İrem Nur Altuntaş
Bir günebakan gibiydi hayatımız. Sabahları güneşin ışığına sevgiyle bakan, akşamları ışığını çeken aynı güneşe darılırcasına boynunu büken. Gözü kör bir günebakan, belki de bakamayan. Hiç olgunlaşamayıp, hep ham kalan. Asla olanla yetinmeyip hep fazlasında gözü olan. Size bir şeyler hatırlattı mı?
Doğumu baharla başlayıp, sonu güz ile gelen bir günebakan gibiydi. Kısa ömründe hep birilerine yaranmaya çalışırcasına güleç bir tavır takınan. Başkasını hiç aratmayacak gibi davranırken aslında hep kendi içindeki boşluğu doldurmaya çalışan. Size birini hatırlattı mı?
Yetiştiği toprağın zenginliğini pek de önemsemeyen bir günebakan gibi. Pek kıymet bilmeyip oldukça şımarık. Güneş gören bir pencere önüne ömrü boyunca sadık. Geldiği yeri değil de, onun sonunu getirecek olana aşık. Eylülün tadını çıkaramadan veda eden bir kalbi kırık. Sizi bilmem ama bu günebakan bana epey tanıdık.
0 yorum