Muhsine Sevra Kaçalin
“Kaynaşır birbirine gün olur zamanlar;
Geçmiş, gelecek birleşir tek kesitte.”
Behçet Necatigil
İnsan hayatının zaman bağlamında ele alındığında üç aşamalı olarak ilerlediği görülür; geçmiş, şimdi ve gelecek. Şimdiyi yaşarken bir an öncemiz geçmiş, bir an sonramız gelecektir. Ve insan, hayatı boyunca işte bu üç aşama arasında mekik dokuyup durur. Başımızdan geçenler şimdi olduğumuz kişinin tarihini oluşturur. Geçmiş öyle bir çırpıda geçmiş de değildir hani. İçinde bulunduğumuz andan uzaklaşarak, kendimize yabancılaşarak kendimizi okumaya kalksak geçmişimizden bize kalan sevinçleri ve hüzünleri şöyle bir tartsak bugün olduğumuz kişiyle ilgili ne çok şey söyleyebileceğimize herkesten önce biz şaşar kalırız.
Her insan yaşamı boyunca yanında taşıdığı bir heybeyle gezer. Bu heybede dünü, bugünü, yarını vardır. Lazım olduğunda oradan bir şeyler çıkarır kullanır, yeri gelir heybesine yeni şeyler ekler. Geçmiş, insanın heybesinde en çok yer eden şeydir. O heybenin bugünkü muhtevası ve yarına dair içinde biriktirdiği her şey geçmişte yüklendikleriyle ilgilidir. İnsan heybesini doğru oranda doldurduğunda anı anlamlandıracak bir şeyleri her zaman bulur. Ancak heybesini eksik veya fazla dolduranlar, gün gelir o eksikliği ve fazlalığı hayatlarının en güzel zamanlarını ziyan ederek harcarlar.
Geçmişi sırtında bir yük gibi taşıyan insan da geçmişinden heybesine hiçbir azık koymayan insan da ânı yaşarken eksik kalır. Geleceğe bakışında hep tek gözü kapalıdır. Geçmişin izleri, hüzünleri, sevinçleri bizi çepeçevre sarar. Tam olmamızın tek yolu geçmişimizi bir madalyon gibi göğsümüzün üzerinde taşımak değilse de onu mahzenlere kapatıp üstüne kilit üstüne kilit vurmak da değildir. Ancak ve ancak geçmişle birlikte yol alır, geçmişten ders alarak ilerlersek geleceğe daha berrak gözlerle bakabiliriz. Fakat biz yine de geçmişe hep mesafeli dururuz. Sanki bugün bittiğinde dün olmayacakmış gibi yaşarız hayatı, geçmiş günlerimizin de bir zamanlar bugün olduğunu unuturcasına. Beğenmeyiz bir defa geçmişi. Geçmiştir işte, bugünden daha güzel değildir, eskidir bir defa, eskide kalmıştır, geride kalmıştır. Olduğu yerde öylece dursun bugüne müdahale etmesin isteriz. Oysa çoğu zaman unuturuz geçmişimizde geçmeyenlerle bugün var olduğumuzu. Yine de hüzün verir bize geçmiş. Bazen içimizi kan ağlatırcasına bazen yüzümüzde buruk bir tebessüm bırakırcasına hüzün verir.
Çoğu zaman dert yansak da kimisine göre en iyisidir geçmiş. Geçmiştir ama koca koca miraslar bırakmıştır bize. Şanlıdır, bugünden çok daha şanlı. Gelecekte hiç olmayacak kadar şanlı. Dün olmuş bitmiştir ya bugün ne konuşsak onun üstüne eklenir durur. Hasılı geçmiş bizim için hem kötüdür hem de iyi. Kötüdür tüm o yaşanan güzel şeyler birer anı olup kalmıştır, bir daha yaşanmayacaktır. Ne kadar istesek de sadece hafızalarda yaşatılacaktır. İyidir, kötü anların geçtiğini bildirir bize, o an’ı bir daha yaşamayacak olmanın rahatlığı siner üstümüze. Bugünlerin geçeceğini bilmek umut verir insana, geleceğe dair. Hatta bizde “Geçmiş olsun.” diye bir tabir bile vardır buna dair. Sahi ne demek isteriz geçmiş olsun derken? Geçsin, gitsin, “geçmiş” olsun, bu yaşananlar birer anı olarak kalsın. Geçmiş olsun, geçerken sana kattıkları senden götürdüklerine değsin.
E madem öyle. Hepimize geçmiş olsun.
0 yorum