Şakir Zümre

Yazılarımı takip edenler klişelerden hoşlandığımı bilirler. Klişeler içlerinde o kadar çok tespit ve gerçeklik barındırır ki hayran olmamak elde değildir. Çok söz söylemek gerekmez, çok kişiyle muhatap olmaktan da insanı kurtarır. Klişeler aynı zamanda Anadolu insanının samimiyetini barındırır içerisinde. Gel gör ki kimi zamanlar art niyetli insanlara kurban gitmektedir klişeler. En fazla suistimale açık olan kapı ise her zaman en zayıf karnımızdır.

“Biz bir aileyiz!” klişesi en yumuşak karnımıza atılan en sert tekmelerden biri değil midir? Ailenin ne olduğu, ne anlama geldiği, zaman içinde nasıl bir anlam değişikliği geçirdiği mevzuunu genel yayın yönetmenimize bırakıyorum. Zira kendileri severler bu tarz işleri. Ben işin biraz daha nasıl tahammül sınırlarını zorladığı mevzuundan bahsetmek istiyorum.

Biz bir aileyiz, ne demektir? Özünde sana para ödemeden iş yaptırmak istiyorum demektir. Yani kimse, biz bir aileyiz, derken kendisini sorumluluk sahibi baba yahut anne yerine koymaz. Çocuğundan maddi bir çıkar beklemeksizin çocuğunun giyim, beslenme ihtiyaçlarının yanı sıra birtakım zevklerini de yerine getirmek için günde bilmem kaç saat çalışan bir baba yerine koymaz kendisini bu sözleri söyleyenler. Enteresan bir şekilde hiçbir maddi karşılık beklemeksizin çocuğunun yeme, içme, eğitim, giyim, sağlık, sanat ihtiyaçlarından tutun da ahlaki, sosyal ve kültürel tüm ihtiyaçlarını da karşılayıp yoksunluk hissetmemesi için hayatını adayan bir anne yerine de koymaz. Aksine, biz bir aileyiz, diyenler kendilerini çocuk yerine koyarlar. Yani bu, sözün muhataplarına “Sen çalış ben yiyeyim, seni sömürmek istediğimi bu ifadeden daha güzel nasıl ifade edebilirim ki?” demenin başka bir yoludur.

İnsanlar zaten çoğunlukla kastettikleri şeyi olduğu gibi söylemezler. Kastettikleri sözleri karşı taraftan maksimum verim alabilecekleri şekilde söylerler. Yani, gel sana tavuk verelim demek aslında senin kazlarından birinin talibi benim demektir çoğunlukla. Hâl hatır soran insanlar çoğunlukla dert anlatma derdindedirler. Yükselme ihtimali olan adamlara yakın durulur. Minumum verim sağlayan kişilerden mecbur kalmadıkça uzak durulur. Arkadaşlık ilişkisi yerine bir firma mantığıyla kâr zarar ilişkisi yapılır. Bu nedenle en çok sakınılması gereken şey de insanoğludur.

Biz bir aileyiz demek ne demektir yahu. Firma olamadık bari aile olalım mı demek? Eğitim işinden anlamıyoruz bari aile olalım mı? Meslekî ahlaktan yoksunuz, ahlaksızlığa aileden başka yerde yer bulamayız, demenin başka bir yolu mu? Peki aile bu kadar mı önemsiz bir şeydir. Aramızda ortak çıkarımız olmasa selam dahi vermeyeceğimiz birisiyle aile olmak nasıl bir mantıktır. Ortak bir fikirde buluşamadığımız, iki kelam etmekte zorlandığımız bir aile mi olur? Yanında kendin olamadığın, gölgesinde oturmakla huzur bulamadığın bir baba yoksa hangi aile ile yaralarımızı saralım? Kardeşinle kavga ettiğin gibi koşulsuz, şartsız, kinsiz kavga edemiyorsan nasıl aile olabilirsin? Hırs ve ihtiraslarının peşinden koşan bir aile ferdi neyin bilincinde olabilir ki? Sürekli kariyer planlaması ile ailede anne yerine geçmeye çalışan çocuk, çocuk kariyerine çıkmaya çalışan baba mı olur? Bugün baba olan yarın anne mi olur?

Aile aralarına ne girerse girsin sineye çekebilendir. Aile, birbirlerini en açık ve sert şekilde uyarabilenlerdir. Aile çok büyük hataların bile düzeltme yoluna gidildiği yerdir. Aile, bedeli ne olursa olsun koşulsuz birbirleri için en iyi şartları isteyebilenlerdir. Aile her zaman kendi yerine diğer ferdi tercih edebilendir. Bir klişe hâline gelen aileyi bile vahşi kapitalizmin köpeği yapan insanoğluna dikkat etmek gerekir.

Son sözü klişelerden kurtulan bir hakikat ile bitirelim: “Müminler ancak kardeştir.” (Hucurat 10) Yani yanlış mecraların yanlış sözlerinden kurtularak insanlara yaklaşalım. Kimin insan olduğunu ise şu an tartışmayalım. 


0 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir