Sevgili! Bu kapıdan kötülük, gıybet, su-i zan, kötü düşünceler, riya, merhametsizlik, şiddet, hased, kin hiçbiri giremiyor. Zira “BEN ORUÇLUYUM.’’ siperine takılıyorlar. 

Ne güzel Sevgili! Ne güzel. Ah bu kötü hasletler hep böyle yanaşamasa, dokunamasa bize. Uzak kalabilsek onlardan. Ama sen varsın Sevgili Sultanım! Bugün sen varsın ya; merhamet suyunla yıkanmış sanki tüm benliğimiz. Öyle duru, öyle naif, öyle ak ve pak ki. Her yanı şefkâtle sıvanmış adeta. Öyle aciz, öyle fakir, öyle noksan hissediyoruz ki kendimizi. Seninle varıyoruz acizliğimizin, fakirliğimizin, noksanlığımızın farkına Sevgili! 

Bugün seninle ilk günümüz Sultanım! Cânda cânanım!

Heyecandan hızlı hızlı atan yüreğimin sesini duyuyor musun Sevgili? Ya yüzümdeki tebessümü. Bu tebessümü sen giydirmiştin gelişinle bana. Ya ruhumda coşan ırmakların coş-u huruşlarına ne demeli? Bu ırmağı gelişinle sen coşturmuştun ya hani. Kalbime binbir güzelliğini takıp takıştırmıştın. Boynuma eşsiz incilerinden dizmiştin ya Sultanım. Tüm benliğime dokundurmuştun yumuşak ellerini. Ab-ı hayat olan suyundan içirmiştin ya kadeh kadeh. Sevgili! Bugün bizi ihya edişinin ilk günü. Güzelliklerini birer birer hem de hiç ayrım gözetmeksizin dağıttığın, her yeri, herkesi nasiplendirdiğin, kâinatı şenlendirdiğin ilk gün.  Kalpler bugün seninle gülüyor, kainat bugün seninle çalkalanıyor. Güneş bugün seninle doğdu. Sende doğdu. Biliyor musun güneş sen varsın diye bu kadar aydınlık bugün! Işıl ışıl gülücükleri her yerde yankılanıyor. Duyuyor musun Sevgili bu yankıları? Nasıl da mutlu? Tıpkı benim gibi… Ay ve yıldızlar senin için süslüyorlar artık semayı, sen varsın diye daha da ışıl ışıl gülüşleri. Kuşlar  seninle kanat çırpıyor. Kanatlarında seni taşıyorlar. Sen varsın diye bu kadar şenlikli her yer. Senin dokunuşunla hayatlandı, nurlandı kâinat. Tüm umut çiçeklerimiz seninle açıldı bugün bir bir. Bugün herkes her şey seninle başladı yeni güne. Umutlar artık daha diri varlığınla.  Zaman artık seninle akıyor, sende akıyor. Ramazan-ı Şerif adı ile anılıyor her yerde. Ey Sevgili! Herkes farkında senin. Cansız varlıklar bile. Onlarda bile farklı bir duruş var. Sen dokundurdun ya elini onlara… Nurunla nurlandırdın ya… Bugün ne çok mutluyuz Sevgili! Zira sana erdik, sana kandık küçücük de olsa. Zira sen varsın artık her yerde, her demde…

Kategoriler: Deneme

0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir